BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Türkiye'yi 2005'te iki risk bekliyor

Deutsche Bank Eurasia Group Stability Index (DESIX) adlı kuruluş, ''bu yıl Türkiye'yi bekleyen en büyük riskleri Kıbrıs ve kuzey Irak'ta muhtemel gelişmeler olarak belirl

Abone ol

Kuruluşun yayımladığı analizde, terör örgütü PKK'nın Irak'ın kuzeyindeki varlığının devam ettiğine dikkat çekilerek, Irak'taki durumun Türkiye'nin güvenliği konusunda istikrarsızlık yaratacağına dair endişeleri artırdığı belirtildi. Analizde, ''Irak'ta yapılacak seçimlerden sonra Iraklı Kürtlerin bir oldubittiyle Kerkük'ün kontrolünü ele geçirerek gelecekte kurmayı düşündükleri bağımsız Kürt devletinin mali temelini yaratmak istemelerinin de Türkiye'nin endişelerini artırdığı ifade edildi. ''ABD liderliğindeki koalisyon güçleri ile Iraklı direnişçi gruplar arasındaki gerilimin, bölgesel istikrarsızlığın Kürtleri petrol zengini Kerkük'ü ele geçirmeye itmesi olasılığının Türkiye'yi endişelendirdiği'' belirtilen analizde, ''böyle bir hareket durumunda bölgeye askeri müdahale için Ankara üzerindeki iç baskıların artacağı'' kaydedildi. KIBRIS SORUNU Kıbrıs görüşmelerinin bu yıl yeniden başlayabileceği kaydedilen analizde, AB ile müzakere sürecinin başlayacağı ekim ayından önce bu konuda önemli gelişme sağlanmasının çok zor olduğu ifade edildi. Kıbrıs Rum kesiminin müzakere sürecinin başlatılması konusunda sorunlar çıkararak daha fazla taviz elde etmeye çalışacağından Türkiye'nin ciddi endişe duyduğu belirtilen analizde, AB'nin Kuzey Kıbrıs'ın tecridini sona erdirmek için gösterdiği çabalarda yavaş davranmasının, şubatta yapılacak parlamento ve nisandaki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde KKTC'nin çözüm yanlısı Başbakanı Mehmet Ali Talat'ın elini zayıflattığı ileri sürüldü. Analizde, Kıbrıs konusunda çok az ilerleme kaydedilse bile, Türkiye'nin AB ile üyelik müzakerelerine planlandığı gibi ekimde başlanacağı, ancak Rumların Türkiye'den daha fazla taviz koparmaya çalışacağı kaydedildi. Hükümet üzerinde, bu yıl Kıbrıs sorununun çözümü için büyük bir uluslararası baskı kurulacağı ifade edilen analizde, ''Kıbrıs Rum hükümetinin şahin tavırları, Erdoğan hükümetinin işini kolaylaştırmayacaktır. Bir çözüme varılmaksızın Rum kesiminin AB ile imzalanan Gümrük Birliği'ne dahil edilmesinin, özellikle AK Parti hükümetine maliyeti büyük olacaktır'' denildi. Kıbrıs sorununun Türkiye'nin AB üyeliği sürecinde kısa vadede karşılaşacağı en önemli risk olarak durduğunu ifade eden DESIX, Fransa ve Almanya'nın iç siyasi gelişmelerinin de Türkiye'nin müzakere sürecinin başlangıç aşamasında hızlı ilerleme sağlamasını zorunlu kıldığı belirtildi. AB'den müzakere tarihi almanın hükümeti güçlendirdiği belirtilen analizde, Kıbrıs sorununun devam etmesinin ise muhalefet partilerinin hükümeti eleştirmeleri için meşru zemin yarattığı kaydedildi. ''Türkiye'nin AB üyeliğine şüpheyle yaklaşan ve Kıbrıs'ı bu doğrultuda bahane olarak kullanmak isteyen bazı AB ülkeleri ve Yunanistan'ın desteğiyle Rum kesiminin gelecek aylarda Türkiye'den tam tanınmışlık elde etmek için harekete geçeceği'' ifade edilen analizde, Kıbrıs konusunun AB sürecindeki merkezi rolü dolayısıyla Türkiye'nin BM şemsiyesi altında görüşmeleri tekrar başlatmak istediği belirtildi. Ancak Rum kesiminin ikinci tur görüşmeler konusunda daha az istekli olduğu kaydedildi. Rum lideri Tasos Papadopulos'un ancak çok önemli değişiklikler yapıldıktan sonra Annan planını kabul edilebileceklerini açıkça ortaya koyduğuna dikkat çekilen analizde, Papadopulos'un Türkiye'nin asla kabul etmeyeceği, Türk askerinin adadan çekilmesi dahil, bazı ön adımlar atmasını beklediği ifade edildi. Papadopulos'un ileri sürdüğü, ''yapılacak bir referandum öncesi tarafların bir metin üzerinde anlaşmaları'' şartının da ekime kadar anlaşma ihtimalini azalttığı belirtildi. Bununla birlikte Papadopulos'un sertlik yanlısı politikalarının Rumlar arasında desteğini yitirmeye başladığına dikkat çeken analizde, Türkiye'nin çözüm yönündeki istekliliğine rağmen, AB ülkelerinin Annan planı çerçevesinde Kıbrıs'ta çözüm yönünde Papadopulos'a yeterli baskı yapmadığına işaret etti. AB ÜYELİĞİ Üyelik durumunda bile AB tarafından Türklere hareket kısıtlaması konulmasını da değerlendiren DESIX, Türkiye'nin üyelik öncesi gerçekleştireceği ekonomik gelişmenin, Avrupa'daki göçmen akını konusundaki endişeleri azaltmasına yeterli olabileceğini belirtti. Analizde, Türkiye'nin AB'den daha fazla mali yardım almayı beklediği de kaydedildi. AB üyeliği konusunda Türkiye'yi bekleyen en büyük tehdidin, Almanya ve Fransa'daki merkez ve aşırı sağ partilerin muhalefeti olduğuna işaret edilen analizde, Türkiye'nin üyeliğini engellemek üzere Alman ve Fransız muhalefet partilerinin işbirliği teşebbüsünde bulunduğuna dikkat çekildi. Türkiye'nin AB'ne üyelik yolunda hızlı reform sürecine devam edeceği belirtilen analizde, TBMM'nin ağır yasama yükü ve bürokratik direnç dolayısıyla yapısal reformlar ve özelleştirmede olacak gecikmelere rağmen, hükümetin IMF ile yaptığı yeni stand-by anlaşmasına sadık kalacağı ifade edildi. Ayrıca, milli gelirin yüzde 70'ini bulan ağır borç yükü yüzünden Türk ekonomisinin, petrol fiyatları ve uluslararası faiz ortamındaki ani değişikliklere karşı kırılgan olmaya devam edeceği kaydedildi. Türk iç siyasetine dair değerlendirmelerde de bulunulan analizde, CHP'de yapılacak kongrenin uzun vadede bu partide daha dinamik bir liderlik neticesi verebileceği, ancak kısa vadede muhalefeti daha da zayıflatarak AK Parti'nin siyasi gücünü mutlaklaştıracağı ifade edildi.