ABD'li gazeteciye göre milyonlarca insana yıllarca, domuz, köpek, eşek leşiyle beslenen hayvanların eti yedirdi. Hastalıkli etler Türkiye'ye de ithal edildi..
Abone olTakvim Gazetesi'nin haberine göre, ABD'li araştırmacı gazeteci Eric Schlosser, insanın kanını donduracak olayları açıkladı ABD ve Avrupa'da ucuz yem üretmek için yüksek proteinli maddeler yapıldı. Koyun, sığır, kedi ve köpek ölülerinin artıklarından üretilen yemler ineklere yedirildi. Bu olay 1997'ye kadar devam etti. Türkiye 1996'ya kadar yılda ortalama 50 bin ton et ithal etti. Ölü hayvanlarla beslenen ineklerin eti resmi yollarla ülkemize girdi, insanlarımıza yedirildi. ABD Deli Dana'dan sonra yöntem değiştirdi. Bu ülkede halen büyük baş hayvanların yemleri; at, eşek domuz ve kümes hayvanlarının ölüsü ile sığır kanından yapılıyor. Türkiye şu anda hayvan yemi ihtiyacının yüzde 50'sini ithal ediyor. En çok hayvan yemi aldığımız ülke ise ABD... Yani hayvan leşinden yapılan yemler Türkiye'ye hala geliyor. Türkiye'de kanser bu etler yüzünden patladı Türkiye'de kanser bu etler yüzünden patladı Mikrop dolu yemlerle beslenen hayvanların etini yiyen insanların, kanser ve Deli Dana olma riski çok yüksek! Mikrop dolu yemlerle beslenen hayvanların etini yiyen insanların, kanser ve Deli Dana olma riski çok yüksek! Farkında mısınız? Kanser yayılıyor Türkiye'de kanser vakaları, son yıllarda korkunç derecede artış gösterdi. Hemen hemen herkesin bir yakını kanser... Hormonlu yiyecekler, stres ve sağlıksız beslenme baş sebep olarak gösteriliyor. Ancak ABD'den ithal edilen mikroplu etlerin ve yemlerin kansere yol açma ihtimali çok yüksek. Yani Türk insanı yıllardır "Ölümle besleniyor... Deli dana salgını patlayabilir Gazeteci Eric Schlosser, kitabında şu iddiada bulunuyor: "Deli Dana'nın kaynağı, mikrop dolu leşle beslenen hayvanlardır. Bunların etlerini milyonlarca insan yedi. Deli Dana mikrobunun vücuttaki kuluçka süresi bilinmiyor. Yakında tıpkı bir veba salgını gibi Deli Dana salgını başlarsa şaşırmamak gerekir. Şok gerçek! Amerika'nın kedi, köpek, domuz ve tavuk leşinden yapılmış yemlerle beslediği sığırları, Türkler de yiyor. Yemek kültürümüzde büyük yeri olan kırmızı etin insan sağlığı için ne kadar zararlı bir zehir haline getirildiğini biliyor musunuz? Evde veya bir fast-food restoranında afiyetle yediğiniz et ve et ürünlerinin içinde neler olduğunu hiç düşündünüz mü? Ya da etini yediğiniz hayvanın nasıl beslendiğini? İddia ediyoruz ki, bu haberi okuduktan sonra bu ve buna benzer soruları oturup ciddi ciddi düşüneceksiniz. Amerika'nın ünlü araştırmacı gazetecisi Eric Schlosser'in 'Hamburger Cumhuriyeti' adlı kitabı, 'Amerikan feast- food kültürünün içyüzüyle' birlikte, etteki korkunç tehlikeyi de belgeleriyle gözler önüne seriyor. Bundan birkaç yıl öncesine kadar Türkiye de dahil dünyanın birçok ülkesine et ihraç eden Amerika'daki çiftliklerde ve mezbahalarda, inanılmaz şeyler yaşanıyor. HAYVAN KANI DA KATILIYOR Konuyu yıllarca araştıran Schlosser'in verdiği bilgilere göre, tahıl fiyatlarının artması, ülkede bulunan ve ABD yönetimi üzerinde büyük ağırlığı olan hayvan üreticilerini, daha ucuz sığır yemlerine yöneltti. Özellikle büyümeyi hızlandıran yüksek proteinli maddeler, hayvancıların gözdesi haline geldi. Bu nedenle, Amerika'daki büyükbaş hayvanların tamamına yakın bir bölümü, koyun, sığın, kedi, köpek ve domuz ölülerinin atıklarından yapılmış hazır yemlerle beslenmeye başlandı. Bu leşlerin yanı sıra, sığır yemlerine proteini bol olduğu için hayvan kanı da karıştırılıyordu. Kesimlik sığırlar, yıllar boyunca hayvan barınaklarından satın alınan kedi ve köpek leşleriyle beslendi. Yaradılışı icabı yüksek selüloz içeren besinler, yani tahıl ürünleri yemeleri gereken sığırlar, bir çeşit etobur haline getirildi. Sığırlar kendi cinsi yedirilerek, bir nevi yamyamlaştırıldı. Bunun yanında tavuk çiftliklerinin artıkları, yani tavukların dışkıları da hayvan yemi haline getirilerek sığırlara veriliyordu. Öyle ki, tavuk çiftliklerinde dışkıları emmesi için yerlere dökülen talaşlar ve gazete kağıtları da, atıklarla birlikte yem yapılıyordu. Bir araştırmaya göre, 1994 yılında sadece Arkansas eyaletindeki sığırlara, bin 500 ton tavuk dışkısı yedirildi. Tavuk dışkısının Salmonella ve Campylobacter gibi çok tehlikeli bakteriler ile, tenya gibi parazitler, arsenik ve ağır metaller içeriyor olması, olayın vahametini biraz olsun ortaya koyuyor. Kedi ve köpeklerdeki virüs ve bakterilerin çok daha tehlikeli olduğu biliniyor. 'LAĞIM DERESİ GİBİ' Adını açıklamak istemeyen ABD'li bir sağlık yetkilisinin sözleri, insanın kanını donduracak cinsten: "Modern bir besi ünitesinin hijyen koşulları, insanların lazımlıkları pencereden sokağa boşalttıkları, sokaklardan lağım derelerinin aktığı ve salgın hastalıkların kol gezdiği Ortaçağ Avrupası'nın kalabalık şehirlerindeki hijyen koşullarına benziyor." Ancak bütün bunlar bilinmesine rağmen, hayvan ölülerinden yem üretilmesine uzun yıllar devam edildi. Böylece kedi-köpek ve diğer hayvanların leşlerinde bulunan öldürücü virüsler, yemlerle birlikte sığırlara bulaşıyor, oradan da sofralara gelen etlerle insanlara sunuluyordu. Amerika'nın uzun yıllar Türkiye ve birçok ülkeye ihraç ettiği hayvanlar, işte bu korkunç koşullarda yetiştirildi. Türk halkı yıllar boyunca, kedi-köpek leşleriyle beslenmiş sığırları yedi. LEŞLE YEM ÜRETİMİ SÜRÜYOR Bu durum, "deli dana" hastalığının ortaya çıkmasına kadar devam etti. Hastalığın hayvan artıklarından yapılan hazır yemlerden kaynaklandığının belirlenmesi üzerine, bu tür uygulamalar yasaklandı. 1997'den bu yana koyun, sığır, kedi ve köpek leşlerinden yem yapılamıyor. Ancak at, domuz ve kümes hayvanı ölülerinin sığır yemi haline getirilmesine hala devam ediliyor. 1996 yılında et ithalatını yasaklayan Türkiye, buna karşılık dışarıdan hazır yem almaya devam ediyor. Türkiye'deki yem ihtiyacının yüzde 50'si, ithalat yoluyla karşılanıyor. Hazır yem aldığımız ülkelerin başında ise, domuz, tavuk dışkısı ve at etinden yem üreten Amerika geliyor. Kanser patladı, ya deli dana! Türkiye'de son dönemde ürkütücü bir şekilde artan kanser vakalarında, uzun yıllar ithal et yenilmesinin büyük payı olduğu tahmin ediliyor. Kanserin en önemli nedenlerinden birinin doğal olmayan sağlıksız gıdalar olması, bunun en açık kanıtlarından biri. Yıllar boyunca leşle beslenmiş Amerikan sığırlarını tüketen Türkiye'de, adeta kanser patlaması yaşanıyor. Ancak tehlike bununla bitmiyor. Bir görüşe göre, sırada bir de 'deli dana' patlaması var. Sığırlarda ortaya çıkan ve bugüne kadar özellikle Avrupa'da çok sayıda can alan 'deli dana', çağımızın en tehlikeli hastalıklarından biri. 'SALGIN YAŞANABİLİR' Hayvana yedirilen yemdeki kan ve leşle bulaşan ve daha sonra insana geçen hastalık, beyni bir sünger gibi eritiyor. Tedavisi henüz bulunamayan deli dana, bulaşan kişiyi korkunç bir şekilde ölüme götürüyor. Kuluçka döneminin ardından, hızlı bir yaşlanma ve bunamayla birlikte ölüm geliyor. Deli dananın en ürküten yanı ise, kuluçka süresinin bilinmemesi. Yani, hastalığın virüslü etin yenilmesinden ne kadar sonra ortaya çıkacağı bilinmiyor. Yazar Eric Schlosser, bu konuda korkunç bir iddiada bulunuyor: "Deli dana, hayvan leşiyle beslenen sığırlarda ortaya çıktı. Milyonlarca kişi, bu etlerden yedi. Deli dana hastalığının kuluçka süresi bilinmediğinden, önümüzdeki yıllarda, tıpkı Ortaçağ'daki veba salgını gibi bir deli dana salgını yaşanması mümkün." Tek sebep: Para Her gün yaklaşık 200 milyon kişinin gıda zehirlenmesine bağlı olarak hastalandığı ABD'de, besicilikte akıl almaz yöntemlerin uygulanması, yönetim ile üreticiler arasındaki çıkar ilişkisinden kaynaklanıyor. Ülkede büyük sermaye gücü oluşturan hayvancılar ve çiftçiler, Cumhuriyetçiler'in en büyük destekçileri. Başında Bush'un bulunduğu Cumhuriyetçi Parti'nin en önemli bağış kaynağını, hayvancılar ve çiftçiler oluşturuyor. Üreticiler, hayvan yemini ucuza mal etme uğruna, kendi vatandaşları da dahil milyonlarca insanın sağlığını riske atıyor. Cumhuriyetçiler de, oy ve para için bu entrikalara göz yumuyor. Demokrat Clinton, hayvancıların tehlikeli uygulamalarına savaş açmış ama başarılı olamamıştı. Domuzla aynıdır! Hayvan leşiyle beslenen bir hayvan, dinimize göre yenilmez. Çünkü, o hayvan kendi dışkısıyla beslenen domuz hükmünde kabul edilir. *** Prof. Beyaz: Leşle beslenen hayvan, domuz hükmünde Prof. Zekeriya Beyaz, konuyla ilgili olarak şu değerlendirmeyi yaptı: "İslamiyet insanı en şerefli varlık kabul eder. Allah'tan sonra en üstün, en şerefli varlık insandır. Dolayısıyla, insanın bu değerine uygun yiyeceklerle beslenmesi gerekir. İslam, leş yemeyi kabul etmez. Sadece hastalık nedeniyle değil, insan şerefine ve onuruna uygun olmadığı için de kabul etmez. Tilki, çakal, eşek, sürüngenler, bunların yenilmesi caiz değildir. Çünkü insanın yüksek şeref ve haysiyetine uygun değildir. O türlü beslenen hayvanları yemek de yasaktır. Domuzun haram olmasının temel sebebi, kendi pisliğini yemesidir. O nedenle bünyesi kirlenmiş olur. Danaları, koyunları pislikle beslerseniz, bir çeşit domuz hükmüne girer. İslami açıdan o türlü beslenmiş hayvanları yememek gerekir." Domuz eti, dinimizde haram.