BIST 9.771
DOLAR 33,98
EURO 37,67
ALTIN 2.728,39
HABER /  GÜNCEL

Türkiyesiz Avrupa olur mu?

Doğu Bloku'nun yıkılmasından sonra boşluğa düşen AB Paris'teki Abant Platformu'nda tartışıldı.

Abone ol
Tartışmaya açtığı konularla Türkiye’de büyük yankı uyandırdıktan sonra uluslararası bir açılım gerçekleştiren Abant Platformu, 10. buluşma için Fransa’ya taşındı.

Daha önce New York ve Brüksel’de toplantılar yapan platform, bu defa göçmen gençlerin isyanıyla sarsılan Paris’te Avrupa’nın içine düştüğü krizi masaya yatırdı. ‘Türkiye-Fransa Söyleşileri: Cumhuriyet, Kültürel Çoğulculuk ve Avrupa’ başlığını taşıyan forumda AB ile müzakere sürecindeki güncel konular ele alınırken, aydınlar demokrasi ve özgürlükler üzerine çarpıcı sunumlar yaptı. Fransız entelektüeller, Avrupa’da ulusal kimliklerin yeniden ön plana çıktığına dikkat çekerken, bunun ortak amaç eksikliğinden kaynaklandığını vurguladı.

Fransa Anayasa Mahkemesi üyesi Dominique Schnapper, “Ulusal ayrılıkları aşacak araçlara sahip değiliz.” derken, sosyolog Alain Touraine, Türkiye’nin Avrupa için önemini vurguladı. Tek bir Avrupa kültürünün varlığından bahsetmenin yanlışlığına değinen Touraine, “Değişimin gerçekleşmesinde Türkiye bize yardım edecek.” görüşünün altını çizdi. Paris Siyasal Çalışmalar Enstitüsü (IEP) öğretim üyesi Prof. Dr. Philip Reynie ise Türkiye’nin coğrafi açıdan Avrupa’ya ait olmadığı tezine sert çıktı: “Avrupa’ya Ankara’dan daha uzakta olan Kıbrıs’ın üyeliğinde bu tartışma hiç yaşanmadı.”

300’e yakın Fransız ve Türk entellektüelini bir araya getiren ve 2 gün sürecek toplantı dün Paris’teki ünlü Mutualité Konferans Merkezi’nde başladı. Fransa’nın Türkiye ile yapılan AB müzakerelerine siyasi kriter getirme çabalarının yoğunlaştığı bir döneme gelen buluşmaya ilgi büyüktü. İlk günkü oturumlarda, Avrupa deneyimi karşısında ulusal kimlik, kültürel çoğulculuk ile Cumhuriyet ve İslam konuları üzerinde duruldu. Toplantının “Ulusal Kimlik ve Avrupa Deneyimi’’ başlıklı oturumunda söz alan Fransa Anayasa Mahkemesi üyesi sosyolog Dominique Schnapper, Avrupa’nın ortak bir amaç bulmakta zorlandığını, ulusal ayrılıkları aşacak araçlara sahip olmadığını söyledi. AB’nin ‘Avrupa’da demokratikleşmeyi sağlamak’ amacıyla kurulduğuna işaret eden Schnapper, bu projenin Sovyetler Birliği’nin parçalanmasıyla tamamlandığını ve AB’nin projesiz kaldığını ifade etti.

Artık Almanya’da ya da Fransa’da kimsenin savaş düşünmediğini bildiren Fransız sosyolog gelinen sıkıntılı süreci şu sözlerle açıkladı: “Avrupa, kendi başarısının kurbanı oldu. Projesizlik Avrupa’da ulusal kimliklerin yeniden önem kazanmasına yol açtı. Bugün Avrupa’da ‘ulusal seferberlik siyasi nedenlerden daha güçlü.” Fransa’nın ünlü tarihçisi Pierre Nora’da ‘soruna dönüşen’ AB’nin genişleme sürecinin ulusal kimlikleri güçlendirdiği görüşünde. Bu durumun Avrupa ülkelerinde genişlemeye karşı kimliksel tepkilere yol açtığını savundu.

Oturumun ‘Cumhuriyet ve kültürel çoğulculuk’ konulu seansında konuşan ünlü Fransız sosyolog Alain Touraine ise Türkiye’nin Avrupa için önemini anlattı. Tek bir Avrupa kültürünün varlığından bahsetmenin doğru olmayacağını ifade eden Touraine, “Bu iddia Avrupa kültürünün ‘en üzücü’ yönlerinden biri. Bunu değiştirmek lazım. Ve bu değişimin gerçekleşmesinde Türkiye bize yardım edecek.” dedi. Demokrasi ve kültürlere saygı arasında seçim yapmak yerine ikisinin harmanlanması gerektiğinin altını çizen Touraine, kültürel farklılıkların bir arada yaşamasının da laiklikle mümkün olabileceğini vurguladı.

Dominique Schnapper: Projesiz kalan Avrupa zorda

Fransız Anayasa Mahkemesi üyesi sosyolog Dominique Schnapper, Avrupa Birliği'nin (AB) son yıllarda giderek belirginleşen 'ulusal ayrılıkları' aşacak araçlara sahip olmadığını söyledi. AB'nin kuruluştaki amacının Avrupa'da demokratikleşmeyi sağlamak olduğunu belirten Schnapper, bu projenin Sovyetler Birliği'nin parçalanmasıyla tamamlandığını ve AB'nin projesiz kaldığını ifade etti.

Alain Touraine: Avrupa Birliği’ni eleştirdi

Fransız sosyolog Alain Touraine, AB'nin Türkiye'ye yönelik 'muğlak' tavrını eleştirdi. Oturumun 'Cumhuriyet ve kültürel çoğulculuk' konulu seansında konuşan Touraine, Avrupa'ya özgü tek bir kültürün varlığından bahsetmenin 'aldatıcı' olacağını belirterek, "Bir Avrupa kültürü yok. Yirmi kadar farklı kültür var. Bunun çoğalması da çok güzel olacak. Türkiye bize yardım edecek." dedi.

Niyazi Öktem: Doğu ile Batı arasında bir köprü

Prof. Dr. Niyazi Öktem, Anadolu kimliği ve İslam konusuna değindi. Anadolu'da İslam'ın Ortadoğu ülkelerindeki İslam'dan farklı yaşandığını, Anadolu'nun geçmişte her zaman Batı ile Doğu arasında bir köprü görevi gördüğünü söyledi. Osmanlı idari ve mimari yapısının Bizans'tan etkilendiğini kaydeden Öktem, Anadolu'daki farklı etnik grupların da Osmanlı'nın şekillenmesinde önemli rol oynadığını ifade etti.

Avrupa’daki özgürlük anlayışı evrensel olmaktan çıktı

Abant Platformu’nun Paris’teki toplantısına Türkiye’den katılan aydınlar, daha çok demokrasi ve özgürlükler üzerinde durdu. Gazeteci yazar Ali Bayramoğlu, son dönemde, Avrupa’da özgürlük anlayışının evrensel anlayıştan kopartılarak, sadece batılılara ait bir hak olarak görülmeye başlamasını eleştirdi. Fransa’da liselerde uygulanan başörtüsü yasağını örnek veren Bayramoğlu, “Bu, Fransız cumhuriyetçi sisteminin ancak yasaklarla yürüyebileceğini gösterdi.” dedi. Bayramoğlu, Fransa’da ve Türkiye’de laiklik anlayışının, sorunların çözümü için demokratikleşmesi gerektiğini vurguladı.

Gazeteci yazar Etyen Mahçupyan da konuşmasında, Avrupa’nın hem kıtaya göç eden Müslümanların entegre olması için çalıştığını hem de tamamen entegre olmasından korktuğunu söyledi. Mahçupyan, Avrupa’da kendi cemaatinden çıkan nesillerin topluma giremediğini ve arada kaldığını belirtti. Avrupa’nın Müslüman göçmenlerle birlikte bir ulusal kimlik kriziyle karşılaştığını ifade eden Mahçupyan, Avrupalıların artık birlikte yaşamayı tartışması gerektiğini vurguladı. Avrupa’nın İslam’a bakışının değiştiğini aktaran Mahçupyan, “5 yıl önce entgrasyon aracı olarak görülen cami, bugün tehdit olarak görülüyor.” dedi. Mahçupyan Almanya’da uygulanmaya başlanan vicdan testini ise şöyle eleştirdi: “Bu çok pozitivist bir bakış. Çünkü bu anlayış, her türlü modernin kendisine yani batılıya benzemek zorunda olduğunu savunuyor. Kendisi dışındaki modernlikleri reddediyor.”