Türkiye, her gün yeni bir yolsuzluk operasyonuyla sarsılırken, Şeffaflık Derneği sevindiren bir haber verdi.
Abone olŞeffaflık Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Ufuk Batum, son 5-6 yıldır şeffaflık alanında atılan adımlar sonucu Türkiye için kısa dönemde Uluslararası Şeffaflık Örgütü'nün Yolsuzluk Algılama Endeksi'nde aşağıya doğru bir gidiş olabileceğini ancak, orta ve uzun vadede ülke endeksinin iyileşeceği kanaatini taşıdığını söyledi.
Batum, futboldaki şike iddialarına ilişkin yaptığı açıklamada, Uluslararası Şeffaflık Örgütü endekslerinin bütün dünyada kabul gördüğünü ifade ederek, Uluslararası Şeffaflık Örgütü'nün Yolsuzluk Algılama Endeksi'ne göre 2009'da 180 ülke arasında 61. sırada bulunan Türkiye'nin, geçen yıl 56. sırada yer aldığını, 0 puanın ''en kötü'', 10'un ''en iyi'' sayıldığı endekste Türkiye'nin 4,4 puan aldığını hatırlattı.
Futboldaki şike iddialarının yargıya intikal eden bir konu olduğunu belirten Batum, ''Konuyu İtalya'da 10-15 yıl önce siyasette yaşanan... Bugün bizim kamuoyunda Ergenekon davası olarak bildiğimiz sürecin bir benzeri orada yaşanmıştı. Oldukça da uzun süren ve yüzlerce kişinin yargılandığını düşünürsek Ergenekon ile birlikte benzer bir sürecin Türkiye'de açıldığı söylenebilir'' şeklinde konuştu.
Ülkelerin genel yapısına bakıldığında ''bir kesimin temiz, bir başka kesimin şeffaf olduğu'' durumuyla pek karşılaşılmadığını ifade eden Batum, endekslerin aslında toplumun genel fotoğrafını ortaya koyduğunu, Türkiye'nin şeffaflık konusunda arzu edilen düzeyde olgunlaşmadığını söyledi. Batum, şöyle devam etti:
''O açıdan bu yanıltıcı ve çok da sürpriz ve bir gelişme olmasa gerek. 'Hem AB gibi uluslararası yapılardan hem de içeride aşağıdan gelen süreçlerin desteğiyle son yıllarda Türkiye'nin önünde artık şeffaflığa, hesap verebilirliğe doğru çok önemli bir gidişat, bir farkındalık var. Bunun spora da yansıyor olması şaşırtıcı değil. Bu medyaya, diğer meslek gruplarına, iş dünyasına, özellikle sağlık alanına yansıyor, yansıyacak. O açıdan ben bunun endekse yansımasının olumlu olacağını düşünüyorum.
Eğer bir toplumun karar vericileri, hem kendi vicdanlarından hareketle hem de tabandan gelen destekle böyle bir sürecin önünü açabiliyorsa bu aslında kendi kendinle yüzleşme ve hesap verebilirliğin mücadelesi anlamında da büyük önem taşıyor. Nitekim dünyanın hiçbir ülkesi mükemmel düzeyde temiz, dört dörtlük şeffaf değil. Önemli olan kriter; toplumların böyle meselelerle yüzleşebilmesi ve toplumun her seviyesindeki kişinin eğer bir yanlış yaptıysa dokunulabilir olması gerektiğinin anlaşılması. İşte, batıyı doğu toplumlarından ayran temel fark burada yatıyor. Son yıllarda, Türkiye'de süregelen sürece bakıldığında makam ve yetki sahibi olmuş, kuvvetli, kimsenin ona dokunamayacağı düşünülen bireylerin ya da o makamda olan kişilerin de artık yargı karşısında hesap verebildiği görülüyor. Bu davranış eğer sürdürülebilirse ve bütün katmanlara yaygınlaştırılabilirse Türkiye için ilk yıl, yani çok kısa dönemde Uluslararası Şeffaflık Örgütü'nün Yolsuzluk Algılama Endeksi'nde aşağıya doğru bir gidiş olabilir. Çünkü bu endeks bir algı endeksidir. Ancak orta ve uzun vadede Türkiye'nin endeksinin iyileşeceği kanaatindeyim"