Türkiye'deki yer üstü ve yer altı su kaynakları, evlerin ve endüstri kuruluşlarının atıklarıyla hızla kirleniyor.
Abone olÜç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye'deki yer üstü ve yer altı su kaynakları, evlerin ve endüstri kuruluşlarının atıklarıyla hızla kirleniyor. Bu atıkların arıtılmadan su yataklarına verilmesi ve alıcı ortama bırakılması, ayrıca bilinçsizce yapılan zirai ilaçlama ve gübreleme, önemli kirlilik sebeplerinden.
Türkiye'deki endüstriyel işletmelerin sadece yüzde 9'unda arıtma tesisi var. Arıtma tesisi bulunmayan kuruluşlardan özel sektörün oranı yüzde 16 iken, kamu sektörünün oranı ise yüzde 84. Ülkede faaliyet gösteren organize sanayi bölgelerinden sadece yüzde 14'ünde arıtma tesisi mevcutken, turistik tesislerin ise yüzde 81'inde arıtma tesisi yok.
Türkiye'de 3 bin 215 belediyenin 141'inde kanalizasyon sistemi bulunurken, bunun da sadece 43 tanesi arıtma tesisine sahip. Bir başka ifade ile kanalizasyon sularının yüzde 98.67'si hiç arıtılmadan ırmaklara, göllere ve denizlere bırakılıyor.
Yılda 930 milyon metreküp endüstriyel atık suyun sadece yüzde 22'si arıtılmakta, yüzde 78'i ise arıtılmaksızın doğrudan göl, ırmak ve denizlere veriliyor. Endüstrinin ürettiği atık suların zehirli olduğu ve ağır metaller ihtiva ettiği göz önüne alındığında, tehlikenin ne denli büyük olduğu görülüyor.
Uzmanlar, kirli suyun, içerisinde insan sağlığına zararlı, patojen mikroorganizmalar bulundurduğunu, çeşitli yollarla içme ve kullanma sularına karışması ve sulamada kullanılması sonucunda da tifo, dizanteri, sarılık, kolera vb. bulaşıcı hastalıklara yol açtığını bildiriyor. Uzmanlar bu sebeple, içme ve kullanma sularının ilgili kurum ve kuruluşlarca sürekli kontrol edilmesi, kirlenme sebeplerinin ortadan kaldırılması ve dezenfekte edilmesi sağlanması gerektiğine dikkat çekiyor.