İngiltere'de yayımlanan Times gazetesi, dün Ankara'nın Suriye'deki muhalif çatı gruplardan Şam Cephesi'ni (Cephetu'ş Şamiyye) silahlandırmaya başladığını yazdı. Peki Şam Cephesi ne kadar etkin olabilir?
Abone olİngiltere'de yayımlanan Times gazetesi, Ankara'nın Suriye'deki muhalif çatı gruplardan Şam Cephesi'ni (Cephetu'ş Şamiyye) silahlandırmaya başladığını yazdı.
Habere göre, Suriye'de "güvenli bölge" kavramının ortaya atılmasından sonra Şam Cephesi'ne silah yardımı yapıldı ve cephe komutanları da Türkiye'den silah sevkiyatını doğruladı.
Şam Cephesi, beş ayrı gruptan oluşan bir çatı örgütlenmesi: Geçmişte Tevhid Tugayı olarak bilinen grubu da barındıran İslami Cephe'nin Halep kolu, Mücahidin Ordusu, Nureddin Zengi Tugayları, Festakim Kema Umirte Hareketi ile Asalet ve Kalkınma Cephesi.
Bu beş grup Aralık 2014'te bir araya gelerek Şam Cephesi'ni kurmuşlardı. Nisan ayında kısa süreli olarak dağılmış, iki ay sonra tekrar aynı çatı altında bir araya geldiklerini açıklamışlardı.
Ahi Evran Üniversitesi'nden Doç. Dr. Serhat Erkmen, bu grupların en önemli özelliğinin Halep çevresinde etkin olmaları ve Esad rejiminin devrilmesini istemeleri olduğunu söylüyor.
Erkmen, "Halep'te devrimin amacına ulaşması için bir araya gelmiş bir yapıdan bahsediyoruz. Şam Cephesi'ni oluşturan gruplara bakarsanız, hepsinin İslami öğeleri olduğunu görürsünüz. Bunlar aslında belki tekfirci değil, uluslararası cihadın bir parçası değil... Aralarında Selefi olanlar var. Ama hepsinin ortak özelliği İslami hareketler olmaları. Buna karşın IŞİD ya da El Kaideci akımın bir parçası değiller." diye konuşuyor.
Gazeteci Fehim Taştekin de Şam Cephesi'ndeki bileşenlerin geniş bir yelpazede olduklarına işaret ediyor.
Taştekin, "Fetih Ordusu gibi kısa süre önce oluşturulan bir koalisyon bu. Fetih Ordusu'ndan farklı olarak ise ılımlı, seküler diyebileceğimiz unsurları da barındırıyor. Daha milli, Suriyelilik kaygısı taşıyan, sadece Suriye'yle ilgilenen grupları da barındırıyor." diyor.
Sakarya Üniversitesi'nden Ömer Behram Özdemir de Şam Cephesi'nin içinde Müslüman Kardeşler ve Özgür Suriye Ordusu'na yakın unsurlar da bulunduğuna dikkat çekiyor. Özdemir, grubun yerel karakteristiğinin de önemli olduğunu söylüyor:
"Genelde komutanları ve savaşçıları hep Halepli, yani yerel unsurlardan oluşur. Başka cephelerde savaşanların olmaması, grubun savaş alanında daha az tecrübeli olmasına yol açıyor. Ama bölge insanı olmaları, hem savaş cephesini çok iyi bilmelerini hem de yerel halktan destek alabilmelerini sağlıyor."
'IŞİD'e karşı tek güç'
Şam Cephesi'ndeki grupların bir diğer ortak noktası da IŞİD'e karşı tek güç halinde savaşma taahhütleri.
Ancak kuvvetlerinin 400 ila 1000 savaşçı arasında olduğu tahmin ediliyor. Peki bu durumda, maddi ve lojistik destek sağlansa dahi, IŞİD'e karşı ne kadar etkin bir mücadele ortaya koyabilirler?
Serhat Erkmen, Şam Cephesi'nin olgunlaşmış bir seçenek olmadığını, buna karşın diğer ihtimaller çok zayıf olduğu için desteklenmesine karar verilmiş olabileceğini söylüyor.
Erkmen, "Eleman sayısı, organizasyon kapasitesi, savaşma istekliliği, savaşma yeteneği... Koalisyon ülkeleri, IŞİD karşısında bu dört unsuru bir arada tutabilecek ne kadar geniş bir cephe oluşturacak olursa, o kadar fazla şansları olacağını düşünüyorlar." diyor.
Erkmen, burada asıl hedefin IŞİD'le savaşmak değil Halep'in tamamen Esad rejiminin kontrolüne geçmesini engellemek olabileceğine de vurgu yapıyor:
"Türkiye temel olarak Halep'te desteklediği grupların devrim sürecini korumaya çalışıyor. Çünkü Halep'te devrim biterse, Suriye'de de devrim biter.
"Halep'in kuzeyindeki bütün cephenin silah, mühimmat, ilaç her türlü lojistiği Karkamış'tan Yayladağı'na kadar olan hattan aşağı iner. Eğer bu hat YPG ya da IŞİD tarafından kapatılacak olursa, o bölgede Suriyeli muhalifler direnemezler.
"Burada stratejik hedef Halep'in rejimin eline geçmesini ve bunun sonucunda Suriye'deki silahlı muhalif hareketin neredeyse geri döndürülemeyecek şekilde bir yenilgiye uğratılmasını engellemektir."
'Asıl hedef Esad rejimi olabilir'
Fehim Taştekin de Şam Cephesi'ne verilen destekte asıl hedefin Esad rejimi olabileceğine katılıyor.
Taştekin, "Türkiye sınırından Halep'e uzanan o koridoru IŞİD'den ve tabii ki rejimden korumaktan bahsediyor. Tabii işin IŞİD tarafında bir şey yok. 23 Temmuz'daki hava hareketinden sonra IŞİD'in hedef alındığına dair bir bilgi yok. Gönderilen iki Türkmen tugayından bahsediliyor. Bunların da IŞİD değil rejim güçleriyle savaştığına dair bilgiler var." diye konuşuyor.
Ömer Behram Özdemir, Ankara ve Washington'un kafasında da Şam Cephesi'nin IŞİD'e karşı ne kadar etkin olabileceği konusunda soru işaretleri bulunduğu kanaatinde.
Özdemir, "Şam Cephesi IŞİD'e karşı tek başına çok büyük bir mücadele aracı olamaz. Bölgede belli bir güçleri var. Hava desteği burada çok önemli. Kobani'de YPG'ye verilen gibi bir hava desteği verilirse ciddi bir püskürtme potansiyeli olabilir. Hava desteğiyle kısıtlı bir alanda başarı elde edebilirler. Ama uzun vadede IŞİD'le savaşı ne kadar götürebilirler, o bir soru işareti..."
Peki o zaman neden Şam Cephesi'ne destek veriliyor? Özdemir'e göre, bunun en önemli nedenlerinden biri "opsiyonların azlığı":
"Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyindeki tüm muhalif gruplarla ilişkileri iyi. Ancak ABD'yle ortak işbirliği yapabileceği gruplar çok kısıtlı. Türkiye yerel unsurların başarılı olacağını düşünüyor. Ama ABD'nin örneğin Ahrar-uş Şam'a dair çekinceleri var. Başka kim olabilir, denilirken Şam Cephesi ortaya çıktı. Bir Türkmen gruplar var, bir de Şam cephesi var, o kadar..."
YPG ile mutabakat
Şam Cephesi ile YPG arasında Şubat ayında resmi bir mutabakat metni imzalanmış, anlaşmaya göre "rejimden kurtarılmış bölgelerde güvenliğin birlikte sağlanmasına" karar verilmişti.
Peki bu Türkiye açısından çelişkili bir durum ortaya koyar mı?
Ömer Behram Özdemir, bu anlaşmanın sadece Halep'in Şeyh Maksud mahallesini kapsadığını, lojistik olarak diğer bölgelerle bağlantılı olmadığını söylüyor.
Özdemir, "Bu pragmatik bir anlaşma. İki taraf da birbirlerinin lojistik yollarını açık bırakıyorlar. YPG ile muhalifler savaşa girse Halep'te karşılıklı 'kaybet-kaybet' durumu olur. O anlaşmalar pratikte zaten çok uygulanmıyor." diyor.
Gazeteci Fehim Taştekin ise Halep'teki Kürt mahallelerinin yanı sıra Afrin ve çevresinin de anlaşma kapsamında olduğunu belirtiyor.
Taştekin, "Türkiye bu anlaşmalardan rahatsız olabilir. Ama sahanın da dayatmaları var. Bu anlaşmalara çok anlam yüklemiyorum." diyor.
Fehim Taştekin, Şam Cephesi'ne verilen desteğin de nihayetinde bir sonuç vermeyeceği kanaatinde:
"Sadece daha çok çatışma çıkar, daha çok kan akar. Halep'in düşmesi bu saatten sonra zor. Muhalif gruplara halkın desteği yok. Uluslararası toplumun pozisyonu da değişti. Şimdi Cenevre Süreci gibi seçenekler gündemde. Askeri hareketler ancak Esad'ı sıkıştırmaya yönelik, baskıyı artırmaya yönelik olabilir."