BIST 9.725
DOLAR 35,20
EURO 36,80
ALTIN 2.969,55
HABER /  GÜNCEL

Türkiye'nin parası sigorta açığına gitti

Emekli Sandığı, Bağ-Kur ve SSK’nın 10 yıllık maliyeti 347 milyar dolar. Bu rakam Türkiye’nin 2004 yılı milli gelirinden ve borç stokundan fazla.

Abone ol

Bütçenin kara deliği olarak nitelendirilen sosyal güvenlik açıkları her geçen gün artıyor. Başbakanlık tarafından hazırlanan ‘Sosyal Güvenlik Reformu: Sorunlar ve Çözüm Önerileri’ adlı raporda problem tüm yönleriyle ortaya konuluyor. Başbakanlık uzmanlarının yaptığı hesaplara göre 1994-2004 arasını içeren 10 yıllık süre içinde devletin sosyal güvenlik kuruluşlarına yaptığı bütçe transferleri, Hazine iç borçlanma faiz oranları dikkate alınarak yeniden değerlemeye tabi tutulduğunda 475 milyar YTL’yi geçiyor. Yaklaşık 347 milyar dolara denk gelen bu rakam Türkiye’nin 2004 yılı milli gelirinden ve toplam iç ve dış borç stokundan daha fazla. Geçen yıl milli gelir 293 milyar dolar, toplam borç stoku 236 milyar dolar olarak hesaplanmıştı. Sosyal güvenlik konusundaki çalışmalarıyla tanınan Ahmet Aldemir, açıkların prim afları, kötü yönetimler ve genç emeklilik yüzünden büyüdüğünü belirtiyor. Prof. Dr. Fehim Üçışık’a göre acı tablo, yüksek prim oranları sebebiyle kayıtdışı istihdamın körüklenmesinin bir sonucu. Açıkların kapatılması için, prim oranlarının düşürülmesi ve sosyal güvenlik sistemine girmenin cazip hale getirilmesi gerekiyor. 2004 yılında genel bütçeden Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK) ve Bağ-Kur’a yapılan kaynak transferi 18 milyar Yeni Türk Lirası. 2005’te bu rakamın 22,5 milyar yeni liraya çıkacağı tahmin ediliyor. Bunun 9,9 milyarı Emekli Sandığı’na, 6,6 milyarı SSK’ya, 6 milyar YTL’si de Bağ-Kur’a aktarılacak.

Başbakanlık’ın raporunda sosyal güvenlik sisteminin yaşadığı finansman sorununun, kamu bütçesini olumsuz etkilediği ve başta enflasyon olmak üzere temel ekonomik göstergeleri bozduğu belirtiliyor. Sistemin, ülke ekonomisinde istikrarsızlık doğuran ana sebeplerden biri haline geldiği vurgulanıyor. Açıkların kamu borç stokunu artırdığı, bunun da faiz oranlarını yükselterek ekonominin geleceğini belirsizleştirdiği ifade ediliyor.

Raporda, SSK’da 19,4 yıl çalışarak emekli olan bir kadının ortalama 35 yıl, bir erkeğin ise 28 yıl emekli aylığı aldığı anlatılıyor. Türkiye’nin, OECD ülkeleri arasında en uzun süre emeklilik maaşı ödeyen ülkeler arasında yer aldığı kaydediliyor.

Sosyal güvenlik açıklarının önlenemez yükselişi, hükümeti yeni arayışlara itti. Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) da önerileriyle hazırlanan Sosyal Güvenlik Reform tasarılarıyla, açıkların kademeli olarak azaltılması hedefleniyor. Yapılan hesaplara göre reformla birlikte şu anda gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde 3,6’sını bulan sosyal güvenlik açıkları 2020’de yüzde 3,1’e, 2055’te ise yüzde sıfıra indirilecek. Başbakanlık raporunda çeşitli kesimlerce eleştirilen reform çalışmalarının yapılmaması halinde açıkların yüzde 6’yı aşacağı ileri sürülüyor. Bu durumda devletin finansman ihtiyacını karşılayamayacağı ve sistemin çökeceği iddia ediliyor. Sosyal güvenlik reformu kapsamında hazırlanan ve Meclis’e gönderilen tasarılarla SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı, ‘Sosyal Güvenlik Kurumu’ adı altında birleştirilecek. Böylece 3 farklı kurumca sunulan kamu sigortacılığında standart birliği sağlanacak. Devlet memuru, işçi ve bağımsız çalışan ayırımı ortadan kalkacak. Emeklilik mevzuatı bakımından tüm çalışanlar eşit haklara sahip olacak.

Daha önce SSK’da yönetim kurulu üyeliği yapan araştırmacı yazar Ahmet Aldemir sosyal güvenlik kurumlarının 1950’li yıllarda kurulduğu, ilk emeklilerini de 1975’ten itibaren vermeye başladığı bilgisini veriyor. Kurumların birikimleriyle 15 yıl kadar kendi başına varlığını sürdürebildiğine dikkat çeken Aldemir, “Aradan geçen sürede Türk sosyal güvenlik sisteminin doğru kurgulanmadığı ortaya çıktı.” diyor. Yıllarca toplanan primlerin verimli biçimde değerlendirilemediğini vurgulayan Ahmet Aldemir, sosyal güvenik fonlarının sorumsuz iktidarlarca bütçe açıklarının finansmanında kullanıldığını aktarıyor. Aldemir, sık sık prim affı çıkarılmasının sistemi olumsuz etkilediğini dile getiriyor. Aldemir, erken yaşta emekliliğin de kurumların aktueryal dengesini bozduğunu vurgulayarak, “50 yaşında emekli olması gereken kişiyi 40 yaşında emekli ederseniz 10 yıllık prim kaybınız doğar, 10 yıl da daha fazla emekli aylığı ödersiniz.” diye konuşuyor.

Sosyal Güvenlik Uzmanı Prof. Dr. Fehim Üçışık ise sistemi genç emekliliğin değil, prim tahsilatındaki yanlış uygulamaların çökerttiği görüşünde. Çok kazananla asgari ücretli çalışanlardan alınan primlerde adaletsizlik yapıldığını belirten Üçışık, “Yüksek ücretliden göreli olarak az prim alındı. Öte yandan asgari ücretliden ise kazanmadığı paranın bile primi istendi. Bu da istihdamın kayıtdışına çıkmasını körükledi.” ifadesini kullanıyor. Açıkların, prim tahsilatının artırılmasıyla kapatılabileceğini dile getiren Üçışık, bunu sağlamak için prim oranlarının düşürülmesi, sosyal güvenlik sistemine girmenin cazip hale getirilmesi gerektiğini kaydediyor. Üçışık, çözüm önerisini, “Primler düşürülsün, emekli aylıkları artırılsın, standart birliği sağlansın.” sözleriyle özetliyor. Üçışık, AK Parti hükümetinin hazırladığı sosyal güvenlik reformu tasarısının genel anlamda problemleri giderebileceğini sözlerine ekliyor.


HABER: Necip Çakır
KAYNAK: