Mevlevilikte sema ayini ruhun olgunlaşarak birliğe ulaştığı ve Tanrı’ya doğru yaptığı manevi bir yolculuk.
Abone olMevlevilikte sema ayini ruhun olgunlaşarak birliğe ulaştığı ve Tanrı’ya doğru yaptığı manevi bir yolculuktur. Mevlevi ayininin temeli, evrende atomlardan güneş sistemine, vücutta dolaşan kana kadar her şeyin döndüğü gerçeğine dayanır. Galata Mevlevihanesi, 11 yıldır kadın semazenlere kapılarını açıyor. National Geographic Türkiye dergisi, Nisan sayısında “Kadın semazenler”in dünyasını aralıyor. Yanakları soğuktan pespembe olmuş genç kız Üsküdar Numan Dede Mevlevihanesi’nin taş merdivenlerini tırmanıyor; koyu bir sohbetin sürmekte olduğu salona girmeden önce ayakkabılarını çıkarıp girişteki rafa yerleştiriyor. Camlı demir kapıyı olabildiğince ses çıkarmadan açıp içeriye giriyor. Girer girmez salonun ortasında duvarın önündeki postunda oturan Hasan Dede’ye saygısının bir ifadesi; ona doğru eğilerek selam veriyor... Hasan Dede de başıyla genç kızın selamını alıyor, onu pürdikkat dinleyen cemaate dönüp sohbetine devam ediyor. Genç kız yerdeki halının üzerine oturmuş insanları rahatsız etmeden, büyük bir dikkatle paltosunu çıkarıp duvardaki askıya yerleştiriyor. Sonra yine aynı özenle torbasından çıkardığı “mes”i ayağına geçiriyor, köşedeki dolabın çekmecesinden bulduğu başörtüsüyle saçlarını örtüyor; başka bir çekmeceden aldığı uzun eteği ise bir köşede jean pantalonun üzerine geçiriveriyor ve diğer kadınların yanına oturup Hasan Dede’nin sohbetini dinlemeye koyuluyor. Sema ayini sırasında günlük yaşamı, düşüncelerini bir yana bırakan semazenlerin giydikleri tennureler nefsin kefenini, başlarına taktıkları sikkeler ise mezar taşını temsil ediyor. Burcu Sağlam Yıldız henüz 18 yaşında. Türkiye’nin, hatta dünyanın sayılı kadın semazenlerinden biri. Yaşıtlarının çoğu din, aile, gelenekler, toplum yaşamı gibi konularda henüz pek çok soruyu kendisine sormamışken o, Mevlana’nın yolundan yürümeye karar vermiş. Onu Mevlana’nın yoluna çekense semazenlerin sema ederken yüzlerinde gördüğü huzur ifadesi olmuş. Burcu, bu huzuru hissedebilmek için sema etmeye karar vermiş. “Önceleri ailem, Hasan Dede’nin sohbetlerini dinlemeye geliyordu. Bazen hep birlikte Galata Mevlevihanesi’nde yapılan sema ayinlerini izlemeye gidiyorduk. Semazenleri ilk orada gördüm ve sohbetlere katıldıktan sonra, sema etmeye karar verdim.” Daha 10 yıl öncesine kadar kadınlar günah sayıldığı için topluluk önünde sema edemezken, bugün 20’yi aşkın kadın semazen erkek semazenlerle birlikte sema ayinlerine katılıyor. Galata Mevlevihanesi’nde sema ayinine çıkan semazen kadınlar, kadını sosyal yaşamın dışında tutan anlayışa, “Tanrı huzurunda herkes eşittir” sözleriyle karşı çıkıyor. Onlar bu görüşlerini, birlikte katıldıkları sema ayinlerinin yanı sıra, çalışma ve sosyal yaşama katılımlarıyla da sergiliyor. Kadın semazenler için sema etmek bir ibadet biçimi, Allah’a ulaşmanın bir yolu; Hz. Mevlana’nın yolundan gidenlerin, içlerindeki ilahı arayanların, yaşamlarının her anında sürdürdüğü manevi yolculuğun bir bölümü... Onlara bu yolu açan, kendilerini Kemalist Mevleviler olarak da adlandıran Galata Mevlevihanesi’ni Yaşatma Derneği’nin manevi başkanı Hasan Dede (Çıkar) olmuş. Tanrı katında sınıf olmadığını söyleyen Hasan Dede, “Tanrı için bütün insanlar birdir. Kadın ve erkek bir elmanın iki yarısı gibi birbirini tamamlar” diyor. On yıl önce kendisine sema etmek istediğini söyleyen Didem Edman’ı bu nedenle geri çevirmemiş ve kadınlarla erkeklerin birlikte sema etmelerine izin vermiş. Semazenin, semaya başladıktan sonra sağ eli yukarıya, sol eli aşağıya dönük olarak kollarını iki yana açması, "Hak' tan alır halka veririz, kendimize bir şey maletmeyiz" anlamını taşıyor. Sema etmeyi Hasan Dede’den öğrenen Didem Edman, Mevlevilikle, Mimar Sinan Üniversitesi Fotoğrafçılık Bölümü’nde okurken tanışmış. Bir tesadüf sonucu gittiği Galata Mevlevihanesi’nde izlediği sema ayininden çok etkilenmiş: “Hz. Mevlana konusunda pek bir şey bilmiyordum. Ama çocukluğumdan beri merak ediyordum. Bir yandan okul ödevim için sema ayinlerinde fotoğraf çekiyor, diğer yandan da Mevlana’yı araştırıyordum. O sırada Üsküdar’da yapılan sohbetleri öğrendim. Hasan Dede’yi tanıdım. Önce mutrib’e (koro) katıldım. Ancak beni asıl çeken semazenlikti. Rüyamda birkaç kez dedemin bana sema öğrettiğini gördüm. Kendisine anlattım. Bana sema etmeyi kendisi öğretti. Bir hafta içinde sekiz saatlik bir çalışmanın sonunda erkek semazenlerle sema ayinine çıktım.” Makalenin tamamını National Geographic dergisinin sayfalarında bulabilirsiniz.