BIST 9.416
DOLAR 34,56
EURO 36,25
ALTIN 2.995,94
HABER /  EKONOMİ

Türkiye'nin IMF'deki rolü nasıl olacak?

Türkiye'nin IMF'e olan borcunun Mayıs ayı itibariyle biteceğinin açıklanmasının ardından gözler Türkiye-IMF ilişkilerine çevrildi.

Abone ol

IMF Türkiye Direktörü Mark Lewis, Türkiye'nin makraekonomik temellerinin sağlam olduğunu belirterek, ''IMF'deki rolünüz büyüyecek'' dedi.

AA muhabirinin sorularına cevap veren Lewis, Türkiye'nin IMF'e olan borcunu kapatması sonrasında Türkiye'nin uluslararası kuruluşta rolünün ve etkinliğinin giderek artacağını, Türkiye'nin, Alternatif İcra Direktörlüğü'ne başkanlık ettiğini, 2014 yılı itibariyle de tam anlamıyla İcra Direktörlüğü Başkanlığını üstleneceğini anlattı.

EN BÜYÜK ÜYESİNDEN BİRİ OLACAK

Türkiye'nin IMF ile ilişkilerinin geleceğine ilişkin, gelecek aylarda tamamlanması beklenen IMF'nin oy ve sermaye reformuyla Türkiye IMF'nin en büyük 20 üyesinden biri olacağını dile getiren Lewis, tüm ülkeler genelindeki sermaye artışıyla birleşerek Türkiye'nin IMF'deki kotasının dört kat civarında artacağı, iki yıl içinde sermaye paylarının yeniden kontrol edileceğini ve Türkiye'nin payının artmaya devam edeceğini beklediğini söyledi.

İLİŞKİLER ÇOK DAHA İKİ YÖNLÜ

''Türkiye'nin IMF'de rolü büyüyor ve büyümeye de devam edecek'' diyen Lewis, Türkiye ve IMF arasındaki güçlü bir ilişki bulunduğunu, bu ilişkinin gelecekte de devam etmesini beklediklerini ve ilişkinin şimdi ''çok daha iki yönlü'' olduğunu belirterek, Türkiye ile özellikle ekonomik ve finansal politikalar üzerinde yakın diyaloğun sürdürüleceğini kaydetti.

Türkiye ekonomisinin son yıllarda büyük gelişmeler katettiğini, IMF'in de ekonomik ve finansal işbirliği açısından önemli bir küresel forum olduğunu belirten Lewis, ''Türkiye uluslararası camiaca karşı karşıya kalınan ekonomik ve finansal sorunlara çözüm sunmakta önemli bir role sahip. Gelişmelerin meyveleri güçlü büyüme, azalan işsizlik, daha düşük faiz oranları ve enflasyon ve daha güçlü kamu finansmanında görülüyor. Dahası, gerçekten dinamik bir özel sektör ile birlikte, kamu finansmanı ve bankacılık sistemini güçlendirmeye yönelik atılan adımlar Türkiye'nin son yılların zorlu küresel ekonomik koşullarının üstesinden etkili bir biçimde gelebilmesini sağladı'' diye konuştu.

Türkiye'nin bu yıl için hedeflediği yüzde 15 oranındaki kredi büyümesi hedefine de değinen Lewis, ''Türkiye 2012 yılında ekonomide başarılı bir yumuşak iniş geçekleştirdi, zorlu uluslararası ortam göz önüne alındığında bu büyük bir başarıdır. İleriye bakıldığında, düşük enflasyon, çok yüksek olmayan cari açık ve güçlü bir bankacılık sistemini korumaya devam ederken ekonomik büyümeyi sürdürülebilir bir biçimde yükseltmek önemli olacak. Bu da muhtemelen ılımlı bir kredi büyüme oranı gerektirecektir'' dedi.

Türkiye ekonomisinin ılımlı bir büyüme kaydetmesini beklediklerini, Türkiye'nin bu yıl yüzde 3,5 oranında bir büyümeye ulaşacağını, bu tahminlerinin de piyasa beklentisine yakın olduğunu vurgulayan Lewis, Türkiye'nin cari açık verilerine dair öngörülerde de bulundu.

Büyümedeki artışla 2012 yılında cari açığın GSYH'nin yüzde 6,5'i civarında ve enflasyonunda yüzde 6 civarında gerçekleşmesini beklediğini ifade eden Levis, ''Eğer yılın ilerleyen dönemlerinde şartlar bu projeksiyonların revize edilmesini gerektirirse biz de bu yönde hareket eder ve revize ederiz'' dedi. 

Geçen yılın son çeyreğinden Türkiye'nin kredi notunun uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch tarafından ''yatırım yapılabilir'' seviyeye yükseltilmesi sonrasında yeni bir derecelendirme kuruluşunda olası bir not artışı yönünde adım bekleyip beklemediğine ilişkin soruya Lewis, kredi derecelendirme kuruluşlarının kendine ait metodolojilerinin olduğunu belirterek, ''Bize göre, Türkiye'nin makroekonomik temelleri sağlam. Türkiye için önemli olan mevcut sorunlara çözüm bulabilmek için doğru politikalara odaklanmaya devam etmektir'' dedi.

Kredi notundaki artış sonrasında Türkiye'ye yönelebilecek sermaye akışlarına ilişkin olarak Lewis, şunları kaydetti:

''Gelecekte Türkiye'ye girecek sermaye ile ilgili neler olabileceğini kestirmek zor. Derecelendirme kuruluşlarının eylemleri ile ilgili yorumum olmayacak fakat sermaye akımlarının devam edeceğini beklemekteyim. Sermaye akımları, finans yatırımlarına ve büyümeye yardımcı olması açısından tabii ki iyi bir durum. Ancak makroekonomik yönetimi güçleştirdikleri ve finansal istikrarı korumanın önemini vurguladıkları da bir gerçektir'' 

TÜRKİYE KRİZE KARŞI DAYANIKLILIĞINI GÖSTERDİ

Türkiye'nin ekonomik büyüme performansından ve finansal esnekliğinden övgüyle bahseden Lewis, son yıllarda Türkiye ekonomisinin iyi bir büyüme performansı gösterdiğini ve küresel krizlere karşı dayanaklılığını kanıtladığını belirterek, ''Türkiye'nin ekonomik büyümesi birçok bakımdan düşük tasarruflar ve sermaye akımlarına yüksek bağımlılık göstererek oldukça dalgalı bir seyir izlemektedir'' dedi.

Önümüzdeki dönemde Türkiye'nin büyüme hızına ilişkin son aylarda sıklıkla gündeme gelen ''fren-gaz'' tartışmalarına ilişkin olarak Lewis, Türkiye'nin potansiyel büyümesini sürdürebilir bir biçimde artırmak, ekonominin dalgalı seyrini azaltmak, tasarrufları ve yatırımları artırarak, rekabeti güçlendirmek gibi bir dizi reformu gerçekleştirmesi gerektiğine dikkat çekti.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye'nin Şangay İşbirliği Örgütü'nün içerisinde üye olarak yer alabileceği yönündeki açıklamalarını ilişkin soruya cevaben Lewis, ''Bu soruyu sadece ekonomik açıdan değerlendireceğim. Türkiye'nin son yıllarda ticaretini çeşitlendirmesi etkileyici bir başarı oldu. Bu çeşitlilik daha dayanıklı bir Türk ekonomisine katkı sağladı ve zorlu uluslararası ortamla başa çıkabilme kabiliyetini geliştirdi'' dedi. 

Türkiye'nin özellikle Orta Doğu ve Kuzey Afrika ile olan ticaretindeki güçlü yükselişin tam bir başarı olduğununa altını çizen Lewis, ''Asya'nın da içinde olduğu diğer tüm bölgelerle daha da güçlenen ticaret bağlantıları gelecekte Türkiye için önemli olacaktır'' dedi.

Türkiye'nin değişen ve çeşitlenen ticaret ekseninde Avrupa'nın mevcut önemine dikkat çeken Mark Lewis, AB'nin hala Türkiye'nin en büyük ticaret ortağı ve Türkiye'ye gelen doğrudan yabancı yatırımların en büyük kaynağı olmaya devam ettiğini, gelecek dönemlerde de bu durumun geçerliliğini koruyacağını, AB üyeliğinin hem AB hem de Türkiye için faydalı olacağını anlattı.

Türkiye'nin özellikle 2009-2011 döneminde makroekonomik şartlarını önemli ölçüde istikrara kavuşturduğunu belirten Mark Lewis, özellikle Türkiye dışındaki zorlu ortam dikkate alındığında bunun kayda değer bir başarı olduğunu, geçen yıl 2011'e nazaran, istihdam şartlarının genel olarak iyi seyrederken cari açığın önemli oranda düştüğünü, enflasyonun gerilediğini, ekonomik politikalarının kredi büyümesinin yavaşlamasına önemli bir katkı yaparak büyümenin sürdürülebilir bir temelde sürdürülmesine ve finansal istikrara katkıda bulunduğunu da ifade etti.

Türkiye'nin önümüzdeki dönemde uygulayacağı politikaların büyük önem taşıdığına dikkat çeken Lewis, ''İleriye baktığımızda, ekonomik politikaların sürdürülebilir büyümeye destek olmaya devam ederken aynı zamanda enflasyondaki düşüşe destek vermesi Türkiye'nin rekabet gücünü koruması açısından önemli olacak'' dedi.