GSYH 1 trilyon lira artış gösterirken, borç 1 trilyon 147 milyar TL yükseldi.
Abone olALB Menkul Değerler Araştırma Müdürü Yeliz Karabulut, son 10 yılda GSYH'nin 1 trilyon TL, borçların ise GSYH'nin üzerinde, 1 trilyon 147 milyar TL arttığına dikkat çekti.
"Ekonomi yönetimi bir süredir ikilem içerisinde; yüksek faiz ekonomiyi soğutacak, büyüme yavaşlayacak, borcu olanlar sıkıntı çekecek, diğer yandan faizler düşürülürse enflasyon ve döviz tarafında sıkıntı çıkacak, bu arada büyüme ve oy ilişkisi de unutulmamalı" diyen Karabulut, analizde şunları söyledi:
"2004 yılından bu yana Türkiye'de sektörlerin bankalara borcu yüzde 1173 artış göstererek 98 milyar TL'den 1 trilyon 244 milyar TL'ye yükseldi. Cari fiyatlarla GSYH 2004 yılında 559 milyar TL seviyesindeyken, 2013 yılında 1 trilyon 561 milyar TL'ye yükseldi. 2004-2014 yılları arasında GSYH artış miktarı 1 trilyonken, borçlardaki artış ise 1 trilyon 147 milyar TL oldu.
Bankalarca kullandırılan kredilerin sektörel dağılımı 2004 yılından bu yana incelendiğinde, Türkiye'nin kamu borcu tarafındaki azalışa karşı sektörel borçların ne denli arttığı gözleniyor. Bireysel krediler ve kredi kartları 14.5 milyar TL'den 339.4 milyar TL'ye 22.4 kat (konut kredileri 30.7 kat, otomobil 0.56 kat, ferdi kredi 49 kat, kredi kartları 30.1 kat) artış gösterdi. Toptan perakende sektörü 12 milyar TL'den 165.3 milyar TL'ye 12.75 kat, inşaat sektörü kredileri 4.6 milyar TL'den 88.5 milyar TL'ye 18 kat, taşımacılık-depolama ve haberleşme sektörleri 4.2 milyar TL'den 71 milyar TL'ye 15.83 kat yükseldi. Toplamda tüm sektörlerin kullandığı krediler 97.8 milyar TL seviyesindeyken geçtiğimiz 10 sene içerisinde 11.73 kat artış göstererek 1 trilyon 244.5 milyar TL'ye yükseldi. Borçlar 10 yılda cari rakamlarla TL bazında yüzde 1173 büyürken, cari fiyatlarla GSYH yüzde 179.2 büyüdü.
Reel sektörün borcu bankalar için risk
Merkez Bankası'nın 28 Ocak tarihinde faizleri artırması kurlardaki oynaklığı azaltmıştı, fiyat istikrarına yönelik bu karar geç de olsa olumlu bir adım oldu. Ekonomi yönetiminin faizlerin indirilmesi konusundaki çağrısı ise artan borçların ekonomide büyümenin daralması halinde borçların ödenemeyeceği ve çarkların dönmeyeceği tedirginliğinden kaynaklanmaktadır. Reel sektörün borçlarını ödeyememesi ise bankalarda risk yaratacaktır. 2001 yılında kamu ve bankacılık tarafında görülen kriz kadar olmasa da bu kez, reel sektörde benzer sorunlar görülebilir. Merkez Bankası'ndan faiz indirimi bu yüzden istenmektedir. Diğer nedeni ise büyüme oranı ile oy oranı arasındaki ilişkiden kaynaklanmaktadır.
Aslında burada ekonomi yönetimi bir ikilem yaşıyor. Enflasyon inmeden faizler düşürülmemeli; faiz indirilmez ise büyümenin daralması ile reel sektörün bundan olumsuz etkilenmesi ve tabi ki büyüme ile oy oranı arasındaki ilişki bu çelişkiyi oluşturuyor. Türkiye son 10 yılda gerçekten gelişti, sıcak paradan iyi faydalandı, fakat çarkların tersine döneceği pek düşünülmemiş gibi gözüküyor."