BIST 9.755
DOLAR 35,22
EURO 36,82
ALTIN 2.976,01
HABER /  DÜNYA

TÜRKİYE’DEKİ BÖLÜNME KORKUSU BİLİNÇLİ YARATILMIŞ BİR KORKU”

BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışınak, Diyarbakır’daki gazetecilerle bir araya gelerek, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Kış...

Abone ol

BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışınak, Diyarbakır’daki gazetecilerle bir araya gelerek, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Kışanak, “Kandil’den yapılan açıklamalarla büyük bir adımın atıldığını görüyoruz. 8 Mayıs’tan itibaren silahlı güçler Türkiye sınırlarına doğru çıkmak için yolculuğa başlayacaklar. Bu Türkiye tarafından demokratikleşme için önemlidir” dedi.
BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak, Diyarbakır’daki gazetecilerle bir araya gelerek, PKK’nın geri çekilmesi, çözüm süreci, köye dönüşler, geçici köy koruculuğun kaldırılmasıyla ilgili açıklamalarda bulundu. Kışanak, “Yaklaşık 5 aydır yürütülen bir müzakere süreci var. Bu süreci aslında yeterince kamuoyu algıladı mı nasıl bir gelişme yaşanıyor, biz halk olarak yurttaşlar olarak, demokratik kurum ve kuruluşlar olarak neler yapabiliriz bunları biraz değerlendirmek istiyorum. Aslında müzakere ve diyalog süreci Türkiye için yeni sayılmıyor. Ancak ilk kez resmi kamuoyunun bilgisi dahilinde, hükümetin ve devletin de içinde bulunduğu bir süreç yürütülüyor. 1993 yılından bu yana Kürt sorunun demokratik yöntemlerle çözülmesi için ateşkesler oldu, çabalar oldu. 1999’da geri çekilme oldu. Fakat yeterince o dönem değerlendirilemediği için biz 2013’te Kürt sorununun barışçıl yöntemini yeniden tartışıyoruz. Resmi olarak bu sürecin yürütülmesi önemlidir tarihidir” dedi.

“KANDİL’DE ATILAN ADIM BÜYÜK BİR ADIM”
21 Mart’ta Diyarbakır Nevruz’unda Abdullah Öcalan’ın okunun mesajıyla başlayan sürecin dün Kandil’de PKK’nın geri çekilme karırıyla devam ettiğini anlatan BDP’li Kışanak, Kandil’de atılan adımın büyük bir adım olarak gördüğünü dile getirdi. Kışınak, "Abdullah Öcalan’ın 21 Mart günü yaptığı demokratik siyaset ve çözüm çağrısı tüm dünya kamuoyunda ve Türkiye kamuoyunda büyük bir yankı uyandırdı. Büyük değer biçildi. Aynı zamanda silahlarla ilgili sorular da çokça gündeme gelmişti. Dün Kandil’den yapılan açıklamalarla büyük bir adımın atıldığını görüyoruz. 8 Mayıs’tan itibaren silahlı güçler Türkiye sınırlarına doğru çıkmak için yolculuğa başlayacaklar. Bu Türkiye tarafından demokratikleşme için önemlidir. Güçlü bir anayasa tartışmasını yürütmemiz ve somut adımlar atmamız gereken bir sürece giriyoruz. Oldukça tarihi, oldukça sarsıcı, oldukça şaşırtıcı bir gelişme bu gelişme. Bunu yeterince kamuoyunun idrak etmesi gerekiyor. Tüm dünyada büyük bir ilgi ile izlenen, aynı zamanda Avrupa Parlamentosu’ndan AB Konseyi’ne kadar, takdirle karşılıyor. Türkiye’nin doğrudan süreci sahiplenmesi gerekiyor. Çünkü doğrudan Türkiye’yi ilgilendiriyor. Somut adımlar atılıyor, artık bu konuda eksik yanlış tartışmaları bir kenara bırakıp, demokratikleşmeyi çok güçlü tartışmanın zamanı geldi” diye konuştu.

“GERİ ÇEKİLMELERDE HERKESE BÜYÜK GÖREV DÜŞÜYOR”
PKK’nın silahlı unsurlarının 8 Mayıs’tan sonra Türkiye’den geri çekilmesi sürecinde herkese büyük görevler düştüğünü ifade eden Kışanak, “Bu müzakere sürecinde kritik bir aşamaya işaret ettiğini vurgulamak istiyoruz. Bu kritik eşik aşılmış oldu. Pratikleşmesi konusunda da kamuoyuna gerekli açıklamalar yapıldı. Gerillanın kendi disiplini içerisinde Türkiye sınırlarının dışına çıkacağı ifade edildi. Türkiye kamuoyuna, medyasına, AKP hükümetine, STK’lara düşen önemli bir görev var. Bu sürecin sağlıklı gelişmesini sağlanmalı. Bu sürecin sorunsuz, sancısız ilerlemesine herkesin katkı sunması gerekiyor. Başta Sayın Başbakan olmak üzere hükümetin çeşitli bakanları açıklamalar yaptılar, bu açıklamalar bir teminattır. Herhangi bir can kaybı yaşanmadan, hükümet doğrudan sorumluluk almışlardır, biz de bunları memnuniyetle karşıladık. Şimdi söylenen bu sözlerin gereğini yapma zamanı. Hükümet, valilikler ve ilgili bakanlıklar da sağduyulu yaklaşmalı ve sürece katkıda bulunmaları gerekiyor. Bizler de kendini doğrudan gözden gücü olarak kabul etmelidir. Böyle bir yaklaşımla biz bu süreci bu geri çekilme sürecinde sorunsuz sıkıntısız, herhangi bir can kaybı yaşanmadan tamamlanmasını arzu ediyoruz. Biz de BDP olarak azami çaba içerisinde olacağız. Bütün il ilçe başkanlıklarımıza bu konuda hassas olmaları doğrultusunda değerlendirmelerde bulunduk. Bu sürecin sorunsuz ilerlemesi için bulundukları il ve ilçelerde görevlidirler, gözlem gücü olarak kendilerini konumlandıracaklar. Olası bir olumsuzlukta müdahale edecekler. Bu sürecin sorunsuz bir şekilde olması için bir tutum içerisinde olmalıdır” dedi.

“ANTİ DEMOKRATİK YASALARIN ORTADAN KALDIRILMASI GEREK”
BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak, konuşmasından sonra gazetecilerin sorularını cevapladı. Bir gazetecinin, "Ateşkes denildi o gerçekleşti. Şimdi silahlı güçlerin ülke dışına çekilmesi kararlaştı. Sizin bu süreçte atılması gerektiği adımlar neler olmalıdır?" sorusuna Kışanak, “Anti demokratik yasaların ortadan kalkması gerekiyor. Hükümetin önüne sunduğumuz acil demokrasi paketi, yol temizliği ve yasa teklifleri var. Bunların hızlı bir şekilde gündeme alınması, değerlendirilmesi ve yasal değişikliklerin artık hayata geçmesi gerekiyor. Bir seçim var önümüzde. Anti demokratik bir siyasi partiler yasamız var. Neredeyse halkın inisiyatifini etkisiz kılan bir siyasi partiler yasasıyla yönetiliyoruz. Kadınların siyasetin önündeki engeller var, hazine yardımı adil dağıtılmıyor, halkın temsiliyetini engelleyen seçim barajı var. İlk önce buralarda yasal düzenlemeler yapılmalı. Silahlı olanlar sınır dışına çekiliyor ama silahsız olanlar içerde, cezaevlerinde. Bir yandan büyük bir basın ordusu Kandil’deki gelişmeleri izlerken bir yandan da bugün İstanbul’da gazeteciler yargılanıyor. Son dönemlerde kısmi tahliye kararları çıkıyor, bu memnuniyet verici ama yeterli değil. Bir bütün olarak geri dönüşü olmayan bir yola girmek istiyoruz. Geri dönüşü olmadan barışa, özgürlüklere doğru bir yola girmek istiyoruz. Sürekli bu konuda pratik adımların atıldığı ve güven geliştiren bir süreç olarak kendi içerisinde yürümesi gerekiyor. Köye dönüş meselesi oldukça önemli bir konu. Yaklaşık 4 bin köyün boşaltıldığına dair resmi rakamlar var. Köylerdeki zararları karşılamak için bir yasal düzenleme yapıldı fakat yasal düzenlemenin hem başlığı problemliydi hem de içeriği öyle idi. Ödenen miktarlar da çok küçüktü ve kimse köyüne dönemedi. Köylere dönüş istenilen düzeyde gerçekleşmedi. Biz aslında parti olarak toprak reformu da dahil olmak üzere geniş bir çalışma yapıyoruz. Yaklaşık 5 milyon insan köyleri boşaltıldığı için metropollere göç etmek zorunda kaldılar ve şuan yoksullukla büyük bir mücadele ediyorlar. Daha cazip tekliflerle halkın önüne çıkmak gerekiyor. Sivil yerleşim alanlarının bu kadar aşırı silahlı, zırhlı güvenlikle donatılmış olması doğru değil. Güvenlik kuvvetlerinin artık karargahlarına dönmeleri gerekiyor. Askeri araçlar ve özel harekat araçları neredeyse sivil alan mı askeri alan mı ayırt edilmeyecek düzeye gelmiş durumda” diye yanıtladı.

“KORUCULARIN SİVİL HAYATA GEÇMESİ GEREKİYOR”
Köy korucuların durumuyla ilgili soruya ise Kışanak, “Koruculuk büyük bir problem. Öncelikle bu insanların silahlardan arındırılması gerekiyor. PKK’nın silahlı güçlerini sınır dışına çekmesi çok önemsendi. Ama yine aslında sivil olan ve elinde silah olan bir kuvvet var koruculuk. Gündelik hayatın içerisindeler, halkın içindeler, çocukların içerisinde silahlı dolaşıyorlar. Öncelikle olarak yapılması gereken bu kişilerin de sivil hayata geçmeleri gerekiyor” dedi.
Bir gazetecinin, bölünme tartışmalarıyla ilgili sorusunu yanıtlayan Kışanak, “Hayatın kendisinin kuralları şudur ki Kürt halkı Ortadoğu’daki 40 milyonluk bir halktır. Kendilerini bir halk olarak tanımlıyorlar. Ayrı bir kültürleri, dilleri, tarihleri var, ayrı bir coğrafya içerisinde yaşıyorlar. Bu hakikat değişmedi. O zaman bu hakikati bu gerçeği yasalarla, yönetim anlayışıyla bütünleştirmektir. Bir değişim, yeniden değişme süreci olarak tanımlıyoruz biz. Devletin de değişmesi lazım herkesin de kendisini yeniden hayatın hakikatine uyun olarak pozisyon alması gerekiyor. Bu pozisyon ayrıştırıcı bir pozisyon değil. Kürtlerin halk olduğu gerçeğini kabul etmek ayrışma değildir. Biz bugüne kadar farklılaştık, kutuplaştık, duygu olarak bölündük, buna neden olan şey bu hakikatin reddedilmesiydi. Demokratik birlikte bir gelecek projesine yaklaşımına bir zararı olmayacaktır. Tam tersine bunu teminat alacak tek şey budur. Yasal hukuksal formlara kaldırılmalıdır. Şu veya bu şekilde tanımlanmasının fazlaca bir önemi yok. Çünkü bu tanımlar üzerine gereksiz polemikler yaratılıyor. Türkiye’de yaklaşık 20 milyon Kürt var demokratik bir yaşam özgür bir gelecek arzuluyorlar. Türkiye’deki bölünme fobisinin bir şekilde doğru ele alınması lazım. Türkiye’deki bölünme korkusu bilinçli yaratılmış bir korku. Devlet sürekli böyle bir korku varmış gibi bir yaklaşım içerisinde olması, Kürt yoktur demesi varım diyenlere karşı şiddetle üzerine gitmesi bu korkuyu bu düzeye getirmiştir” diye konuştu.