İsrail halkının kalbindeki tatil adresi Türkiye. Herkes Türk sahillerinde geçirdiği tatil günlerinden bahsediyor ve ekliyor;
Abone olTel Aviv'de hayat Türk Büyükelçiliği önündeki gösteriler dışında tüm olağanlığı içinde devam ediyor. Bunaltıcı yaz sıcağında günlük rutinlerini kırmak için İsrailliler akşamüstü saatlerinden itibaren kendilerini sahile atıyor.
Kendi ülkelerinde denizin nimetlerinden faydalanabiliyor olsa da çoğunun kalbindeki tatilin adresi Türkiye. Sokakta karşılaştığımız hemen herkes Türk sahillerinden ve orada geçirdikleri keyifli anılardan bahsediyor ve hemen ekliyor, “Ne yazık ki bir daha gitmemiz zor.” İsrail, vatandaşlarına zorunlu olmadıkça Türkiye’ye gitmeme uyarısı yaptı.
Bu uyarının süresi şimdilik 2 hafta ancak uzatılabileceği konuşuluyor. İsrail’den günlük 5-6 sefer de iptal edilmiş. Geçen hafta boyunca Türkiye’nin dört bir yanından ekranlara yansıyan protestolar halkın gözünü korkutmuş. Giderlerse başlarına bir şey geleceğinden neredeyse eminler.
‘İsrail kurban’ söylemi benimsenmiş
Mavi Marmara’ya baskının ardından iki ülke arasında yaşananları konuşmak istediğimizde, İsrail hükümetinin çizdiği ‘mağdur’ imajına kendi vatandaşlarını inandırmakta zorlanmadığını görüyoruz. Devlet son olayda kendini saldırgan taraf değil, kurban olarak görüyor. Halk da bu söylemi benimsemiş. O nedenle de, buradan bakıldığında İsrail’in bir gün geçen haftaki baskınla ilgili Türkiye’den özür dileyeceğine inanmak zor.
Erdoğan Türkiye’nin konumunu abartıyor
Sokaktaki vatandaş derin siyasi analizlerden kaçınsa da olayların sorumlusu olarak Başbakan Tayyip Erdoğan’ı görme eğilimi yüksek. Bu bakışın detaylarını tartıştığımız bir siyasi analist, şöyle konuşuyor: “Erdoğan bir megaloman gibi davranıyor. Kendi gücünü ve Türkiye’nin konumunu abartıyor. Korkarım İsrail ağzı ile kuş tutsa Erdoğan’ın tavrı değişmeyecek.”
Şu sözleri ise ilginç: “Gül de İslamcı ama makul bir çizgisi var.”
İsraillilerin Erdoğan’a yönelik eleştirilerindeki temel nokta Arap yanlısı bir tutum izleyerek Ortadoğu’da Ankara’nın Ak Parti iktidarına kadar izlediği denge politikasını geri dönülemeyecek şekilde değiştirmiş olması.