Anadolu Gençliğe konuşan Prof. Dr. Mümtaz Soysal, Türkiye'de yarım yüzyıldır süren sinsi bir işgalin olduğunu söylüyor....
Abone olProf. Dr. Mümtaz Soysal: Türkiye'de sinsi işgal var! Prof. Dr. Mümtaz Soysal, Türkiye'de yarım yüzyıldır süren ve zamana yayıldığı için fark edilmeyen sinsi bir işgalin olduğunu söylüyor. - Kıbrıs Rum Kesimi'nin AB'ye üyeliğinden sonra Yunanistan Başbakanı Simitis'in "ENOSİS-Kıbrıs'ın Yunanistan ile birleşmesi" itirafı oldu. Türkiye açısından Rumların AB üyeliği bir fiyasko mudur? Önümüzdeki 1 yıl sürecinde Kıbrıs Meselesi'nde ne olabilir? Türkiye 1974'te Kıbrıs'ta Barış Harekatını yapınca insanlar, Türkiye Osmanlı'dan sonra ilk defa genişlemeye başladı, eski topraklarına geri mi dönüyor diye düşündüler. Avrupa ise bunu asla hazmedemedi. Oysa, adada iki ayrı devlet olduğunun kabul edilmesi gerek. Ancak Avrupa Birliği, Rum Kesimi'ne, adada çözüm olmasa bile AB'ye üye olacağı sözünü verdi ve bunu yaptı. AB'nin ve BM'nin sık boğazla çözüme ulaşılamayacağını bilmesi gerekir. Sıkboğazla gelecek çözüm ileride daha büyük olaylar çıkmasına neden olabilir. Fiyasko sözcüğü bana, ünlü çizgi film "Tom ve Jerry"yi hatırlatıyor. O çizgi filmdeki Jerry isimli muzip fare, uyuyan kedi Tom'a bir türlü rahat vermez. Kuyruğuyla oynar, önündeki peyniri çalar vs. İzleyici, Jerry'yi hep şirin, Tom'u ise zalim bilir, oysa o hem şaşkın hem de aldatılandır. Uluslar arası arenada da; o çizgi filme benzeyen bir kedi-fare oyunu var şimdi. Bir yanda Türkiye, karşıda Yunanistan, Birleşmiş Milletler ve Avrupa. BM Kıbrıs için rapor hazırladı sözde. Peki bu 40 sayfalık raporu, merak ediyorum, acaba Irak'taki gasp savaşını acz içinde seyrederken mi yazdılar? Esas fiyasko, Annan Planı diye bilinen ama De Soto'nun imzasını taşıyan bu takımın ve Avrupa'nındır. Çünkü Avrupa, Kuzey Kıbrıs halkının bir bölümünü Avrupa kokusuyla baştan çıkardılar. Tam üyelik vaatleriyle de Ankara'yı oyalayarak Türklerin elinden Kıbrıs'ı koparma hesabı yaptılar. Gördüğünüz gibi bu hesapları tutmadı. Zaten Yunanistan, sözde "Kıbrıs Cumhuriyeti"ni AB'ye soktuğu için sevinememiştir. Her ne kadar Ankara'nın hayıflanmasına bakarak bayram yapar gözükse de, AB'ye soktuğu Kıbrıs, yarım bir Kıbrıs'tır. Yani oynadığı oyunu kaldığı yerden sürdürmesi gerekecektir. - Güneyin AB'ye girmesiyle Kıbrıs AB toprağı sayılırsa, Türkiye ile AB, adada sıcak çatışma durumuyla karşılaşabilir mi? Böyle bir şey söz konusu değil. Türkiye Kıbrıs'ta uluslararası anlaşmalara göre bulunuyor. Bunun aksini ispat etmeleri gerekir. İkincisi Avrupa Birliği'nin söylediği sadece şuydu. Kıbrıs AB'ye alınmıştır. Peki Kıbrıs Avrupa toprağı mı, değil mi? Bize göre bu iddia da yanlış, çünkü AB'ye girmeyen Kuzeyde bir devlet var. Ama Avrupa Birliği, Türkiye konusundaki kararsız ve oyalayıcı tutumunu bundan sonra da sürdürecektir. Dolayısıyla artık oyuna son vermenin zamanı gelmiştir. Türkiye artık tavrını berraklaştırmak zorundadır.Kıbrıs'ta ve Ege'de gereksiz yere ödünler vermek, sonunda da belki AB dışında bırakılmak, Tom kedi gibi aval aval bakmaktan başka bir işe yaramaz. Referandumculuk oyunu ile Denktaş yok sayıyor... - AKP iktidarının önceki Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış'ın ilginç bir şekilde, Güney Kıbrıs AB'ye girerse, "Türkiye'ye işgal kuvveti muamelesi yaparlar" sözü ne anlama geliyordu peki? Sayın Bakan o sözünü söyledi ama sonra düzeltti. Ama bu söz, Türkiye'de ve Kuzey Kıbrıs'ta bazılarının söylediği bir sözdür. Türkiye'ye karşı bir şantajdır bu. Türkiye'nin adada bulunması işgal değildir. İşgal olduğunu iddia edenler varsa, gelsinler ve alsınlar bakalım. Burada, kimsenin, ne Yunanlıların, ne de Avrupa'da hiçbir devletin, Rumların lehine çalışıp çarpışacağına ihtimal vermiyorum. Ama şimdiye kadar, BM ve AB'nin, Kıbrıs konusunda aldıkları tavırlar, bizim şimdiye kadar İstanbul'da ve Kuzey Kıbrıs'ta bazılarına yıllardır anlatamadığımız birkaç hususu netleştirdi aslında. Bir kere, Kıbrıs konusunda kaç yıldır süren oyunun, Birlemiş Milletler ile, Avrupa Birliği arasında, İngiltere ve Amerika aracılığıyla düzenlenmiş kombine bir oyun olduğu ortaya çıktı. Yine Avrupa Birliği, önüne çıkan her türlü hukuk engelini çatır çatır çiğneyerek, Yunan şantajıyla Güney Kıbrıs'ı bağrına bastı. O Annan Planı'nın önce halka sorulması gündeme geldi. Bu daha demokratik bir yol değil mi Kıbrıs için? Böyle bir yol şimdiye kadar görülmemiştir herhalde. Genellikle masada karara varılır, sonra halka sorulur; şimdi ise, önce halklar karar versin, sonra imzaya gidilsin isteniyor. İlk bakışta pek "demokratik" geliyor kulağa. Ama kazın ayağı hiçte öyle değil. Çünkü bu referandumculuk oyununun perde gerisinde planlanan çirkin senaryo ile Denktaş devre dışı bırakılmak isteniyor. Bu, lideri devre dışı bırakma girişimidir. Biz devleti devlet saymıyoruz, demenin bir başka şeklidir. Bu oyunlara gelinmemelidir. Herkes aklını başına alıp, akıllıca davranmalıdır. En başta da AKP Hükümeti. Ambargolar sürerken, koşulsuz bir şekilde Annan Planını ele alıp apar topar masaya oturulmamalıdır. Çünkü bir devlet kurulmuştur. Eğer bu devlet yaşatılacaksa egemenliğe sahip çıkılması gerekir. Rumların AB üyeliği ile de bir dönüm noktasına gelinmiştir. Bundan sonra Ankara ile Lefkoşe birlikte karar vermelidir. AB çağdaşlaşma değil hesap olayıdır... - Ben Kıbrıs'la AB'nin ilgisini yıllardır anlayamadım. Yani bir topluluk olan AB, bir ülkeyi içine alırken, sosyo-ekonomik ve kültürel göstergelere bakması gerekmiyor mu? AB, Türkiye ile ilgili kararını Kıbrıs sorunu dışında vermiştir. AB, Kıbrıs sorunu çözülsün veya çözülmesin kararını zaten vermiş. Sadece Türkiye'yi oyalama politikasını devam ettiriyor. Ancak çözümsüz bir Kıbrıs'ı da kendi içine almaya karar verdi. Oysa Avrupa'nın yapacağı bir şey var. Türkiye'nin tam üye yapılması Ege ve Kıbrıs'a barışı getirecek bir çözümdür. Bunu kabul etmiyorsa AB, önyargılıdır. Kaldı ki, Avrupa Birliği bir hesap olayı olmasına rağmen Türkiye'de bir tutku, saplantı gibi algılanıyor. Kıbrıs konusunun Avrupa Birliği ile sürekli ilişkilendirilmesi bir hatadır. Çünkü Kıbrıs meselesi, AB'nin kuruluşundan önce de vardı. Ancak Türkiye'nin AB'ye 'çağdaşlaşma amacıyla yönelmesi son derece yanlıştır. Çağdaşlaşmanın AB ile bir ilgisi yoktur. Avrupa Birliği, bir hesap olayıdır. Gelin görün ki Türkiye'de bu hesap yapılmıyor. AB tutku, saplantı haline gelmiş. Bir topluluğa giriyorsanız, bu sözü dinlenen, saygı duyulan, ağırlığı olan bir giriş olmalıdır. Kaldı ki, Türkiye'nin ekonomik yapısı ve kendi içindeki sorunları nedeniyle Avrupa için bir yük olacaktır. Çünkü ben de Avrupalı olsam Türkleri alıp almamak için tereddüt geçiririm. Bırakın dinsel, kültürel ayrılıkları, hesap-kitap dünyası olan Avrupa için bu bile düşündürücü olmaktadır. Ama sırtını da çeviremediği için, bu ilişkiyi vazgeçemediğiniz insanla, evlenmek de niyetiniz yoksa nasıl bir ilişki sürdürüyorsanız öyle bir ilişki... Yani ebedi bir nişanlılık ilişkisine dönüştürmeye çalışmaktadır. Bu açıkça gözükmeye başladı. Avrupa'nın Kıbrıs politikası, Türk halkının, Türkiye'yi yönetenlerin Avrupa tutkusunu Kıbrıs sorununu çözmek için kullanma stratejisine dayanır. Röportaj: Ahmet Yavuz Kaynak: Anadolu Gençlik Dergisi