BIST 9.673
DOLAR 35,22
EURO 36,68
ALTIN 2.962,99
HABER /  GÜNCEL

Türkiye'de 40 seri katil elini kolunu sallayarak dolaşıyor!

Haberin başlığı insanın tüylerini diken diken ediyor ama doğru. ‘Türkiye’de seri katil yok’ iddiasını yıllarca polis muhabirliği yapan Sevinç Yavuz yazdığı ‘Türk Seri Katiller’ adlı kitapla çürütüyor. İşte kan donduran hikâyeleri...

Abone ol

‘Türkiye’de seri katil yok’ iddiasını yıllarca polis muhabirliği yapan Sevinç Yavuz yazdığı ‘Türk Seri Katiller’ adlı kitapla çürütüyor. İşte Hürriyet'ten Aslı Barış'ın soruları ve Sevinç Yavuz'un yanıtları ile Türkiye'nin seri katil haritası...

Kitaptan anladığım şu, boşuna kan dondurucu tiplere bakıyoruz. Katiller sıradan, evli barklı çocuklu, iş sahibi, dindar insanlar...

- Evet: Komşumuz, bakkalımız, muslukçumuz, doktorumuz... Herkes olabilir.  Bu, Türkiye’ye özel değil: Yurtdışında da böyledir. Orta ve orta seviyede zekâsı olanlar çoğunlukta ama bu klişeyi kıranlar da var: Kenan Öner, üniversite mezunu. Entelektüel, dünya literatüre hâkim, banka memuru. Yani genelleme yapmak mümkün değil.

 Bizde seri katil yok biliyorduk, siz 25 örnekle çıktınız karşımıza...

- Bu algının üç nedeni var: İlki, emniyet “Bizden seri katil çıkmaz” deyip yayıp oturuyor. 20 yıl önce de ‘uyuşturucu sorunumuz yoktu’. Durum ortada. İkincisi ‘değerlerimiz’ algısı: Türk milletinin aile değerleri, sarsılmaz ahlak kuralları vardır gibi genellemeler. Bunlar geçmişte kaldı, örneklerine de her gün rastlıyoruz. Üçüncüsü ise  ‘zekâ’ meselesi... Hollywood’un pompaladığı ‘zeki katil’ profilinin bizimkiyle örtüşmeyeceği zannediliyor. Hiç de öyle değil. Örneğin, ‘Mezarcı’ Abdullah Aksoy başlı başına bu klişeyi kırar.

Nasıl biri ‘Mezarcı’?

- 1967’nin Konya’sında, Çumra kasabasında, evli ve iki çocuklu bir işçi. Gizli eşcinsel. Ailesini her köye yolladığında dışarı çıkıyor, bir adamla yakınlık kurup onu eve davet ediyor. Evde onu uyuşturup, başını kesiyor, cenin şeklinde mutfağına gömüyor.  Bunu iki yıl boyunca, 15 kez yapıyor. Ve yakalanmıyor. Çumra gibi bir yerde...

Büyük kentlerden çok Anadolu’nun kasabalarında mı işleniyor seri cinayetler?

- Ortaya çıkan örnekler böyle... Artvin’de yaşayan Adnan Çolak’a bakalım. Lakabı ‘Baltacı’. 1992-95 arasında 11 yaşlı insanı öldürdü. Artvin’e giden bilir, vadi gibi bir yerdir.  Adam çoban: Köy seçiyor kartal gibi, sonra o köyden kurban seçiyor ve avlanıyor.

Neden katiller küçük yerlerde daha rahat ediyor?

- Seri katiller örümcek gibidir. “Ağını evinin yakınında ör ve avını bekle.”  Kendilerini güvende hissettikleri, iyi bildikleri, kaçıp saklanabilecekleri yerlerden kurbanlarını seçerler. İlla yaşadıkları yer olmayabilir.Küçüklüklerinin geçtiği kentler, çocukken yazları geçirdiği sayfiyeler de olabilir.

Peki normal bir katilden ne ayırır seri katili? Sonraki kurbanını özenle seçip, cinayeti planlaması mı?

- Hayır. Genel kanının aksine seri katil, kurban aramak için çıktığında bir sonraki kurbanı hakkında hiçbir fikri yoktur. Bununla ilgilenmez de... Motivasyonları ayrıdır. Anlık cinnet ve öfkeyle hareket etmezler. İş sadece öldürmekle de bitmiyor: Cesetleri taşıyor, parçalıyor, bazıları tecavüz ediyor. Ve her suçta bu rutin bozulmuyor, hep aynı şekilde uygulanıyor.

ÇİVİLER ERKEKLİĞİMİN İSPATI!

Kitapta kan dondurucu metotlar var. Göze çivi çakmalar, cesedin içini silikonla doldurmalar... Nedir bunlar, imza atma arzusu mu?

- Motivasyonları Tanrı’yı oynamak. Kimin yaşayıp kimin öleceğine karar vermenin hazzını yaşamak. İşte o çalışmalar da hazzı uzatmak, cesetle daha çok vakit geçirebilmek için yapılan şeyler.  Cinsel bir hazdan bahsediyorum, sadece egosal olarak değil. Mesela ‘Çivici’nin bir mektubu vardır. “Çiviler erkekliğimin ispatı” diyor. Hepsini o yüzden 13 santimetrelik uzunlukta seçiyor. 

Peki bu delilik mi? Kitapta Çivici’nin ‘cezai ehliyeti’ olmadığı için serbest bırakıldığı yazıyor.

- Doğru. Çivici, uzun yıllar akıl hastası olarak kabul edilip, cezai ehliyeti olmadığı için hapse atılmamıştı. Ama psikiyatri ilerledi. Artık bu kadar rahat sıyrılamıyor katiller... ‘Avcılar Sapığı’ örneğinde olduğu gibi.

Nedir ‘Avcılar Sapığı’nın özelliği?

- Yavuz Yapıcıoğlu, tornavidayla 18 kişiyi öldürdü. İtiraf ettiği cinayet sayısı ise 40. 2002’de yakalandığında sadece bir gecede beş adamı nasıl öldürdüğünü, üçünü nereye gömdüğünü gayet rahat tavırlarla anlatmıştı. Çünkü elinde kapı gibi ‘cezai ehliyeti yoktur’ raporu vardı.

Nasıl yani?

- Şöyle: 1994’te dört kişiyi öldürdü. Avcılar’da yakalanıp tutuklandı, Adli Tıp Kurumu’nca akıl sağlığının yerinde olmadığına karar verildi. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde tutulduğu koğuşu yaktı. Hasta bakıcılara saldırıp yaraladı. “Ben İsa’yım” diye bağırmış. Deli taklidi yani. Hastaneden çıkınca yedi kişiyi daha öldürdü. Yakalanınca yine hastaneye gönderildi. Ancak 2003’te durum yeniden değerlendirdi ve cezai ehliyete sahip olduğu tespit edildi. Şu an hâlâ cezaevinde.

Cezai ehliyet, af  derken, kitapta yakalanmış, yargılanmış ve hüküm giymiş 23 kişinin sadece 18’inin cezaevinde olduğunu görüyoruz...

- Düşünün, bu sadece yakalananların  sayısı. Türkiye’de 40 kadar yakalanmamış seri katilin olduğu düşünülüyor şu anda. Bazıları ölmüş olabilir.

Peki katilin ölüm listesine nasıl giriliyor? ‘Yanlış yer, yanlış zaman’ mı yoksa kurbanlar seçiliyor mu?

- Yaşadığı bir travmayı tetiklemeniz yeterli. Mesleğiniz, isminiz, saç renginiz... ‘Mobilyacı’ Seyit Ahmet Demirci örneğine bakalım: 1998’de İstanbul Bağcılar’da üç mobilyacıyı enselerinden tek kurşunla vurarak öldürdü. “Neden mobilyacılar” sorusunu ise ifadesi aydınlattı:  Fatsa’da ilkokula gittiği dönemde bir mobilyacı en yakın arkadaşına tecavüz etmiş. Aradan uzun yıllar geçmiş, tecavüze uğrayan arkadaşın intihar haberi gelmiş. Fatsa’ya mobilyacıyı öldürmeye gitmiş ama adam çoktan ölmüş. O da bunun  üzerine mobilyacıları öldürmeye başlamış... Hedefinde sekiz kişi varmış.

Ne oldu ‘Mobilyacı’nın akıbeti?

- Tahliye oldu. Dışarıda.

Bir seri katilin radarına yakalanırsak, kendimizi nasıl koruyabiliriz?

- Koruyacak bir şey yok. Hedefe girdiğinizi de anlayamazsınız. Ve sizi kafaya takmışsa, ancak boğuşma sırasında kurtulabilirsiniz. O da çok şanslıysanız...

EN SARSICI CİNAYETLER

Yamyam- Özgür Dengiz
“Yıllardır boşu boşuna dana eti yemişiz...”

1980 doğumlu . Edirneli. Bekâr, lise mezunu. ‘Yerli Hannibal Lecter’ olarak da anılıyor. Üç kişiyi öldürdü, bir kurbanını özel yapım bıçağıyla kesti ve etinin bir bölümünü yedi. Evine yapılan baskında, buzlukta poşetlere sarılmış insan eti bulundu. İlk cinayetini 17 yaşındayken işledi. Bir tartışma sonucu yakın arkadaşını vurarak öldürdü. 10 yıl yattı, afla çıktı. 2007’de çıkınca Ankara’da iki cinayet daha işledi. Amacı ‘şöhretli’ bir suçlu olmaktı.  İfade verirken soğukkanlıydı; hayatının geri kalan bölümünde imkânı olduğu takdirde sürekli olarak insan eti yemeyi düşündüğünü söyledi. Ağırlaştırılmış hapse mahkûm oldu. Hâlâ cezaevinde.

Binbir Surat-Kenan Öner
“Kesildiği için kafatasları ayrı yerde duruyordu. Yaşlı babanın protez dişleri ve annenin plastik bebek saçı gibi olmuş saçları da... Kemikler çok düzgün ve sıfır hatayla ayrılmıştı. Üstelik parçalarken elektrikli çark kullandığı halde...”

1958 Bursa doğumlu, bankacı.  Evli ve 1 çocuk sahibi. İstanbul Üniversitesi filoloji mezunu. İlk cinayetini 1986’da, DHKP-C üyesi olduğu ve işkence gördüğü iddiasıyla iltica ettiği Fransa’da işledi. 25 yaşındaki Mehmet Y’yi kafasından vurdu. 2002’de tutuklanıp cezaevine girdi. 2004’de tahliye oldu. Aynı yıl, anne ve babasını, 300 eşit parçaya ayırıp evlerinin bahçesine gömdü. Cezaevinde. Dokuz yıldır kayıp olan eşi  Canan ise hâlâ bulunamıyor.

Baltacı-Adnan Çolak
“Küçükken annem ve babamla aynı odada kalırdık. Onları izlerdim. Ve belki de yaşlı insanlara tecavüz olaylarının temelinde bu vardır.”

1967 Artvin doğumlu Çolak, evli ve üç çocuk babası. Çoban. 1992-1995 yılları arasında Artvin civarındaki köylerde yaşları 68-95 arasında değişen 11 yaşlı insanı balta ve keserle öldürdü. Bunlardan altısının cesedine tecavüz etti. Üç cinayet mahallini kundakladı. İki yaşlı kadını yaraladı. 1995’te yakalandı. Yargılanması beş yıl sürdü. Zonguldak 1. Ağır Ceza Mahkemesi, 25 yaşında cinayet işlemeye başlayan Adnan Çolak’ı 6 kez idam, 112 yıl ağır hapis cezasına çarptırdı. Kendisini şöyle savundu: “Yaşlı insanları öldürüyorsam da zaten zamanlarını doldurmuşlar. Onlar bizim yerimize fazladan yaşıyorlar.” Müebbet hapse mahkûm edildi. 1999 affından yararlanarak tahliye oldu. Dışarda.

Avcı- Hamdi Kayapınar
“Yaptığım işi ava benzetiyordum. Ben avcıydım. Kurbanlarım da av. Onların üzerinden çıkan para da benim hakkım olan ganimetti. Eğer onları öldürmeseydim sonra beni bulup döverlerdi...”

1980 Kayseri doğumlu. İşsiz. Bekâr. İlk kurbanı 4 yaşındaki erkek kardeşiydi. İnşaat işçisi babasının  iki eşi, 11 çocuğu vardı. Her gün 14 yaşındaki Hamdi’yi dövüyordu. Ama  küçük kardeşi  Serkan’ı kucağından indirmiyordu. Hamdi  intikam olarak küçük kardeşini boğarak öldürdü. Seri cinayet işlemeye 1998’de başladı. 2001’e kadar Kayseri Kanalboyu mevkiinde altı kişiyi  tüfekle ateş ederek öldürdü, üç kişiyi de yaraladı. Nedenini şöyle anlatıyor: “Ben avcıydım. Kurbanlarım da av.” Altı kere idam, ve 41 yıl 10 ay ağır hapis cezasına çarptırıldı. İdam cezaları müebbet hapse çevrildi. Cezaevinde. 

Otoban katilleri-Yiğit Bekce ve Mehmet Karahasan

Kurbanlar “Ne olur bizi bırakın” diye yalvarıyordu... Ama onlar kurbanlarını duyacak halde değildi. Önce yere yatırdılar, sonra da pompalı tüfekle kafalarından 6’şar kez ateş ederek öldürdüler.

Yiğit Bekçe 1977 Akyazı, Mehmet Karahasan 1982 Gemlik doğumlu. Her ikisi de bekâr. İşsiz. Sabıkalı. İkilinin yolları, uyuşturucu bağımlılığı nedeniyle kesişti. Yiğit Bekçe, 14 yaşındayken Akyazı’da bir kavgada bıçakla adam öldürmek suçundan cezaevine girmiş ve 1999’da afla cezaevinden çıkmıştı. Mehmet Karahasan, 1991’de hırsızlık suçuyla hapse girmişti. 18 ayrı sabıkası vardı. Ayrıca aranıyordu... Ekim 2006’da 53 saat içinde, 1944 kilometrelik yol boyunca, 6 farklı şehirde 7 kişiyi öldürdüler. Medya ikiliye ‘Otoban Katilleri’ adını taktı. İkisi de cezaevinde.