İngiltere'nin en saygın yayınlarından Guardian, Avrupa Birliği’nin 1963’de Türkiye’ye verdiği üyelik perspektifinin gerçekleşeceğine dair hiçbir işaret olmadığını söyledi.
Abone ol‘Türkiye’nin AB üyeliği ihtimali konusunda gerçekleri hayal ürününden ayırmak’ başlıklı Guardian başyazısı, Ankara’nın Avrupa Birliği üyeliğinin yakın gelecekte mümkün olmadığını yazdı.
Britanya’nın AB içinde kalıp kalmayacağının oylanacağı ve 23 Haziran’da yapılacak ‘Brexit’ referandumunda tartışmalar genellikle Türkiye’nin olası üyeliğine odaklanıyor. Ülkenin AB’den ayrılmasını savunanların temel tezi, 79 milyon nüfuslu Türkiye’nin AB üyesi olması ve Avrupa içinde seyahat serbestisi kazanmasının Britanya’ya dönük büyük bir göç dalgasını tetikleyeceği.
Son olarak global araştırma şirketi TNS’in yaptığı ve 2 bin 497 seçmenin oy kullandığı ankete göre, ‘AB’den ayrılalım’ diyenlerin oranı yüzde 47, ‘AB’de kalalım’ diyenlerin oranı ise yüzde 40 olarak belirlenmişti.
"KİMSE TÜRKİYE'Yİ ALMAYA HEVESLİ DEĞİL"
Guardian başyazısında, Avrupa’da kimsenin şu an ya da görünür gelecekte Türkiye’yi birliğe almaya hazır olmadığı söylendi:
“Tersini iddia etmek ya cahillik ya da bilerek yanlış yönlendirmek. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ülkesini otoriter bir yola sokmadan çok önce bile bu ülkenin AB üyeliğine muhalefet, Avrupa kıtasında geniş bir şekilde paylaşılıyordu. Örneğin Fransa, 10 yıl önce Cumhurbaşkanı Jacques Chirac büyük nüfuslu Müslüman bir ülkenin Fransa’nın kapısına dayanacağı korkuları Fransız iç politikasında kullanılmaya başlandığında, daha önceki Türkiye’nin Avrupa’ya yakınlaştırılması yanlısı açıklamalarından radikal bir dönüş yapmıştı. Almanya’da ne Angela Merkel ne de partisi Hristiyan Demokratlar Türkiye’nin hiçbir zaman Türkiye’nin AB üyeliği konusunda hevesli olmadı.”
AB'YE GİRMESİNİN YARATACAĞI AVANTAJLAR SİLİNDİ
AB ile Türkiye arasında imzalanan mülteci geri kabul anlaşmasının şartlarından biri de Türkiye’nin üyelik müzakerelerinde ilerleme kaydedilmesi idi. Gazetede bu vaadin sembolik olduğunu vurgulandı ve “Diplomasinin sıklıkla dayandığı yapıcı belirsizlikle, hakiki siyasi irade arasında bir fark var” dendi.
Türkiye’nin 1990’larda elde edilen siyasi özgürleşme ve ekonomik gelişme sonucu tam üyeliğe yaklaştığı günlerin geride kaldığının iddia edildiği yazı, şöyle devam etti:
“Erdoğan’ın İslamcı muhafazakâr partisi 2002’de iktidara geldiğinde bir yeniden yakınlaşma yaşandığı doğru. Böylece 2005’te katılım müzakereleri başladı. Ama o günden bu yana süreç neredeyse durdu. Türkiye’nin kötü insan hakları karnesi ile Kıbrıs’ta uzun süredir devam eden soruna karşı tavrı en bariz iki engel. Türkiye’nin AB’ye girmesinin getireceği jeopolitik avantajlarla ilgili geçmişteki tezlerin büyük kısmı da Ortadoğu’daki kaosla silinip gitti.”
"ERDOĞAN YASAYI MUHALEFETİ EZMEKTE KULLANIYOR"
Türkiye vatandaşlarının Avrupa’ya vizesiz seyahatinin de Britanya’daki bazılarının iddialarının aksine ihtimalden ziyade bir yanılsama olduğunun altının çizildiği başyazıda, vize muafiyeti için Türkiye’nin karşılaması gereken 72 kritere işaret edildi.
Erdoğan rejiminin siyasi muhalefeti ezmekte kullandığı terörle mücadele yasasının buna engel olduğunun belirtildiği yazı şöyle sona erdi:
“Avrupa’nın milyonlarca Türk tarafından işgal edileceği iddialarının da baştan aşağı yalan. Britanya Schengen bölgesinde değil ve zaten etkilenmeyecek. Türkiye’nin AB’ye girişi eski bir vaat olabilir. Ancak koşullar bu sözün yerine getirilmesi neredeyse imkânsız kılacak kadar değişti. Her bir AB üyesi, Türkiye’nin katılımını veto edebilir. Gerçekler bunlar ve bu konuda gerçekler korkunun panzehiri.”