Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ABD'de yayımlanan The Washington Times gazetesinde Kıbrıs'taki çözüm için tarafların en son ve en zor adımı atma zamanı geldiğini söyledi.
Abone olDışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye ve KKTC'nin, Kıbrıs'ta çözüme ulaşma konusunda kararlı olduğunu vurgulayarak, "Şimdi uzun süreli çabalarımız karşılık bulmalı. Artık en son ve en zor adımı atma zamanı geldi." dedi.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, ABD'de yayımlanan The Washington Times gazetesinde Türkiye'nin Kıbrıs meselesindeki tavrını anlatan makale kaleme aldı.
"Türkiye'nin Kıbrıs Vizyonu" başlıklı makalede Doğu Akdeniz bölgesinin son dönemde ciddi güvenlik tehditleriyle karşı karşıya bulunduğunu belirten Çavuşoğlu, ancak başarısız devletler, kitlesel göç ve terörizmin gölgesi altındaki bölgede, on yıllardır kalıcı çözüme kavuşturulamayan Kıbrıs sorununda önemli bir fırsatın ortaya çıktığını vurguladı. Çavuşoğlu, makalesine şöyle devam etti:
"Hükümetimizin Kıbrıs'ın geleceği için öngördüğü vizyon, adanın bir barış, istikrar, işbirliği ve ekonomik refah merkezi haline gelmesidir. Kıbrıs konusu oldukça karmaşık bir mesele. Bugün 'Kıbrıs Cumhuriyeti' olarak adlandırılan yapının bir benzeri yok. Söz konusu yapı, ortaklık devleti olarak tasarlanmış ve yaklaşık 60 yıl önce İngiltere, Türkiye, Yunanistan ile adada yaşayan Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum halkları arasında akdedilen üç ayrı uluslararası anlaşma temelinde kurulmuştur. Bu iki toplum, yüzyıllardır adada yaşıyor. Farklı dinlere, kültürlere ve etnik kökenlere sahip ayrı halklardır. 1960'ta oluşturulan özel mekanizma, bu iki toplumun iki anavatan ülke ve İngiltere'nin garantörlüğünde siyasi eşitliğe dayanan işlevsel bir federasyonda barış içinde yan yana yaşayabileceği anlayışını yansıtmayı amaçlıyordu."
Bu denemenin ne yazık ki sadece üç yıl sonra başarısız olduğunu ifade eden Çavuşoğlu, Kıbrıslı Rumların, kurucu anlaşmaları ve anayasayı açıkça ihlal ederek, Kıbrıslı Türk ortaklarını yeni kurulan devletin tüm organlarından zorla çıkardıklarını anımsattı.
Adada 1964'te Kıbrıslı Türkleri etnik temizlikten korumak için Birleşmiş Milletler Barış Gücü kurulduğunu hatırlatan Çavuşoğlu, iki taraf arasında müzakereler 1968'te başlamasına rağmen 1974'te Yunanistan'daki askeri cuntanın, Kıbrıs'ı topraklarına katmaya kalkıştığını ve Türkiye'nin 1960 Garanti Anlaşması uyarınca müdahale etmesine neden olduğunu kaydetti.
Çavuşoğlu, 1983'te Kıbrıslı Türklerin güneydeki eski ortaklarıyla uzlaşmak için çabalarken kendi cumhuriyetini kurduğunu belirterek, "Kuzey Kıbrıs'ın çabası halen sürüyor. Amaç, tamamen yeni bir ortaklık." ifadelerini kullandı.
"ADADAKİ MEVCUT STATÜKO, HER İKİ TARAF İÇİN DE KABUL EDİLEMEZ"
Kıbrıslı Türklerin Türkiye’nin desteğiyle Rum tarafının kendilerine dayattığı haksız izolasyona rağmen adil ve kalıcı kapsamlı bir çözüm için sürekli çalıştığını vurgulayan Çavuşoğlu, “Buna karşın, çok sayıda BM çözüm girişimlerini yıllarca reddeden Kıbrıslı Rumlar oldu. Bugün adadaki mevcut statüko, her iki taraf için de kabul edilemez. Bu nedenle etnik gerilimin olmadığı, yeni ve müreffeh bir Kıbrıs, tüm taraflar tarafından memnuniyetle karşılanacaktır." diye yazdı.
Bu yeni durumun BM gözetiminde devam eden müzakerelerin başarılı biçimde sonuçlandırılmasıyla hayata geçirilebileceğine dikkati çeken Çavuşoğlu, şöyle devam etti:
"Herhangi bir anlaşmanın, sürdürülebilir ve adil olması için belirli kriterleri yerine getirmesi gerektir. Adadaki iki taraf, siyasi açıdan eşit olmalı: bir taraf, diğeri üzerinde hakimiyet kuramaz ya da karşı tarafı azınlık olarak göremez. Güç, iki bölgeli, iki toplumlu ortaklık içinde paylaşılmalı. AB, anlaşmanın temel parametrelerini kendi birincil hukuku haline getirmeli. Türkiye ve Yunanistan arasında adadaki Türk vatandaşlarının Yunan vatandaşlarıyla eşit muameleye tabi tutulmasını sağlayacak bir denge olmalı."
"KORUCUYU TEDBİRLER DE ALINMALI"
Çavuşoğlu, geçmişte yaşanan trajik olayların tekrar etmesini önlemek için koruyucu tedbirler alınması gerektiğini de vurgulayarak, "Mevcut Garanti ve İttifak Antlaşmalarının sağladığı sağlam çerçeve, kuzeydeki Türk askerinin 40 yıldan uzun süredir etkili biçimde bölgede çatışma çıkmasını engellediği adanın gelecekteki istikrarını korumaya devam edecektir." ifadesini kullandı.
Kuzey Kıbrıs’ta yapılan kamuoyu araştırmalarının, Kıbrıslı Türklerin büyük çoğunluğunun Türk garantörlüğünü güvence altına almayan bir anlaşmayı kabul etmeyeceğini açıkça gösterdiğine işaret eden Çavuşoğlu, "1960'larda ve 1970’lerde Kıbrıslı Rumların yaşattığı travmatik olaylar göz önüne alındığında Kıbrıslı Türkleri kimse suçlayamaz, özellikle de Kıbrıs Rum kesiminin kısa bir süre önce Kıbrıs sorununun asıl başlangıç noktası olarak kabul edilebilecek ve Kıbrıs’ın Yunanistan’la birleşmesini savunan 'Enosis' için 1950'de yapılan referandumun yıl dönümünün okullarda kutlanması girişiminden sonra. Bu genel çerçevede kapsamlı bir çözüme ulaşılacaksa Kıbrıs Rum tarafının sonunda Kıbrıs Türklerini siyasi olarak eşit ortak kabul etmesi ve haklı endişelerini dikkate alması gerekir." değerlendirmesinde bulundu.
"ÇÖZÜM, TÜRKİYE'NİN DOSTLUK VE İŞBİRLİĞİNİ BERABERİNDE GETİRECEK"
Taraflar arasında ortak sağduyunun sağlanması durumunda Kıbrıs Rum kesiminin kazanacağı çok şey olduğunu belirten Çavuşoğlu, şöyle devam etti:
"Çözüm, Türkiye'nin dostluk ve iş birliğini beraberinde getirecek ki bu da bir bütün olarak Kıbrıs’ın yararına olacaktır. Tüm adaya yetebilecek ve hatta daha fazla su tedarik edebiliriz. Hidrokarbon kaynakları, serbestçe araştırılabilir ve kullanılabilir. Türk limanları Kıbrıs Rum gemilerine açıldığında, yeni deniz taşımacılığı yolları ortaya çıkacak ve ticaret hacmi artacak. Çözümün Türk-Yunan ilişkilerine yapacağı olumlu katkı da eklendiğinde bölgede iş birliği ve refah açısından yeni bir dönem başlayacak. Burada kaybeden olmayacak, ders kitaplarındaki gibi kazan-kazan durumu olacak."
Bakan Çavuşoğlu, bunun ancak cesaret, siyasi irade ve çözüm sürecini başarılı bir sonuca ulaştırabilecek liderlikle olabileceğine dikkati çekerek, sonuç vermeyen diplomatik çabalarla daha fazla vakit kaybedilmemesi gerektiğini bildirdi.
Çavuşoğlu, makalesini "Türkiye ve KKTC, Kıbrıs’ta çözüme ulaşma konusunda kararlıdır. Şimdi uzun süreli çabalarımız karşılık bulmalı. Artık en son ve en zor adımı atma zamanı geldi.” ifadesiyle tamamladı.