BIST 8.619
DOLAR 34,35
EURO 37,00
ALTIN 3.027,43
HABER /  GÜNCEL

Türkiye tarihi dönemeçte

Türkiye, Batı'ya ilerlerse kiminle ittifak yapacak? Temo, Türkiye'nin nereye gittiğinin cevabını araştırdı.

Abone ol

Quo vadis Türkiye? Roma İmparatorluğu'nda silahlı muhafızların yolculara sorduğu bu klasik güvenlik sorusu, bugün Türkiye'nin önünde: Nereye Türkiye? Batı'ya mı, Doğu'ya mı? Avrupa ile bütünleşme mi, Avrasya'da yeni ittifak arayışı mı? ABD ile stratejik ortaklık mı, bölgede fili karşıtlık mı? Türkiye hangisini seçecek? Soru kritik, ortam karışık, yanıt belirsiz. Çünkü ABD'nin Ortadoğu çıkarması ile dünyanın yeniden şekillendiği şu günlerde, Türkiye'nin bugün yönetimde olan kuşakları, tarihi kararlar vermek zorunda. Alınacak kararların doğruluğu ya da yanlışlığı, gelecek kuşakların yalnızca mutluluğu veya mutsuzluğunu değil, belki varlık-yokluk kavgasını de belirleyecek. Ne demek istiyoruz? Osmanlı İmparatorluğu 600 yıllık bir saltanattan sonra 20. yüzyılın başında, 1. Dünya Savaşı sonunda parçalandı. Atatürk'ün yıkıntılar üstünde geleceğe dönük büyük bir atılımla kurduğu Modern Türkiye Cumhuriyeti, Türklerin tutunmayı başardığı son toprak parçası olan Anadolu yarımadası üzerinde varlığını 80 yıl boyunca günümüze kadar sürdürdü. 20. yüzyılın başında kurulan ve bu süreyi (Kıbrıs ve Güneydoğu savaşlarını saymazsak) nispeten sakin ve barışçı bir ortamda geçiren Türkiye, aynı dönemde ABD'nin müttefiki olarak, Sovyetlere karşı NATO kalkanı altında Batı ittifakı içinde bulunmanın avantajlarını yaşadı. Atatürk, Batı'yla savaşmasına rağmen yapısal devrimleri ile Türkiye'yi Batı modernizminin parçası haline getiren yolu açtı. Türkiye, bugün Batı'ya yürüyüşünün kritik bir aşamasında. Çünkü ABD'nin 50 yıllık müttefiki ve bölgedeki en iyi dostu olan Türkiye, tam da ABD'nin büyük bir askeri güçle bölgeyi yeniden düzenlemeye geldiği 21. yüzyılın başında ABD'ye dirsek çevirdi. AKP hükümetinin 'ihtiyatlılık' perdesi altında yürüttüğü anti-Amerikan politika, Türkiye'nin bölgede bugün ABD ile olan stratejik ittifakını fiilen sona erdirdi. Arap ülkeleriyle işbirliği arayan AKP, bunu da başaramadı. Bu süreç içinde AB ülkeleri ve özellikle Fransa ve Almanya Türkiye'yi dışlayan politikalarını daha da güçlendirdiler. Yakınlaşmaya çalıştığımız Yunanistan ve AB ile ilişkilerde Kıbrıs çözülmez bir düğüme dönüştü. AKP hükümetinin politik basiretsizliği sonucu Türkiye bugün Ortadoğu'da yalnız bir ülkedir. Irak'ta ve Ortadoğu'daki gelişmelerde masada yoktur. Kuzey Irak'ta ABD denetiminde fiili bir Kürt oluşumunun Türkiye'yi de bölünme tehdidi altına sokacağı kuşkusu artmaktadır. Bu aşamada Türkiye'de politikacıların, askerlerin, uzmanların, yazarların ve aydınların kafaları da karışık. Solcular milliyetçi, İslamcılar solcu oluyor. Ülkücüler şaşkınlıkla yeni arayışlar içinde. Bedri Baykam gibi en koyu Kemalistlerin, Abdurrahman Dilipak gibi en koyu İslamcılarla Amerika'ya karşı aynı ortak bildiride birleştiği görülüyor. Türkiye'nin aydınları en basit konularda, en temel kavramlarda bile anlaşmakta zorlanıyor. Ulusal çıkarların, halkın menfaatinin nerede olduğu konusunda derin görüş ayrılıkları var. Politikalar, ideolojiler, partiler, insanlar adeta yeniden çözülüp yeniden saflaşıyor.