Uluslararası camia, Suriye rejiminin sivillere karşı kimyasal silah kullanmasına askeri yanıt vermeye hazırlanırken, Türkiye de olası bir saldırı sonrasında izlenecek diplomatik ve askeri seçenekleri masaya yatırıyor. Serkan Demirtaş'ın analizi.
Abone olUluslararası camia, Suriye rejiminin sivillere karşı kimyasal silah kullanmasına askeri yanıt vermeye hazırlanırken, Türkiye de olası bir saldırı sonrasında izlenecek diplomatik ve askeri seçenekleri masaya yatırıyor.
Belirsizliklerle dolu askeri saldırı sürecinin yaklaşık 2,5 yıldır süren Suriye bunalımında önemli bir dönüm noktası olmasını isteyen Türkiye, Avrupa ve Ortadoğu’daki muhataplarıyla birlikte aktif bir rol oynama amacında.
Ankara’da yapılan değerlendirmelerde, ABD’nin gerçekleştireceği sınırlı da olsa bir askeri müdahalenin Şam yönetimine önemli bir uyarı olacağı ancak şu ana kadar 10’a yakın irili-ufaklı kimyasal saldırı gerçekleştiren Beşir Esad yönetiminin iktidardan uzaklaştırılması amacının gerçekleştirilmesi için bu saldırının diplomatik ve siyasi adımlarla devam ettirilmesi görüşü öne çıkıyor.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin karar alamadığı, Avrupa Birliği ve NATO ülkeleri arasında görüş ayrılıklarının bulunduğu bu durumda, bunun için en uygun platform olarak 100’den fazla ülkeyi biraraya getiren Suriye Halkını Dostları Grubu görülüyor.
Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgilere göre, saldırı sonrasında dışişleri bakanları düzeyinde toplanması öngörülen grubun bir yandan Esad yönetimine güçlü bir mesaj gönderirken diğer yandan da Özgür Suriye Ordusu’na yapılan askeri yardımların artırılması kararını alması söz konusu olabilir.
“Suriye’nin dostları 100’den fazla ülkeyi biraraya getiriyor ve ortada herhangi bir BM kararı yokken kurulmuştu. Şu ana kadar askeri yardımların planlanması dahil birçok alt komite de oluşturuldu. Göründüğü kadarıyla kurulması öngörülen gönüllüler koalisyonu da bu grubun üyeleri arasından oluşacaktır,” diyen bir diplomatik kaynak, Ankara’nın niçin bu platforma bu kadar önem verdiğini de göstermiş oldu.
Suriye’nin Dostları oluşumu içinden 11 ülkenin oluşturduğu Çekirdek Grup Pazartesi günü İstanbul’da Suriye muhalefetiyle bir araya gelirken, yine aynı ülkelerin üst düzey askeri yetkilileri de Ürdün’de toplanmışlardı. Ankara’ya göre bütün bu toplantılar hem yakın bir sürede gerçekleşmesi beklenen askeri saldırı hem de sonrasında atılacak adımların kesinleştirilmesi açısından önem taşıyor.
Mevcut siyasi koşullar ve ülkelerin pozisyonları ele alındığında Ankara açısından ortaya çıkan tabloda, Türkiye, ABD ve İngiltere’nin yanısıra Fransa, Katar ve Suudi Arabistan’ın olası bir gönüllüler koalsiyonunda yer alabileceği görünüyor.
Ancak, her ne kadar Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, uluslararası meşruiyet olmasa da Türkiye’nin böyle bir koalisyonda yer alacağını kayda geçirmişse de Esad’a verilecek yanıtın daha sağlam olamsı açısından BM Güvenlik Konseyi’nden bir karar çıkarılmasını hala bir öncelik olarak dile getiriyor.
NATO kararı beklenmiyor
Suriye’ye olası bir uluslararası müdahaleye örnek gösterilen Kosova bunalımı sürecinde kilit rol oynayan NATO seçeneği ise Ankara’da zayıf bir opsiyon olarak değerlendiriliyor. NATO’nun Avrupalı üyeleri arasında ciddi görüş farklılıkları olduğunu gören Ankara, bu nedenle diplomatik enerjisini Brüksel’de harcamayi öngörümüyor. Bazı üyeler BM Güvenlik Konseyi kararı olmadan ittifakı harekete geçirmeyeceklerini belirtirken, bazı merkez ve doğu Avruğa ülkeleri de yakın komşuları Rusya’nın tepkisini çekmeme niyetinde. BM Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen ise Arap Baharı sürecindeki gelişmelerin NATO müdahelesiyle gölgelenmemesi ilkesi doğrultusunda ittifakı uzak tutacağını daha önce açıklamıştı.
NATO ya da BM Güvenlik Konseyi kararının olmadığı bir ortamda Türkiye’nin başta İncirlik Üssü olmak üzere stratejik askeri merkezlerini ABD ya da diğer gönüllüler koalisyonu üyelerine açmasının kolay olmadığı değerlendirmeleri de yapılıyor. Diplomatik kaynaklar, ABD ile mevcut ikili anlaşmaların İncirlik Üssü açısından bir kullanım olanağı vereceğini ancak bunun siyasi sonuçlarının hükümet tarafından göğüslenmesi gerektiğinin altını çiziyorlar.
Güvenlik kaygıları
Toplam 910 km.lik sınır hattı nedeniyle, Suriye ile yaşanabilecek olası bir askeri gerginliğin yaratabileceği güvenlik kaygıları da Ankara’nın gündeminde. Diplomatik kaynaklar, bu yöndeki tüm güvenlik önlemlerinin geçen sene Türk jetinin düşürülmesi ve sınır aşan bombaların yarattığı kaygılar çerçevesinde alındığını anımsatırken, NATO’ya yapılan başvuru neticesinde 6 adet Patriot bataryasının da Türk topraklarına yerleştirildiğini kaydettiler.
Bütün bu hazırlıklara karşın, yaşanabilecek gelişmeler ışığında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gerekli göreceği adımları atabileceği de beliritliyor.
Hükümet yetkilileri, Suriye’den kaynaklı sınır saldırıları nedeniyle geçen sene çıkarılan ve 4 Ekim’e kadar geçerli olan asker gönderme tezkeresinin yenilenmesinin şu aşamada düşünülmediğini kaydediyorlar.