BIST 9.368
DOLAR 34,58
EURO 36,23
ALTIN 2.986,92
HABER /  POLİTİKA  /  AK PARTİ

Türkiye Suriye'de savaşa girecek mi büyük tehdit!

'Türk askerinin Suriye'ye gireceği' sinyallerine ilişkin AK Parti Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Yasin Aktay'dan 'Savaşa girilmeyeceği ama sınırları korumak için Suriye içine müdahale gerekebileceği' açıklaması geldi.

Abone ol

Türkiye'nin yeni haftadaki gündeminin ilk sırasına oturan 'TSK'nın Suriye'ye girip girmeyeceği'ne ilişkin soruya, AK Parti Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Yasin Aktay’dan çok kritik bir açıklama geldi. Aktay, Suriye’deki savaş Türkiye açısından bıçağın kemiğe dayandığı bir noktaya gelindiğini, fakat Türkiye’nin savaşa girmediğini, yalnızca sınırlarını korumak için Suriye içine müdahale gerekebileceğini söyledi.

SINIRDAKİ 'GÜVENLİK ÖNLEMLERİ'NİN MANASI NE?

Al Jazeera'ye açıklama yapan Aktay, Suriye sınırındaki güvenlik önlemlerinin 'kara harekâtı aşaması'na gelindiğine dair bir izlenim yaratmasına karşılık, "Onun değerlendirmesini yapmak… Askeri bir değerlendirme gerekir." diyerek, operasyon yapılıp yapılmayacağına ilişkin net bir açıklama yapmadı.

Aktay, Türkiye’nin Suriye’deki savaştan en fazla zarar gören ülke olduğunu belirterek, son dönemde 'asker Suriye'ye mi giriyor' iddialarına yol açan tedbirlerin yanlış yorumlandığını, bu tedbirlerin, fiilen çok ciddi tehdit altında olan sınırların ve iç güvenliğin korunması ve "her türlü etnik temizliğe karşı" alınmış önlemler olarak yorumlanması gerektiğini söyledi.

Aktay bu önlemlerin Suriye’deki Kürtlere değil, PYD ve IŞİD’e karşı olduğunu savunarak, “IŞİD destekçisi” eleştirisinin Türkiye’nin kanına dokunduğunu ifade etti. 

DAVUTOĞLU 'MACERA YOK' DEDİ AMA ARDINDAN...

TSK'nın yeni hükümet kurulmadan 'Suriye girme' , 'IŞİD ve Esad rejimi ile mücadele eden Suriyeli muhaliflere destek verme' gibi konularda isteksiz olduğunu belli etmesinin ardından, Başbakan Ahmet Davutoğlu da dünkü AK Parti Grup Toplantısı'nda 'Türkiye'nin bir maceraya sürüklenmediğini' söyleyerek iddiaları yalanlamış, ancak sınırda gelişebilecek her türlü senaryoya hazır olunduğunu da sözlerine eklemişti.
yasin-aktay.20150701153501.jpg

İşte Aktay'ın o açıklamalarıyla 'Suriye politikası' :

Türkiye son dört yıl içerisinde Suriye'de yaşanan istikrarsızlığın en ağır faturasını ödeyen ülkelerden bir tanesi. Hatta birinci planda en ağır faturayı ödeyen ülke. Üstelik bunu yaparken hiçbir şekilde de ağlayıp sızlamadı fazla. 2 milyona yakın mülteci barındırıyor ve bunlara yaptığı insani yardım 6 milyar doları bulmuş durumda.

MÜLTECİLERİN YARATTIĞI RİSK

O 2 milyon insanın oluşturduğu risk de söz konusu Türkiye içerisinde. Çünkü canını kurtarmak için gelen insanlar üzerinde çok büyük bir dikkatle incelemeler yapamıyorsunuz. İnsanların arasına her çeşit sızmalar da olabiliyor. Bunun PYD'lisi, PKK'lısı da olabiliyor, DAİŞ de olabiliyor, başka terör grupları da olabiliyor. Bu sınır geçişleri açısından da çok ciddi bir risk oluşturmaktadır. Ve bu riski baştan beri biz bilerek… Ama insani yardım noktasında, insani tavır ile bu risk arasında bir tercih yapmak zorunda kaldığınız zaman, yardım ağır kalıyor. Çünkü insani yardımın bir telafisi yok. O riski de bir miktar göze almak zorunda kalmış olduk şimdiye kadar. Bu riskin ağır bedelini de şu anda ödüyoruz.

"VİCDANSIZCA PROPAGANDA"

Bu kadar yaptığımız insani yardımlar alkışlanacak yerde her çeşit takdiri hak eden, aslında dünyanın vicdanını kurtaran bir tavrı Türkiye tek başına üstlenmişken, ona rağmen Türkiye'nin DAİŞ ile isminin beraber anılıyor olması gibi bir vicdansızca propagandayla kalabiliyoruz.

Oysa DAİŞ bizim baştan itibaren Suriye ile ilgili Türkiye'nin içinde olduğu meşru, legal, uluslararası koalisyonun desteklediği Özgür Suriye Ordusu'na ve Suriye halkına karşı bir yapıdır. Türkiye'nin baştan itibaren Suriye için öngördüğü planı yerle bir eden, onu altüst eden, bozan bir yapıdır DAİŞ.
Türkiye'nin DAİŞ'i destekliyor olması için intihar ediyor olması gerekiyor. Türkiye'ye böyle bir akılsızlık isnat etmek de Türkiye'nin kanına dokunuyor açıkçası.”

"IŞİD BİR OPERASYONUN KOD ADI"

IŞİD bir operasyondur, bir operasyonun kod adıdır. IŞİD Suriye'deki statükoyu korumaya çalışan hatta daha da kötüleştirmeye çalışan bir organizasyonun bir kod adıdır.

Gerçek bir örgüt değildir. Gerçek bir varlığı yoktur. Yani iddia ettikleri gibi ne İslam devletidir, ne de bir devlettir. Aksine Esad rejiminin ürettiği Suriye'deki savaşı kirletmeye dönük bir operasyonun kod adıdır IŞİD.

Bu operasyona destek veren Türkiye'yi IŞİD ile DAİŞ ile yan yana görmeye çalışan, göstermeye çalışan herkes de bu operasyona hizmet etmiş oluyor aslında. Bugün öyle bir operasyonun ne kadar hizmetçisi olduğunu ibretle seyrediyoruz biz.

"IŞİD BİR ÜRÜNDÜR"

Biz baştan itibaren diyoruz ki IŞİD bir sonuçtur veya IŞİD bir üründür. Kimin ürünüdür? Esad rejiminin varlığının ürünüdür. (...) Böyle bir yapı ortaya çıktığı andan itibaren onunla ittifaka giren, onunla değişik işbirliklerine giren birçok unsur da olabiliyor. Bölgedeki başka ülkeler de onunla işbirliği yapıyorlar şu anda.

Halihazırda IŞİD'i gelip sınırlarda bombalıyorsunuz ama IŞİD'ın esas, apaçık, açık alanlarda hükümdar olduğu yerler var, bunlara hiç kimsenin dokunduğu yok. Neden? Baktığınız zaman Suriye haritasına, koca bir bölge, Irak'taki birçok yerle de birleşerek IŞİD kontrolünde. Ama IŞİD'in Türkiye sınırındaki PYD ile komşu olan yerlerdeki yerlerine gelip saldırılıyor.

Koalisyon güçleri IŞİD'e karşı mücadele adı altında gelip IŞİD'i kovduğu yerlere getirip PYD'yi yerleştiriyor. Bu operasyonun mantığını da anlamak mümkün değil. Bunun içerisinde tutarlı iki adımı birbiriyle denkleştirebilecek ve hatta süreklilikle izlenebilecek bir mantığı yok bu işin.

Mevzu eğer IŞİD'in katliam yapmasıysa IŞİD başka yerlerde de, Arapların oturduğu yerlerde de bir sürü katliam yapıyor. Oralara hiçbir müdahale görmüyoruz. Aksine IŞİD'e karşı hiçbir hava saldırısı görmüyoruz ama ÖSO'nun biraz mevzilendiği, biraz etkinlik kazandığı yerlerde Suriye uçaklarının yani Esad rejiminin hava bombardımanını görüyoruz. PYD bölgelerine, PYD'nin etkin olduğu bölgelerde ise koalisyon güçleri yine devreye girip, bu sefer DAİŞ'in ele geçirdiği mevzileri boşaltıp, yerine kurtarıcı olarak PYD'yi yerleştiriyor.

"İLİŞKİLERİ AÇISINDAN IŞİD İLE PYD ARASINDA BİR FARK YOK"

Aslında ilişkileri açısından IŞİD ile PYD arasında bir fark yok. İkisi de son derece danışıklı gidiyorlar gibi görünüyor. Esad rejiminin şu ana kadar DAİŞ mevzilerine yaptığı bir saldırı hatırlamıyorum. Belki çok sembolik, dostlar alışverişte görsün kabilinden bir, iki saldırı vardır ama çok etkili bir saldırı yok. Ama nerede bir ÖSO mevzii ele geçiriyorsa hava bombardımanı geliyor oraya. Eğer mesele DAİŞ ile savaşsa, işte ÖSO, DAİŞ ile en etkili savaşı yapıyor. En fazla mağdur olan da o. En fazla insan kurban veren o. Fakat ÖSO'ya hiçbir şekilde koşmayan yardımlar PYD'nin yardımına koşuyor.

Doğrusu biz de bu yardımı iyi niyetli görmüyoruz. Açıkçası çok iyi niyetli bir yardım olarak görmüyoruz. PYD'nin kendisi de ciddi bir etnik temizlik içerisine girmiş durumda. Etnik temizlik sadece Araplara ve Türkmenlere karşı değil, kendisinden olmayan Kürtlere daha büyük bir etnik temizlik uyguluyor. Düşünün 500 bin kişi Rojava bölgesinden Kürt Kuzey Irak'a göç etmek zorunda bırakıldı. Irak Kürdistanı’na göç etmek zorunda bırakıldı, kovuldu, birçoğu öldürüldü, katledildi.
Tel Abyad'da bir tane Kürt yoktu bu olaylar öncesinde. DAİŞ oraya saldırmadan bir tane bile Kürt yoktu. Fakat koalisyon güçlerinin bombardımanıyla, hava yardımlarıyla DAİŞ orada doğru dürüst bir savaş bile yürütmedi orada, bir mermi bile sıkmadan orayı PYD güçlerine terk etti. Adeta koalisyon güçlerinin hava bombardımanını bahane saydı, oradan çekildi. PYD güçleri geldikten sonra Türkiye sınırına bir anda 20 bin kişi yığıldı. 20 bin Türkmen ve Arap yığıldı. PYD diyor ki, "etnik temizlik yapmıyorum". Etnik temizlik yapmıyorsanız bu kadar Arap ve Türkmen’in bizim sınırımızda ne işi var?
Biliyorsunuz göç dalgaları, mülteci dalgaları genellikle bir yerde bir sorun olduğunu gösterir. Bir temizlik olduğunu gösterir. Bu kadar kadın, çoluk çocuk, bu kadar insan buraya göç etmek zorunda kaldıysa demek ki orada bir etnik temizlik var. "Ben etnik temizlik yapmıyorum" diyerek işin içinden sıyrılamazsınız.

TÜRKİYE IŞİD'E Mİ YOKSA PYD'YE KARŞI MI ÖNLEM ALIYOR?

Eğer PYD, DAİŞ'i bahane ederek burada bir mevzi kazanıyorsa, DAİŞ Türkiye'nin de düşmanıdır. Türkiye her türlü etnik temizliğe karşı bir müdahale... Esad'ın yaptığı etnik temizliğe, ister PYD'nin, ister DAİŞ'in yaptığı, her türlü etnik temizliğe karşı tedbir almış oluyoruz.

"TÜRKİYE KÜRTLERİN DÜŞMANI DEĞİLDİR"

Türkiye'nin Kürtlerle ilgili bir endişesi yok. Türkiye Kürtlerin düşmanı değildir. Türkiye kendi bünyesinde çok sayıda Kürt barındıran ve bunların hakkını, hukukunu son zamanlarda en iyi şekilde geliştirmeye çalışan, model oluşturmaya çalışan bir ülke.

Aslında Türkiye'nin geliştirmeye çalıştığı ülke birlikte yaşamanın en mükemmel modelini de oluşturmaya çalışıyor. Ama eğer biz burada, Suriye'de de haddizatında Kürtlerin normal vatandaşlık statüsüne sahip olması için, geçmişten bu yana, yani Esad ile aramızın iyi olduğu dönemlerden itibaren son zamanlara kadar da Türkiye hep iyi niyetli bir çaba içerisinde oldu.

Suriye'deki Kürtler bizden öte, farklı varlıklar değildir. Suriye'nin Kürtleri de Türkiye'nin bir parçasıdır. Tıpkı Türkiye'nin Kürtlerinin bir parçası olduğu gibi. Arap, Türk, Kürt kim varsa hepsi Türkiye'nin de bir parçasıdır. Biz oradaki herhangi bir grubu ayırt ediyor değiliz. Suriye'de Araplar Kürtlere karşı bir ayrım yapmaya kalkışırsa ona da karşı çıkarız. Bir etnik temizlik yapmaya kalkışırsa ona da karşı çıkarız. Ona karşı tedbirimizi almaya çalışırız. Ona karşı tedbirimiz aslında, birlikte, bölünmemiş bir Suriye'dir. Herkesin kendi vatandaşlık statüsünde insani hakkını maksimum düzeyde kullanabildiği bir Suriye'dir bizim hedeflediğimiz şey. Parçalama hiç kimseye hiçbir şey getirmiyor. Etnik ayrımcılığın zaten bir şey getirmediği ortada. Biz Türkiye'de aşmaya çalıştığımız bu sorunun Suriye için bu aşamada Suriye'ye musallat olmasını elbette ki istemeyiz.

ÖNLEMLER TÜRKİYE'Yİ IŞİD'İN HEDEFİ YAPAR MI?

Her çeşit ihtimal var. Böyle bir kirli savaşın içerisinde her çeşit kirli senaryo, kirli eylem bekleriz açıkçası. Türkiye öteden beri böyle kirli bir savaşın hedefi olmuştur. Geçmişte Reyhanlı'da yapılan saldırı oldu iki sene kadar önce, 50 vatandaşımızın bombalı saldırıda hayatını kaybettiğine şahit olduk. Esad rejimi bu şekilde fitne üretiyor ne yazık ki. Ve uluslararası güçleri biz biraz daha tutarlı ve biraz daha duyarlı olmaya davet ediyoruz. Yani biz herhangi bir grubu destekliyor değiliz. Biz Suriye halkını destekliyoruz. Suriye halkının bütün unsurlarıyla Kürt'üyle, Alevi'siyle, Arap'ıyla, Türkmen'iyle, hepsiyle beraber oluşturabilecekleri bir Suriye için şartları ve zemini oluşturmak zorundayız. Orada böyle bir Esad rejiminin etkili olduğu ortamda mümkün olamıyor ne yazık ki.