Türkiye kara operasyonunda şehit düşen 15 Mehmetçiğine ağlıyor. Yüreklere düşen ateş, kelimelere bakın nasıl yansıyor.
Abone olTürkiye şehit düşen 15 Mehmetçiğine ağlıyor. Yüreklere düşen ateş, cümlelerle ifade edilmeye çalışıyor.
"Şehitlerimize Ağıt" başlığıyla kalema alınan bir yazı, duyguları ifade etmeye çalışan yazılardan sadece birisi.
Dokunaklı ifadelerden oluşan yazı, şöyle:
Bir akşam vaktiydi. Karanlık çökmüş herkes evine gidiyordu. Analar babalar kollarını açmış evlatlarını bekliyordu. Onların baba ocağı asker ocağıydı. Vatanın her köşesi kutsal deyip Peygamber ocağına koşmuşlardı.
Vatan için nöbet tutan gözler nede olsa cehennem yüzü görmeyecekti…
Zifiri karanlıktı, istikamet sınır ötesine verilmişti. Bilmedikleri yaban ellerde vatana uzanan hain eller yok edilecekti. Bilemezlerdi hain ellerden çıkan kör kurşunlarla şehit olacaklarını. Bilemezlerdi bir daha geri dönmeyeceklerini…
Ana yüreğiydi, evlat vatan bekçiliği için gideli her lokma düğümlenir olmuştu boğazına. Güvercin ürkekliğiyle her haberde sarsılır olmuştu bedeni. Ana yüreğiydi, kuş misali evladına kol kanat germek isterdi. Üşümesin diye evladını, kollarında uyutmak isterdi.
Gün gelir çocuğunun kokusunu doya doya ciğerlerine çeker miydi?..
Gün gelir çocuğunu doya doya öper miydi?..
Kardı kıştı hava eksi 30'larda seyrediyordu. Mehmedim ölmeden giymişti kefen yerine bembeyaz elbisesini. Yıllarca dinlediği Çanakkale Zaferi'ni günümüz koşullarında yazmak istiyordu. Arkasına bakmadan gitmişti yaban ellerine. İstemezdi gözü yaşlı insanlar bırakmayı. Kör karanlığı namludan çıkan merminin kıvılcımları aydınlatırken, akılda tek şey vardı; şehit olmak, vatana uzanan elleri kırmak…
Unutmuştuk duayı…
Sözlerimiz arasına geldi dolaştı Mehmedim. 'Allah yardımcıları olsun' diye bildik ancak. Gece karanlığında sınırın öte yakasında hainleri yok etmeye çalışan Mehmedim için sınırın bu yakasında zifiri karanlıkta el açıp Yaratana 'El Aman El Aman' diyememiştik. Secdeye kapanıp ''Ne olur Allah'ım merhamet et. Affet, sen onları kanatların altına al. Hain gözlerden koru.'' diyerek gözyaşı dökemedik.
Dil ucuyla yapılan dualar hayatta kalman için yetmedi Mehmedim…
Diyarbakırlısı İzmirlisi, Hakkarilisi Trabzonlusu; hepsi bu vatan için canını feda etmişti. Sıcacık yataklarımızda uyurken, gece kalkıp ellerimizi Sema'ya kaldırmazken, annelerin yürekleri pır pır titrerken ateş düştü gönüllere.
Kavurdu ülkenin dört bir yanını. Elbet ateş düştüğü yeri yaktı. Hiçbir söz anlatamazdı yaşananları. Sözlerimiz hüzün kırıntıları Mehmedim.
Diyarbakırlı şehidim!
Henüz hayatının baharındaydı. Hakkı amcanın 19 evladından biriydi. Baba hayata koltuk değnekleriyle tutulmaya çalışırken, evlat acısı çalmıştı kapısını. Giden evlattı, koltuk değnekleri de ayakta tutamaz olmuştu.
Gözyaşı ve feryatlar yeri göğü inletiyordu. Hakkı amcanın önünden geçerken Türk Bayrağı'na sarılı oğlunun tabutu, uzaktan seslenmek istedi. 'Oğlum' deyip son kez bağrına basmak istedi.
Heyhat çaresizlik gözlerine doldu, ateş olup yanaklarına gözyaşı olarak süzüldü…
Bir gün önce aradı baba ocağını şehit; ''Ben gidiyorum yaban ellere, gelin göreyim son kez sizi.''
Baba yüreğinde evladının son sözleri; 'Gelecektim evlat ama olmadı.' Devam etti sözlerine yangın yerine dönen yüreğiyle baba, ''Seni Allah'a emanet ettim. Bende gelirim tez elden. Gayri dayanamam bu hasrete…''
Sen duymadın arkandan yakılan ağıtları Mehmedim
Duymadın yanan yürekleri Mehmedim
Sadece bir dua bekledin, onu da biz yapamadık Mehmedim
Hakkın ödenmez be Mehmedim
Gel hakkını helal et Mehmedim…
Hala gözlerimizden 2 damla gözyaşı düşmeyecek mi;
Hala yüreğimiz hüzünlü bulutlar misali yer yüzünü yıkamayacak mı;
Hala lokmalar boğazımızdan takılmadan mı geçecek;
Hala uykularımız kaçmayacak mı;
Hala evlatlarımızı okşarken onların yavruları aklımıza düşmeyecek mi;
Hala analar babalar evlatlarının acısıyla sarsılırken gülüşmeler devam mı edecek;
Ve hala hala bu vatanın kıymetini bilip ellerimiz şükür için Sema'ya kalkmayacak mı?..