Türkiye'de geçtiğimiz haftasonu yapılan genel seçim Alman basınında geniş biçimde ele alındı...
Abone olEskiden Türkiye’nin AB’ye üyelik başvurusu yapmasından kaynaklanan ilginin yerini artık özellikle bu ülkenin ekonomik başarısının merak ve genelde Türk kültürüne artan ilginin almasından dolayı Almanya’da artık Türkiye’deki siyasi gelişmeler de yakından izleniyor.
Bu nedenle, Türkiye’de yapılan genel seçimlere de Alman basını çok geniş yer verdi.
Seçimden sonra yayınlanan yorumların çoğu, Başbakan Erdoğan’ın zafer kazandığı halde, seçimden yenik çktığı tezini işliyordu.
Örneğin Berliner Zeitung, “seçim zaferlerinin zaman zaman bir yenilgi gibi hissedildiği”ni yazdıktan sonra şunları belirtti: ''Bunu şimdi Türk Başbakanı Tayyip Erdoğan da öğrenmek zorunda kaldı. Partisi AKP ile oyların neredeyse yüzde 50’sini kazandı ama asıl hedefi olan üçte iki çoğunluğa ulaşamadı.”
Gazete, Erdoğan’ın bunu arzu etmesinin tek nedeninin demokratikleşme değil, başkanlık sistemi getirip kendisinin de başkan olması olduğunu ileri sürüyor.
Gazete, “seçmenlerin demokratikleşmesinin başbakana sadece basit bir çoğunluk verecek kadar gelişmiş olması onunu talihsizliği. Ona daha fazla güç vermek istemediler” görüşünü savundu.
Handelsblatt da, “zafer ve yenilgi bazen elele tutuşuyor” diyerek, şimdi Erdoğan’ın “diğer partilerle uzlaşma aramak zorunda” olduğuna işaret edip, “bu Türkiye için de, ortakları için de iyi” ifadesini kullandı.
Kelimesi kelimesine aynı ifadeyi kullanan Frankfurter Rundschau da, Erdoğan’ın başkan olma planlarının şimdilik suya düştüğünü ileri sürdü.
Tagesspiegel “Yeni bir uzlaşma ve denge politikasının Kürt politikasında ama herşeyden önce de yeni bir Anayasa yazılması sırasında yararlı olacağını” bildiriyor.
Gazete, “57 yaşındaki Erdoğan’ın ülkesine birçok demokratik ve ekonomik reformdan sonra bir de yeni Anayasa kazandıran bir politikacı olarak mı, yoksa sonuçta önemli olmayan bir adam olarak mı tarihe geçeceği yakında ortaya çıkacak” diye yazdı.
“Çağdaşlığa, toplumun çeşitliliğini ve birey haklarını kabul eden tam bir demokrasiye giden yolda Türkiye’nin çok ilerlediğini, fakat en yor adımın daha atılmadığını” yazan Süddeutsche Zeitung, “Türkiye’nin acil olarak yeni bir Anayasa’ya, Kürtlerle barışmaya ve unutulan AB’ye giriş sürecinde yeni bir coşkuya ihtiyacı olduğunu” yazdı.
Gazete “seçim sonucunun sadece Erdoğan’a bir hediye değil, aynı zamanda vatandaşların muhalefete hâlâ güvenmediğinin de bir işareti” olduğuna işaret etti.
Şimdiye kadar her iki tarafın da toplumu zıtlaştırdığını yazan gazete, “şimdi ikisi de işbirliği yapmak zorunda. Bunun için de bazı yönelimlerin değişmesi gerekiyor. Bu bir mucize mi olur? O zaman, Türkiye tam da öyle bir mucize bekliyor” yorumunu yaptı.
Ekonomik bir bakış açısına ağırlık veren Stuttgarter Zeitung, Türkiye ekonomisinin aşırı ısınma işaretleri verdiğini öne sürerek, “Erdoğan’ın seçim öncesinde sıkı para politikası ile sevinç ortamını boğmak istememesi anlaşılabilir” dedikten sonra uyardı:
“Fakat Boğaz sahillerindeki ekonomik büyümenin bir çöküşle sona ermemesini istiyorsa, artık frene basmak zorunda.”
“Mutlak çoğunluk ve sekiz yıllık iktidar deneyimine sahip Erdoğan’ın artık kartlarını açık oynayabileceğini” yazan Münchner Merkur, “eğer Erdoğan AB’ye üye olma çabasında samimiyse, bunun çoktan yerine gelmiş olması gereken, Ankara Protokolü’nü imzalayıp, Kıbrıs gemi ve uçaklarına Türkiye’nin deniz ve hava limanlarını açmak gibi önkoşullarını yerine getirir” düşüncesini savundu.
Braunschweiger Zeitung ise, seçimin Arap dünyasına etkisine değinerek, şunları yazdı:
“Müslüman bir cumhuriyetin bir yandan adil demokratik bir yarış düzenleyip, diğer yandan da hükümetin, aşırı olduğu hissini uyandıran iktidar hırsını seçim sandığında gemleyebilmesi gerçeği, Arap Baharı bölgesinde dikkatle kaydedilmiş olmalı. Dünyanın diktatörlüklerden çekmekte olan bu bölgesinde alınacak mesaj, istikrar ve refah için despotizme gerek olmadığıdır.”