Nükleer güç santrali teknolojisine girmekte bir hayli gec kalan Türkiye daha fazla vakit kaybetmeden gerekli adımları atmalı...
Abone olNükleer güç santrali teknolojisine girmekte bir hayli geç kalmış olan Türkiye'nin daha fazla vakit kaybetmemesi gerektiği belirtilerek, 2020 yılında Türkiye'de büyük bir güç açığı oluşacağı ve bu açığın kapatılması için ancak nükleer enerjiden yararlanmanın mümkün olacağı bildirildi. Ayrıca, nükleer enerji karşıtları tarafından yapılan olumsuz propagandalara karşı kamuoyunun bilgilendirilmesi zarureti de bulunduğu savunuldu. Sürekli artan nüfus, hızlı sanayileşme ve giderek daha yüksek hayat standartlarının gerektirdiği teknolojinin, elektrik ihtiyacını arttırdığını söyleyen uzmanlar, insan hayatının ve faaliyetlerinin ayrılmaz parçası olan enerjinin temini sorununun, ulusal olmanın yanı sıra uluslararası gündemde de önemli yer işgal ettiğini kaydetti. 31 ülkede 440 Nükleer santral Uzmanlar, Türkiye'nin halihazırdaki klasik elektrik enerjisi üretim kaynaklarının kömür, gaz ve su olduğunu hatırlatarak, "Özellikle 1980 ortalarından itibaren yapılan önemli yatırımlar sonucu, suya dayalı kaynağın ekonomik olarak kullanılabilecek bölümünden büyük ölçüde yararlanılmıştır. Doğalgaz ise tümünün ithal edilme zorunluluğu bulunması bakımından stratejik riskleri olabilecek seçenektir. Kömür, hem ithalata olan bağımlılığı arttırması hem de çevreye vereceği zarar bakımından sınırlı bir seçenek olarak kalmak durumunda. Jeotermal, güneş, dalga, rüzgar, biosma ve nükleer enerji gibi enerji kaynakları, elektrik üretimi için yeni ve yenilenebilir alternatif enerji kaynakları oluşturmaktadır. Bu grupta yer alanlardan hiç biri, bugünkü durumları itibariyle, nükleer enerjinin sahip olduğu üretim potansiyeli ile mukayese edilecek durumda değil" dediler. Bugün çoğu gelişmiş 31 ülkede bulunan 440 nükleer santralden, dünya toplam elektrik üretiminin yaklaşık yüzde 16'sının temin edilmekte olduğunu ifade eden uzmanlar, bunun aksine, gelişmekte olan ve önemli bir elektrik enerjisi arzı bulunan Türkiye'nin, henüz bu enerji kaynağından yararlanamadığını vurguladılar. Enerji ihtiyacı büyüyor Uzmanlar, Türkiye'nin, resmi açıklamalara göre yüzde 1.7 olan oldukça yüksek nüfus artışı ve hızlı sanayileşme dolayısıyla enerji ihtiyacının, her yıl bir öncekine oranla yüzde 10 civarında arttığına dikkat çekerek, 2020 yılında Türkiye'de büyük bir güç açığı oluşacağını ve bu açığın kapatılması için ancak nükleer enerjiden yararlanmanın mümkün olacağını savundu. Türkiye'de nükleer santral çalışmalarının sonuca ulaşabilmesi için, 20-30 yıllık dönem içinde nükleer konuların tümünü kapsayacak bir planlamanın yapılması ve bu planın kesintisiz ve başarılı olarak yürütülmesini sağlayacak güç ve yapıda bir organizasyonun oluşturulması gerektiğini belirten uzmanlar, çeşitli odaklarca yürütülen karşıt propagandaya da dikkat çektiler. Nehir üzerinde 14 nükleer santral Uzmanlar, medya, duvar afişleri, bedava kitap ve broşürlerle, nükleer enerjinin güvenli ve çevre dostu santraller olduğunun anlatılabileceğini vurgulayarak, 'radyasyon ve bunun çevreye etkileri, radyoaktif atıklar ve bunların zararsız hale getirilmesi, nükleer kazalara karşı alınan tedbirler' konularında halkın aydınlatılması gerektiğini bildirdi. Türkiye'de nükleer enerji karşıtlarının gerekçelerinin başında, 'santrallerin riskler taşıdığı' iddiasının geldiğini hatırlatan uzmanlar, "Oysa bir kömür santrali, nükleer santralden daha fazla radyasyon yaymaktadır. Ayrıca, nükleer santrallerin çevreyi kirletmediğinin en güzel örneği, Fransa'da Loire Nehri üzerinde kurulu bulunan 14 adet nükleer santraldir. Fransa'da halk nükleer santrallere karşı değildir. Nükleer santrallerle halk iç içe yaşamaktadır. Üzerine iki atom bombası atılan Japon halkı da nükleer santrallere karşı değildir. Türkiye'de ise mevcut duruma bakıldığında, özellikle 1980'lerin sonlarında başlamak üzere nükleer enerji karşıtları tarafından tepki oluşturulmaya çalışılmaktadır. Sonuçta, kamuoyunda yanlış saplantılar oluşmaktadır. Nükleer enerji konusunda kamuoyunun bilgilendirilmesi zarureti vardır" ifadesini kullandılar. Reaktör inşaaları sürüyor Diğer taraftan, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı raporlarına göre, bugün 11 ülkede 31 reaktör inşa halinde bulunuyor. Dünya nükleer enerji üretiminin yaklaşık yüzde 67.5'i, OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı) ülkeleri tarafından gerçekleştiriliyor. OECD üyesi Fransa'nın elektrik üretiminde nükleer enerjinin payı yüzde 78.2, Belçika'da yüzde 60.1, Japonya'da yüzde 36.1 ve ABD'de yüzde 21 düzeyinde. 'Teknoloji devrimi' olarak adlandırılan çok daha güvenilir yeni tip santrallerin 2010-2020 senelerinde devreye girmeleriyle, nükleer santral yapımının daha da artacağı bekleniyor.