Ankara'dan gazeteci Serkan Demirtaş, Mısır'da Müslüman Kardeşler iktidarının devrilmesinin ardından AKP hükümetinin Orta Doğu'da yalnız kalıp kalmadığını değerlendiriyor.
Abone olMısır’da Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin koltuktan indirilmesiyle Ortadoğu’daki en önemli müttefiklerinden birini yitiren Türkiye, giderek daha da karmaşıklaşan bölgesel dengeler arasında yalnızlaşan bir portre çiziyor.
İsraille normalleşme süreci geciken, Suriye iç savaşında taraf olan, Irak liderliğiyle mesafeli olan Türkiye’nin bölgesel liderlik planları sekteye mi uğruyor?
Türkiye, Mursi’nin askeri darbe sonucu görevden alınmasına en sert tepki veren ülkelerin başında geldi. Bölgesel ortakları Katar ve Suudi Arabistan yönetimleri, darbeyi alkışlayıp yeni yönetimi kutlarken; Türkiye’nin darbeye karşıt tavrı demokratik ilkelere dayandığı kadar bölgesel politik hedefleri açısından da değerlendiriliyor.
Tahrir Devrimi’nin başladığı ilk günlerden bu yana Hüsnü Mübarek’in devrilmesi gerektiğini belirterek, Müslüman Kardeşler liderliğindeki halk ayaklanmasına tam destek veren hükümet, Muhammed Mursi’nin sandıktan zaferle çıkmasından sonra yeni liderliğe siyasi ve ekonomik desteğini hiç eksik etmedi. Mursi de Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kongresine katılarak, bu süreçteki desteğinden dolayı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki hükümete teşekkür etmişti.
Türkiye-Mısır ekseni ne olacak?
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun ifadesiyle, kurulmuş olan “Türkiye-Mısır ekseni”, Ortadoğu bölgesinin en güçlü işbirliklerinden birini yansıtması açısından da önemliydi. Afrika’nın kapısını tutan ve Arap dünyasının lideri konumundaki Mısırla, Avrupa ve Asya’ya açılan yollar üzerinde bulunan NATO üyesi, AB adayı Türkiye’nin ilişkisi, Mursi’nin kısa liderliği sırasında “stratejik” olarak tanımlanmıştı bile.
Bu ilişkiyi askeri boyuta da taşıyan iki ülke, karşılıklı üst ziyaretlerin yanısıra Doğu Akdeniz’de sınırlı çapta askeri tatbikat da gerçekleştirdiler. Her ne kadar gelişmekte olan bu ilişkinin İsrail’e ya da 3. bir ülkeye karşı olmadığı her iki ülke siyasi liderlikleri tarafından da ifade edilse de, Ankara-Kahire yakınlaşması birçok başkentte bu çerçeveden de değerlendirildi.
Büyük bir belirsizliğin hakim olduğu Mısır’da ne seçimlerin ne zaman gerçekleşebileceği ne de oluşacak yönetimin ne kadar iç barışı sağlayabileceği belli. Bu da Türkiye’nin bölgesel planlamalarında Mısır’la işbirliği konusunu uzunca bir süre gündeme getiremeyeceği sonucunu getiriyor.
Erdoğan’ın Gazze ziyareti de tehlikede
Mursi sayesinde Hamas’ın kontrolündeki Gazze Şeridi’ndeki etkinliğini artıran hükümetin, başta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın uzun süredir planladığı gezisi dahil birçok planını ertelemek durumunda kaldığı kaydediliyor. Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, Erdoğan’ın Gazze ziyaretinin iptal edildiği ya da ertelendiği gibi haberlerin doğru olmadığını, tarih belirleme çalışmalarının sürdüğünü kaydediyorlar.
Mısır’daki karışıklığın Hamas-Fetih arasındaki bütünleşme sürecini de erteleyeceği gözönünde bulundurulursa, Erdoğan’ın Gazze ziayareti için gerekli koşulların oluşmasının uzunca bir süre alacağı diplomatik çevrelerde değerlendiriliyor.
Daha geniş çerçevede yapılan değerlendirmelerde ise Türkiye’nin Mursi sonrasında Ortadoğu’da işbirliği yapabileceği gerçek bir ortağı kalmadığı düşüncesi ön plana çıkıyor. Mavi Marmara saldırısı nedeniyle özür dilenmesine karşın Türkiye-İsrail ilişkilerinin normalleşme aşamasına gelmemesi, bölgenin iki önemli demokratik ülkesi arasında anlamlı bir işbirliğini engelliyor. Irak’ta Şii Nuri el-Maliki yönetimiyle mesafeli tavır sürerken, İran’da sandıktan çıkan Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile ilişkilerin nasıl gelişeceğinin belli olmadığı bir ortamda Türkiye’nin Ortadoğu coğrafyasında etkinliğin nasıl gelişeceği Ankara’da sorulan soruların başında geliyor.
Batı da mı yalnız bırakıyor?
Suriye’de iki yılı aşkın bir süredir süren iç savaşta muhalefetin yanında yer alarak taraf olan Türkiye açısından özellikle Katar ve Suudi Arabistan’ın Mısır’da darbecilerin yanında yer alması dikkat çekici oldu. Katar’da liderliğin değişmesinin hemen ardından gelen bu politik tavrın Suriye’deki yansımaları da merak konusu. Bu gelişmelerin, bu iki ülke başta olmak üzere Körfez ülkeleriyle geliştirdiği ilişkilere olası etkileri de dikkatle değerlendiriliyor.
Dışişleri Bakanlığı’ndan bir yetkili, Mısır’daki darbenin Suriye’ye mutlaka etki edeceğini ama bu etkini nasıl yönleneceği konusunda konuşmanın erken olduğunu kaydetti. Batı’nın Libya’da Amerika Büyükelçisi’nin öldürülmesi, Tunus ve Mısır’da devrim sonrasında iktidara gelenlerin demokratik kazanımlar yerine partisel ve kişisel kazanımlara yönelmesinden kaygı duyduğunu belirten yetkili, “Bu süreci değerlendiriyorlar ama tası tarağı toplayıp gidecekleri anlamına gelmez bu durum. Şu anda konsantre olunan şey yapılabilirse bu Cenevre konferansının sonuç verecek bir şekilde gerçekleştirilmesi,” diye konuştu.