Economist, Arap Baharı'nın başlamasından bu yana özel bir durum olarak incelenen 'Türkiye modeli'nin Arap ülkelerinde uygulanmasının neden zor olabileceğini yazıyor.
Abone olEconomist dergisinde yer alan, 'Türkiye modeli' tartışması konulu analiz "Türkiye'nin İslamcılarının doğru olanı yaptıkları düşünülüyor ancak ülkenin ordu tarafından korunan laik sisteminden bu şekilde çıkmaları uzun zaman aldı" tespitini yapıyor.
Türkiye'nin bir süredir İslam ile demokrasinin uyumsuz olmadığının bir örneği olarak gösterildiğini hatırlatan yazı, Arap Baharı'na dek bu örneğin çok bir anlam ifade etmediğini ancak ülkenin şimdi Arap coğrafyası tarafından özel bir durum olarak incelendiğini ifade ediyor.
Analiz, Türkiye modelinin Arap ülkelerinde tekrar edilmesinin zorluğuna ilişkin ise şu tespitleri yapıyor: "Türkiye'nin ılımlı İslamcıları bir günde oluşmadı. Ortaya çıkmaları ve ehlileşmeleri uzun zaman aldı ve çok sayıda karşı kuvvete bağlıydı. Bunlar arasında laik anayasayı katı bir biçimde savunan ve en azından yakın zamana kadar İslami kanunların getirilmesine karşı durabilecekgüçte olan ordu da vardı."
Katılım ve baskı
Türkiye'nin Arap ülkelerinden farkına ilişkin öne çıkan bir tespit de şöyle: "Hem Türkiye'de hem de Mısır'da siyasi İslamcılar baskı ve siyasete kısıtlı katılımı aynı anda yaşadı. Ancak Mısır'da baskı daha sert ve demokratik katılım imkanları daha azdı. Türkiye'nin İslamcıları ise kopuk kopuk da olsa 2002'de iktidara geldiklerinde bazı siyaset dersleri almışlardı bile."
Gülen faktörü
Yazı ayrıca Türkiye'nin laik sisteminin derine inen kökleri olduğunu, siyasi ve yasal sistemin ordu tarafından uzun yıllar korunan laikliğin izlerini taşıdığını söylüyor.
Öne çıkan bir diğer tespit ise, "Türkler üzerinde en etkili dini hoca" olarak tanımlanan Fettullah Gülen'e ilişkin şu cümleler: "Çoğu Arap İslamcısının aksine Hıristiyan ve Musevileri memnun etmeye çalışıyor. Gülen'in takipçileri 1990'larda yaptıkları toplantıların Erdoğan'ı İslam devleti fikrinden vazgeçirmede çok etkili olduğunu söylüyor."
Analizde, Gülen hareketini inceleyen çok sayıda gazetecinin kendilerini yargı karşısında ya da cezaevinde bulduğu hatırlatması da yapılıyor ve bu durumun hareketin daha az liberal ve daha köktenci olduğu şüphelerini artırdığı ifade ediliyor.
Gülen'in Mavi Marmara krizinde Türkiye'nin de suçlu olduğunu söylediğini hatırlatan yazı, Erdoğan için ise, "Dolayısıyla dini bütün hocalarından baskı gördüğünde, bu daha fazla radikal olması için değil, tam tersi yönde oluyor" tespitini yapıyor.
Anadolu burjuvasının tüm zengin sınıflar gibi istikrarı tercih ettiğini belirten yazı, bu grupların da Ak Parti'nin hedeflerini sınırladığını ekliyor.