Türkiye, bir yandan Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü savunup Kırım Türkleri’nin can ve mal güvenliklerini garanti almaya çalışırken, diğer yandan da Rusya ile son yıllarda giderek derinleşen ikili ekonomik ve ticari ilişkilerini riske etmeme arayışında.
Abone olRusya ile Batı bloku arasında yaşanan Ukrayna geriliminin Kırım’a sıçraması, hem ülkedeki Kırım Türkleri’nin varlığı hem de olası bir sıcak çatışmanın yaratacağı bölgesel istikrarsızlık nedeniyle Türkiye, gelişmeleri çok daha yakından izlemek durumunda kaldı.
2 milyona yakın Kırım vatandaşının Ukrayna’nın parçası olarak kalıp kalmayacaklarını oyladıkları referandum sürecinde Türkiye, bir yandan Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü savunup Kırım Türkleri’nin can ve mal güvenliklerini garanti almaya çalışırken, diğer yandan da Rusya ile son yıllarda giderek derinleşen ikili ekonomik ve ticari ilişkilerini riske etmeme arayışında.
16 Mart’ta gerçekleşen Kırım oylamasıyla ilgili en net değerlendirmeyi, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu 14 Mart günü yaptı. Referendumu “geçersiz” olarak değerlendiren ve Türkiye’nin tanımayacağını anlatan Bakan Davutoğlu, sorunun Ukrayna’da yaşayan tüm grupların katılımıyla ve ulusal uzlaşıyla ancak toprak bütünlüğü ve siyasi egemenlik çerçevesinde çözülmesini istediklerini kaydetti. Davutoğlu, “Ukrayna’nın toprak bütünlüğü esasında çıkacak bir kararı veya süreci destekleriz, onun dışındaki kararların bizim açımızdan geçerliliği olmaz,” diye konuştu.
Sorunun geldiği bu aşamada, Türkiye açısından ilk önceliğin Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün korunması olduğu değerlendiriliyor. Dışişleri Bakanı, daha önce yaptığı açıklamalarda, Karadeniz civarında egemenliği tartışmalı bölgeler olduğunu anımsatarak, Kırım’ın bağımsızlığını ilan etmesinin çok daha geniş bir bölgede etkilerinin olacağı kaygısını dile getirmişti. Özellikle Gürcistan’a bağlı olmalarına karşın bağımsızlıklarını ilan eden ve Rusya tarafından da tanınan Osetya ve Abhazya’nın ardından Kırım’ın da bu sürece eklenmesi, Karadeniz’de yeni istikrarsızlık alanları yaratabileceği değerlendirmelerine neden oluyor.
Kırım Türkleri
Sayıları 350,000’i bulan Kırım Türkleri’nin durumu da toprak bütünlüğü kadar önemli bir konu. Türkiye, Kırım Türkleri’nin can ve mal güvenliklerinin korunması için her türlü desteği vereceğini açıklamış hatta Ankara’dan heyetler göndererek “Yalnız değilsiniz” mesajını vermişti.
Ankara’da yapılan değerlendirmelerde, Kırım’da yapılan referandumda bağımsızlık ve sonra da Rusya’ya bağlanma gibi bir karar çıksa bile bu sürecin en önemli kararını Rusya Parlamentosu verecek. Eğer Rusya Parlamentosu, Kırım’ın aldığı kararı destekleyip, bölgeyi ilhak etmeya karar verirse, bölgedeki bütün dengeleri değiştirecek adımı atmış olacak. Ankara’ya göre Rusya, bu adımı atmak için acele etmeyecek.
Kırım bölgesini egemenliği ve statüsü tartışmalı bir bölge olarak bırakıp, NATO-AB’den oluşan Batı Bloku’nu bir süre daha meşgul etmeyi öngören Rusya açısından, orta vadede Ukrayna’nın AB ile serbest ticaret anlaşmasına göz yumabileceği ancak NATO’nun daha fazla yakınlaşmasına müsade etmeyeceği de Ankara’da değerlendiriliyor.
Bu değerlendirmeler ışığında, Türk hükümeti bir yandan başta ABD ve NATO olmak üzere Batı blokuyla yakın istişare içinde kalmaya diğer yandan da bu sürecin Rusya ile gelişen ekonomik ve ticari ilişkilerini etkilmemesine özen gösteriyor. Davutoğlu, Ukrayna’da geçici yönetimin ikitidarı ele geçirmesinin hemen ardında yaptığı Kiev ziyaretinin ardından gazetecilere konuşurken, bu politikayı şu sözlerle özetlemişti:
“Bir güç, Kırım sorununu bir Tatar-Rus, devamında da meseleyi bir Türk-Rus krizine dönüştürmeye çalışabilir. Oysa Kırım önce Ukrayna’nın devamında da dünyanın sorunudur. Sorunun bir Tatar-Rus sorununa dönüşmesi, son 20 yılda orada yeşermekte olan filizin koparılıp atılmasına, Türk-Rus krizine dönüşmesi ise sorunun tıpki Suriye olayında olduğu gibi gerçek mecrasından çıkmasına neden olur. Buna izin vermeyiz.”
Türkiye, Kırım Türkleri’ne de ilettiği gibi Moskova ile olan olumlu ve sağlıklı ilişkilerini bu süreçte Kırım Türkleri’nin lehine kullanabileceğini düşünüyor.