BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Türkiye kendisiyle yarışıyor

Devlet Bakanı Ali Babacan, Türkiye'nin ''kendiyle yarışır bir pozisyona geldiğini'' iddia etti.

Abone ol

Devlet Bakanı ve Başmüzakareci Ali Babacan, Türkiye'nin ''kendiyle yarışır bir pozisyona geldiğini'' kaydederek, ''Biz bundan sonra artık geçmişin başarısızlığından değil, bizim dönemimizin kazanımlarından ve geleceği konuşmayı tercih ediyoruz'' dedi.

Babacan, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Meslek Komiteleri Ortak Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, sanayicilerin ve işadamlarının sıkıntılarını sürekli olarak dinlediklerini belirtti.

Bugüne kadar hiçbir dönemde iş dünyası ile hükümetin bu kadar sık bir araya gelip bu kadar istişare yapmadığını anlatan Babacan, ''Eleştirilere ve önerilere kulak asılmazsa, politikalara bunlar dikkate alınarak yön verilmezse, reel sektörün nabzı tutulmazsa, sonumuzun ne olacağını hepimiz Türkiye'de yaşayarak gördük'' şeklinde konuştu.

İktidara geldiklerinde önlerine ''siyaset kurumunu değiştirecekleri, siyasetin çürümeye ve yozlaşmaya yol açan bazı alışkanlıklarını, geleneklerini teamüllerini aşacakları ve siyaseti baştan sona temize çekecekleri'' yönünde hedefler koyduklarını ifade eden Babacan; bu hedeflerin, bazıları tarafından, ''seçim ortamında söylenmiş ulaşılamaz hedefler'' olarak görüldüğüne dikkati çekti. Babacan, şunları kaydetti:

''İktidarımızın ilk günlerinde, bazı kesimlerde, böyle bir tereddüt, güvensizlik, 'yapılabilir mi?' diye kuşkular vardı. Ama zaman ilerledikçe, hedeflerin ve beklentilerin çok çok aşıldığını, kısa zaman içinde söylediklerimizin tek tek gerçekleştiğini görünce farklı bir anlayışı ortaya koyduğumuz fark edilince durum değişti'' Babacan, Türkiye'nin ''kendiyle yarışır bir pozisyona geldiğini'' ifade ederek, şunları söyledi:

''3 yıl önce başladığımız noktada neydik, bugün nereye geldik. Türkiye, son 3 yıldaki büyüme hızıyla, dünyanın Çin'den sonra en hızlı ikinci büyüyen ülkesidir. Biz bunları sık anlatmıyoruz. Göreve geldiğimizde enkaz edebiyatı da yapmadık, sürekli geçmişle konuşmadık. Çünkü biz bundan sonra artık geçmişin başarısızlığından değil bizim dönemimizin kazanımlarından ve geleceği konuşmayı tercih ediyoruz. Türkiye'de artık ekonomi, sanayi, ticaret, iş yapma tarzı ve yöntemleri gelişiyor. Bunla birlikte sorunlar da değişiyor. Bundan 3-4 yıl önce konuştuğumuz sorunlarla bugün konuştuğumuz sorunlar çok çok farklı sorunlar. O günlerde biz yüksek ve belirsiz enflasyonun sorunlardan bugün ise düşen enflasyon ortamına nasıl uyum sağlayacağımızı, düşük ve kalıcı enflasyonda nasıl iş yapmamız gerektiğini tartışıyoruz ve bunun getirdiği sorunların çözümünü arıyoruz. O günlerde gecelik yüzde 3-5 ve 7 bin civarında olan yüksek faizlerden şikayet ederken, bugün acaba Merkez Bankası bu ay mı yoksa gelecek ay mı faizleri bir çeyrek puan düşürecek bunu tartışıyoruz.'' Babacan, 35 ayrı başlıkta AB müktesebatının taranmaya başlandığını bildirerek şunları kaydetti:

''Şu anda bunu yarıladık. Hem de 6 aylık sürede yarıladık, inşallah 13 Ekim 2006 tarihinde de taramayla ilgili çalışmalar tamamlanacak. Artık Türkiye, AB terminolojisini yakalamış bir ülke. Sanayicilerimiz ve iş adamlarımız artık AB'nin arzuladığı normlarda üretim yapıyor ve ihraç ediyor.''

SİYASİ VE MAKRO EKONOMİK İSTİKRAR

Babacan, ''siyasi ve makro ekonomik istikrarın, Türkiye'nin kalkınması ve refahı için olmazsa olmaz şartlar olduğunu'' belirttiği konuşmasında şunları söyledi:

''Siyası istikrar ortamının bozulmasına asla izin vermememiz gerekiyor. Şimdi AB sürecine girmiş bir ülkenin kurumlarının belli çerçeveler içerisinde hareket etmesi lazım. AB sürecine girmiş bir ülkenin hiçbir konuda demokratik açılımlar özgürlükler insan hakları konusunda geri atmaması gerekiyor. Türkiye, zor dönemden geçti, erken seçimler koalisyonlar oldu. Amacımız şu dönemde biz (Türkiye'ye iyi bir süreç yaşatalım ondan sonra ne olursa olsun) demiyoruz. Mutlaka uzun vadede siyasi istikrarı sağlayacak adımları şimdiden atmamız gerekiyor. Makro ekonomik istikrar da olmazsa hiçbir sektörün ve bölgenin yüzü gülmez. Makro ekonomik istikrar adeta hepimizin içinde bulunduğu büyük bir gemi gibi. Eğer gemi sağlam olmazsa fırtınalara karşı sağlam durmazsa yaşananların, iş yapanların geleceğine güvenle bakmaları mümkün olmaz.''