Abdullah Gül, ek protokolle ilgili konuştu. Gül, Rumlara rağmen Türkiye'nin ve KKTC'nin hala çözümden yana olduğunu açıkladı.
Abone olDışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, ''İmzaladığımız protokolde KKTC ile ilişkilerimizin aynen devam edeceğini söyledik. Bütün bunlara rağmen yine çözüm için uğraşacağımızı ve kalıcı kapsamlı bir çözüm ortaya çıktığında da tabii ki tanıma ve her türlü ilişkinin olabileceğini deklarasyona ekledik'' dedi. İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) Genel Kurulu'nda konuşan Gül, 17 Aralık kararına bakılması durumunda Türkiye'den 2 beklenti olduğunun görüleceğini belirterek, birincisinin siyasi kriterlerle ilgili olan 5 kanun çıkartmak olduğunu, bunların hepsini hükümetin ilave kanunlarla çıkarttığını söyledi. Bu düzenlemelerin Türkiye'nin daha çok demokratik olması, demokrasinin daha çok kökleşmesi ve hukukun üstünlüğünün pekişmesiyle ilgili olduğunu aktaran Gül, AB söz konusu olmasa bile bunları, Türk halkına verilmesi gereken haklar olarak gördüklerini kaydetti. ''O bakımdan en ufak bir eziklik veya AB'ye taviz olarak değil Türk halkına yıllardır hak ettiği hakları bu vesile ile verilmesi olarak görüyoruz'' diyen Gül, bundan da iftihar ettiklerini anlattı. İkinci önemli beklentinin ise Gümrük Birliği protokolünün imzalanması olduğunu aktaran Gül, bu konuda çeşitli spekülasyonlar yapıldığını kaydetti. 15 AB ülkesine 10 yeni ülkenin 1 Mayıs 2004 tarihinde katıldığını ve üye ülke sayısının 25'e çıktığını belirten Gül, AB müktesebatının da otomatik olarak o günden bu yana uygulanmaya başlandığını anlattı. Bu müktesebatın içinde Gümrük Birliği anlaşmasının da olduğunu ve AB'nin Türkiye ile Gümrük Birliği anlaşması olduğu gibi Suriye, Rusya, Latin Amerika ülkeleri ile de anlaşmaları olduğunu belirten Gül, ''Dolayısıyla onlar da o günden bu yana yeni 10 üye tarafından üstlenildi'' dedi. Bu şekilde yeni 10 ülkenin ''Ben Türkiye ile Gümrük Birliği uygulamayacağım'' diyemez hale geldiğini kaydeden Gül, dün yaptıklarının bu sürecin bir resmiyete kavuşması olduğunu söyledi. Protokolün bir mektup teatisi şeklinde olduğunu anlatan Gül, ''Yalnız burada çeşitli yanlış anlaşılmalar olabileceğini düşünerek bu konuda titiz bir çalışma yaptık'' dedi. Hukukçularla biraraya gelerek hem içerik hem de usul açısından çok iyi fikirler aldıklarını ve bunları uyguladıklarını kaydeden Gül, buradaki önemli noktanın Kıbrıs Rum yönetiminin birliğe Kıbrıs Cumhuriyeti olarak girmesi olduğunu anlattı. PROTOKOLÜN EKİ Türkiye'nin bu işten ne anladığını açıklayan bir deklarasyonu protokolün eki haline getirecek bir açıklama yaptıklarını kaydeden Gül, ''Bu açıklama protokolün eki olarak dönem başkanlığına verildi ve onlar da bunu gördüler ve açıkladıkları bir açıklama ile bizim bu konudaki hassasiyetlerimizi gördüklerini söylediler. Kendilerinin de bu konuya nasıl baktıklarını bu açıklamanın içine koydular'' diye konuştu. Abdullah Gül, şunları kaydetti: ''Biz bu deklarasyonda şüphesiz ki Kıbrıs'ta çözüm istediğimizi, bu çözüm için uğraştığımızı, Birleşmiş Milletler'in bu uğurda gösterdiği gayreti desteklediğimizi, destekleyeceğimizi söyledik. Ancak Kıbrıs Rum yönetiminin bugün Ada'da sınırları ile tespit edilmiş kendi kanunlarının otoritesinin geçerli olduğu kısmı temsil ettiğini Ada'nın aslında yeşil hatla bölünmüş olduğunu AB müktesebatının da bu şekilde geçerli olduğunu ve AB müktesebatının da Kıbrıs'ın sadece Rum tarafında geçerli olduğunu, bunun böyle devam edeceğini söyledik. Ayrıca bizim garanti anlaşmalarından doğan bütün haklarımızı muhafaza ettiğimizi, koruyacağımızı zikrettik. Ve KKTC ile ilişkilerimizin aynen devam edeceğini söyledik. Bütün bunlara rağmen yine çözüm için uğraşacağımızı ve kalıcı kapsamlı bir çözüm ortaya çıktığında da tabii ki tanıma ve her türlü ilişkinin olabileceğini deklarasyona ekledik ve bu da imzalanarak protokolün bir cüzü haline getirildi.'' Bundan sonra yapılacak işin, çözüm için yine uğraşmak olduğunu kaydeden Gül, Türkiye'nin ve Kıbrıs Türklerinin gösterdiği uzlaşmacı tavrın Rumlar tarafından da karşılık bulmasını umut ettiklerini anlattı. Gül, sonuç olarak yılların sorunlarından birinin gerçeklerin göz önüne alınarak bu şekilde çözülmüş olacağını kaydetti. ''TÜRKİYE, 17 ARALIK'TAN SONRA YENİ BİR ÜLKE OLMUŞTUR'' Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Türkiye'nin 17 Aralık'tan sonra yeni bir ülke olduğunu belirterek, ''Türkiye'nin siyasi geleceği öngörülebilirdir, berraktır'' dedi. İKV Genel Kurulu'nda konuşan Abdullah Gül, Gümrük Birliği Ek Protokolü'nün imzalamasıyla Türkiye için 3 Ekim müzakerelerinin önünde herhangi bir mani, problem kalmadığını bildirdi. Hükümet olarak bu konularda yaptıkları her işi açık ve şeffaf olarak gerçekleştirdiklerini, protokolün de TBMM'ye gönderileceğini aktaran Gül, ''Aslında TBMM'ye götürmemenin yolu da vardır. Açıkçası bu bize tavsiye de edilmiştir'' diye konuştu. Kendilerinin protokolü TBMM'ye gönderip onayını takip edeceklerini belirten Gül, şunları kaydetti: ''Her şey açık ve şeffaf olarak yapılmaktadır. Türkiye'nin çekineceği, korkacağı hiçbir şey yoktur. Türkiye 17 Aralık'tan sonra yeni bir ülke olmuştur. Siyasi olarak öngörülebilir bir ülkedir artık. Türkiye'nin siyasi geleceği öngörülebilirdir, berraktır. Kimsenin tereddüt etmesine gerek yoktur. Ekonomik olarak da Türkiye içeriden ve dışarıdan gelecek şoklara karşı daha dayanıklı bir ülkedir. Hep beraber yapacağımız şey, özgüvenimize sahip çıkıp, karamsarlıkları bir yana bırakıp, ama muhakkak ki dikkatli bir şekilde hep teyakkuzda, hep hassas olup, kendimize olan özgüveni kaybetmeden bunu daha çok geliştirip, 3 Ekim'deki müzakereye kendimizi hazırlamaktır.'' Türkiye'nin iyi bir döneme girdiğini, istikrarın yakalandığını ve güvenin olduğunu vurgulayan Abdullah Gül, ''Dışarıdan da buna büyük bir destek vardır ve büyük bir hayranlık vardır. Şüphesiz ki olumsuzlukları göz ardı etmiyoruz. Bunları kontrol edebilecek güçteyiz. Bunların hepsini elbirliği içinde götürebileceğimize inanıyorum'' diye konuştu.