BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

'Türkiye elli-yüz kişiye çalışıyor'

Eski İçişleri Bakanı Saadettin Tantan Hazine garantili krediler konusunda ilginç açıklamalarda bulundu. Tantan, Türkiye'nin elli-yüz kişiye çalıştığını iddia etti.

Abone ol

Eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, kendi döneminde gerçekleştirilen banka operasyonlarını anlattı: "Hazine garantili kredileri inceleyemedik. Kim ne kadar komisyon aldı, kimler aracı oldu? Kimler bu paraları paylaştı? Bunlar hiç bilinmiyor.." Saadettin Tantan’ın içişleri bakanı olduğu dönemde yapılan banka operasyonlarından sonra yargılanmaya başlanan batık banka patronlarının davalarında birer birer sona gelinirken, Tantan önemli açıklamalar yaptı. O dönemde borsada ve yurtdışından alınan hazine garantili krediler konusunda da operasyonlar yapmak istediklerini; ancak bunların hükümet nezdinde girişimlerle engellendiğini belirten Tantan, “Türkiye bugün hâlâ elli-yüz kişiye çalışıyor.” dedi. -Göreve geldiğinizde nasıl bir tablo vardı? Göreve geldiğimizde yolsuzlukların çoğu biliniyordu. Kimse üzerine gitmiyordu. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) Başkanı Zekeriya Temizel’le üzerine gittik. Bakanlıkta suç ve suç hareketlerinin takibi için, projeli çalışma başlattık ve bir ekip kurduk. Önce araştırma yapılıyor, sonra belge toplanıyordu. DGM savcısı veya bölge savcısı, bankalarla ilgili olarak BDDK başkanıyla oturup konuşuyordu. Ajan da kullanıyorduk. Teknik takip, telefon dinleme, yakın takip gibi bilgi yöntemler kullanılarak toplanıyordu. Son aşama olarak da bunlar savcılıklara gönderiliyordu. Biz araştırma yaparken tüm dosyaların farklı yerlerde, sümen altında olduğunu gördük. Çoğu dosya sümen altından çıktı. Cavit Çağlar dosyası da bakanlıkta kurduğum bu araştırma ekibinin incelemeleri sonucu ortaya çıktı. Araştırma yaparken zaman aşımını da dikkate aldık. Sonra bir baktık ki hayali şirketler var. Bunlar ortaya çıkmasaydı, bugün gelinen noktayı konuşmuyor olacaktık. -Bunların hepsi planlı çalışma değil mi? Hepsini planladık. Ekipteki insanları sürekli eğittik. Rahmetli Ordinaryüs Prof. Sulhi Dönmezer hocanın başkanlığında ekip kurduk. Yurtdışından uzmanlar getirdik, nitelikli soruşturma nasıl yapılır dedik. Yargılama, delil toplama, delillerin analizi... Hakim, savcı, güvenlik güçleri ve uzmanlar yetiştirildi. Çünkü biz projeli çalışıp olayları süratle yargıya intikal ettirmek istiyorduk. Vaktimiz yoktu. Zamana karşı yarışıyorduk. Bazı dosyaların zaman aşımı doluyordu. -Bu yarışta hiç yanlış yapmadınız mı? Sürat bazen yanlışları beraberinde getirir. Her olaydan sonra yanlışlarımızı tartışıyorduk. Nerede hata yaptık, yasal boşluklar var mı? Bunları tartışıp süratle düzeltme yoluna gidiyorduk. Çıkar amaçlı suç örgütleriyle mücadele için çıkardığımız kanun bize birtakım yetkiler veriyordu, ama gördük ki kara parayla mücadelede eksik yönler var. Bilgi toplama yönünden birtakım boşluklar olduğunu gördük. -Ne gibi boşluklardı bunlar? Sermayeyle ilgili bilgi akışı yapamıyorsunuz. Yurtiçinde ve uluslararası alanda bunu takip edemiyorsunuz. Bilgi savaşları, bilgi suçlarıyla ilgili boşluklar. Bu boşlukları doldurmak için yasal hazırlıklar yaptık. Fakat parlamentodan geçiremedik. Burada zannedildi ki polis devleti kurulacak. Hükümet, medya patronları, siyasetçiler, hukukçular, bilerek bilmeyerek, Tantan polis devleti kuracak, gücü ele geçirecek dediler. Kimse şunu sormadı. Bankalar soyuldu mu? Soyuldu. Soyduruldu mu? Soydurtuldu. Halk mı soydu? Değil. Soyanlar da soydurtanlar da belli. Bugüne kadar niçin kimse bunlara bakmadı? -Bunlar yargılanması gerekirken siz mi yargılandınız? Bunları ortaya çıkartmak suçmuş gibi bizi yargılamaya kalktılar. Çünkü yıllardır bu zihniyetle bankaları soyan kişiler, Türkiye’ye iç borçla sürekli para akıtıyorlardı. Bir taraftan iç borç verip soyuyorlar, bir taraftan da bankaların içini boşaltıyorlar. Çifte soygun. Biz bunu ortaya çıkardığımız için suçlu duruma düştük. Bunların üstüne gitmeseydik, hiçbir şey ortaya çıkmazdı. Savcılarımıza bu gücü verdik ve arkalarında durduk. Batıda 15 sene önce kabul edilmiş yasaları buraya getirmek istedik. Kendimiz bir şey icat etmiyorduk. Suçun önlenmesi açısından önleyici hukuki altyapıya ihtiyaç vardı. Ama bunu da yapamadık. Hazine vakıf arazisinden tutun da pek çok konuda hukuki altyapı boşlukları vardı. Bu boşluktan dolayı da çalışamaz hale geliyorduk. KOBı’lerle ilgili araştırma yaptırdım. Türkiyede kaç tane KOBı olduğunun envanteri yoktu. Envanteri olmayan bir ülkede proje yapamazsınız. Tantan sermayeyi korkutuyor, kaçırtıyor dediler. Rapor hazırlanıyor, sümen altı ediliyor. Yarın birileri bu olayı incelerse, bakın biz rapor hazırlattık denecek. Nasıl hazırladıkları önemli değil. Olayın üzerine gidilmiş süsü veriliyor. ınceleyen olmazsa da zaman aşımından dava düşüyor. Ama bu raporlara bile baksalardı, yolsuzluk yapıldığını göreceklerdi. Biz araştırınca da her şey ortaya çıktı. Otomatik olarak da panik ve korku başladı. -Panik ve korku da otomatik olarak sizi koltuğunuzdan etti. Bizi görevden almak zorundalardı; çünkü her gün bu sistemin bir parçasını açığa çıkartıyorduk. Bunu da lafla değil, operasyonlarla yapıyorduk. Ortaya bir şeyler koyuyorduk ve bu görülüyordu. Terör hareketinde de, ekonomik faaliyetlerde de, sermaye hareketlerinde de, sosyal hayatta da, eğitimde de biz bu yapıyı ortaya çıkardık. Türkiye’nin aleyhine çalışan aktörleri bir bir halkın önüne koyduk. Nefes alış verişlerini, kimlerle nerede toplantı yaptıklarını, kimlerle konuştuklarını, hepsini takip ettik. Bizi görevden aldıktan sonra çıkar amaçlı suç örgütleriyle mücadele kanununu hemen değiştirdiler. Bazı suçlar DGM kapsamından çıkartıldı. Sonra da bize sermayeyi ürkütüyor dediler. O zaman herkes devleti soysun ve 40-50 bin kişi çalıştırsın, sorumluluktan kurtulsun. 2 milyar dolar çal, şirketin 300 milyon dolar olsun, bir de 40-50 aile çalıştır, olsun bitsin. Çalınan paralar yatırım olarak mı Türkiye’ye döndü? Bunlar yurtdışında kullanıldı ve şu anda da bir kısmı yurtdışında. Maalesef Türkiye bugün elli yüz kişiye çalışıyor. -ızmir ve ıstanbul’u kapsayan hayali ihracat operasyonu çok ses getirdi. Operasyondaki kilit isim Mehmet Niyazioğlu’nun Mesut Bey’le (eski başbakan Mesut Yılmaz) çok yakın ilişkileri vardı. Balina operasyonunda bunlar olmuş olabilir. ısimlerin değiştirildiğiyle ilgili bir bilgim yok; ama o günkü emniyet müdürünün sabah benimle konuşup akşam da Mesut Yılmaz’a bilgi aktardığını biliyordum. Operasyonun günlük gelişmeleriyle ilgili bilgiler veriyordu. Birtakım sıkıntılar oluyordu. Sonradan onu (Hasan Yücesan) görevden aldım. Merkeze çektim. Ben görevden alındıktan sonra Mesut Bey onu Ankara Emniyet Müdürü yaptı. Örümcek Ağı operasyonundan sonra da görevden aldı. -Aynı davada savcının da 1 milyon dolar rüşvet aldığı yönünde iddialar seslendiriliyor. Onu bilemem ama savcı dava sürerken emekliliğini istedi ve ayrıldı. Sonra ben o savcıya dedim ki bak böyle bir itham var, git Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne şikayette bulun. Sanırım bulunmadı. -O dönem birçok operasyon yaptınız ama Uzanlarla ilgili hiçbir incelemeniz olmadı? şimdi şöyle, Çukurova ve Kepez dosyalarına biz el koyduk. Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) müfettişleri incelemeye gidiyorlar; ama içeri giremeden, dosyalara bakamadan geri geliyorlardı. Bize istihbarat kanadından böyle bir bilgi gelince SPK başkanını aradık ve böyle bir duyum aldığımızı söyledik. Doğrulattırdık ve Adana valisine talimat verdik. SPK müfettişlerinin rahat rahat çalışmalarını, inceleme yapmalarını sağladık. Bu incelemelerin neticesinde Çukurova ve Kepez’e el kondu. Cumhuriyet savcılarının eyleme geçebilmesi için SPK ve BDDK’nın suç duyurusunda bulunması gerekir. Bazı kurumlar var ki direkt Cumhuriyet Savcılığı soruşturma yapamıyor. Bunlardan ikisi SPK ve BDDK. BDDK’dan bize bir şey gelmediği için hiçbir şey yapamadık. BDDK yönetiminin ımar Bankası hakkında savcılığa suç duyurusu olmadığı için işlem yapamadık. Suç duyurusu olmayınca ıçişleri Bakanlığı olaya el koyamazdı. Diğer bankaları off shore hesaplarından dolayı inceleme altına aldılar. Bunlar arasında ımar Bankası yoktu. ımar Bankası’nın kendi hesaplarıyla, devlete gösterdiği hesapların farklılığı ortaya çıkınca süreç başladı. -Bir de Berna Yılmaz’ın yurtdışına gidişlerinin takibi olayı var. Berna Hanım’ın Yenişehir Havalimanı’ndan 32 kez yurtdışına çıktığı ve valizlerinin kontrol edilmesi gerektiği, orada bulunan bir başkomisere, askeri istihbarat tarafından bildiriliyor. O da valizleri kontrol etmek isterken Berna Hanım sinirleniyor ve başbakan yardımcısının eşinin valizleri aranır mı diyor... Böyle bir bilgi bize gelmedi. Berna Hanım’ın buradan birkaç kez yurtdışına çıktığını biliyorum ama böyle bir bilgi bize gelmemişti. -Ali Balkaner tutuklanınca 18 kişilik bir aileden söz etti. Balkaner’in borsa ve para hareketleri, sermaye hareketleri iyi araştırılırsa, her şey ortaya çıkar. 18 kişilik aile de ortaya çıkar, ne yaptıkları da, başka şeyler de. Biz müfettişlerle bunu yapmaya çalıştık ama başaramadık. Bunun önünü açamadık. Birileri tarafından bu sermaye hareketliliğini ortaya çıkartmamız engellendi. O zamanki hükümet nezdinde bu engellendi. Borsadaki sermaye hareketliliğini araştırabilseydik, ortaya çok şey çıkacaktı. Kim kimin hissesini almış, kim kimin adına ne manipülasyon yapmış, bunların hepsi ortayı çıkardı. Ali Balkener’in, 800 milyon dolar kaybettiğini söylediği işadamı da, kimin manipülasyonla ne kazandığı da ortaya çıkar. Bunun üzerine gitmek gerekiyor. Yalnız Ali Balkaner mi suçlu? Halk Bankası’ndan, kendi bankasından kullandığı paralar, kaçırılan paralar. Bunlara göz yuman siyasetçilerin de yargılanması gerekir. -Yurtdışından alınan hazine garantili kredilerin üzerine gitmeniz de engellendi. Evet böyle bir engelleme de oldu. Özel korumaların ve kamu kurumlarının kullandığı hazine garantili kredileri de inceleyemedik. Belediyelerin kullandığı krediler... Bunların incelenmesine de izin verilseydi çok şey çıkacaktı altından. Biz bu ekibi kurduk ama çalışamadık, çalıştırmadılar. Kim ne kadar komisyon aldı, kimler aracı oldu bunlar hiç bilinmiyor. O alınan krediler nasıl ve nerelerde kullanıldı? Ne kadarı amacı için kullanıldı? Kimler bu paraları paylaştı? Bunlar yurtdışından alınan krediler mi yoksa buradan yurtdışına kaçırılan paraların geri dönüşümü mü? Çalınan paralar tekrar kredi olarak mı geldi? Bunlar hiç araştırılmadı. Biz araştıracaktık ama başlamadan ekibin işine son verildi. Bu kararların araştırılması ve derinleştirilmesi gerekiyor. Bu insanlar bu paraları, bankaları tek başına boşaltmadılar. Bu bankaların kurumsal hataları da var. O günkü siyasetçiler, bürokratlar kimlerdi, niye bunlara göz yumdular? -Sizin döneminizde başlayan banka operasyonları yavaş yavaş mahkemelerde sonuçlanmaya başladı. Halkın incinmiş bir vicdanı vardı. Bu ülke için alın terini akıtmış, şehit olmuş, emek vermiş bir halkın onuru, şerefi, haysiyeti bazı insanlara satılmıştı. Olanları, halkın satılan şerefinin küçük de olsa bir kısmının geri alınması olarak görüyorum. Bu milletin hakkı bu millete aittir. Olayın diğer aktörleri de kanun önüne çıkarılmalı ki halkın adalete olan inancı kaybolmasın. internetajans.com