Çözüm sürecinde yaşanan yol kazası atlatıldı, yeni bir aşamaya geçildi.
Abone olNESRİN YILMAZ
İNTERNETHABER-ANKARA
HDP heyeti ile yeniden ele alınan taslak ve süreçte izlenecek yeni yol ve yöntemler konusunda kapsamlı tartışmalar yapan Öcalan’ın müzakerelere başlanması konusunda devlet heyeti ile uzlaşmaya vardığını bu kapsamda yeni yılın ilk ayında müzakere heyetinin oluşacağını aktardığı öğrenildi.
Müzakere heyeti ile birlikte sekreterya görevi yapacak hükümlülerin adaya gelmesi konusunda da sorunun aşıldığı kaydedildi.
Peki tüm bunlar Kürt siyaseti için ne anlama geliyor. HDP Hakkari milletvekili Adil Zozani tarafların yaptığı olumlu açıklamaların ne anlama geldiğini anlattı:
-Açıklamalara bakılırsa süreç nihai sonuca doğru ilerliyor, nasıl değerlendiriyorsunuz gelinen aşamayı?
KÜRTLER OLMAKSIZIN BİR YERE VARILAMAYACAĞINI ANLADILAR
Hem Ortadoğu hem Türkiye yeni bir tarihsel sürecin içerisine girdi. Ortadoğu'daki kaos Kürtlerin rol ve misyonunu bu süreçle birlikte bütün dünya kamuoyu nezdinde daha görünür bir pozisyona getirdi ve dünyanın bütün gelişmiş ülkeleri güçleri, Ortadoğu üzerinde hesapları olan herkes, Ortadoğu'daki süreçte Kürtler olmaksızın bir yere varılamayacağına kanaat getirdiler. Kürtler de bu tarihsel süreçte Ortadoğu'nun yeni inşaa döneminde Türkiye ile ortak hareket etmeyi temel siyasi strateji olarak kabul ediyorlar. Bu temel stratesji etrafında Türkiye sadece Kuzey Kürdistan Özgürlük Hareketi olarak değil, bir bütün olarak Ortadoğu coğrafyasında yaşayan bütün Kürtler bu konuda Türkiye ile bir ortaklaşma eğilimi içerisindeler. Bunu da gönüllü bir ittifaka dayandırarak yapma arzusundalar. Devletin de Kürtlerin bu eğilimini okuduğunu görüyoruz.
MÜZAKERE OLARAK KAMUOYUNA YANSIMALI
Bundan sonraki süreçte devletin, Kürt halkının taleplerini minimize etmeye çalışmadan, Kürt halkıyla bu tarihsel süreçte ortaklaşmayı sürdürmesini arzu ediyoruz. Bu çerçevede İmralı'da devam eden görüşmelerin kısa sürede müzakere olarak kamuoyuna yansımasını arzu ediyoruz, böyle bir yansıma hem Türkiye kamuoyuna ciddi bir rahatlama sağlayacak hem de hem Kürtlerin hem ülke olarak Türkiye'nin Ortadoğu'daki dizayn sürecinde Türkiye'nin pozisyonunu netleştirmesine vesile olacaktır. Ben bir bütün olarak tabloya baktığım zaman, bunların çok boyutlu okunmaya başladığını düşünüyorum, devlet aklının da sorunların çözümüne ilişkin temel dinamik olarak Kürtleri esas aldıklarını göebiliyorum ve bu şekilde okuyorum. Burada üç parametreli yeni bir yöneliş var, bu yeni yöneliş bize aynı zamanda bir yol haritası da sunuyor. Bu üç parametre özgürlük, demokrasi ve farklılıkların gönüllü biraradalığıdır. Bunu da sadece etnik farklılıklara dayandırmıyoruz, kültürel ve inançsal bütün farklılıkların biraradalığından söz ediyoruz. Böylesi tarihi bir süreçte ben birlikte hareket edenlerin etnik arzusunda olanların bu üç kavramın rehberliğine sığındıklarını görebiliyorum.
Seçim öncesi o büyük çağrı yapılacak mı?
ÖCALAN ÇAĞRIYI YAPMAYA HAZIR
Sayın Öcalan bu konuda çok üst düzeyde bir duyarlılık ortaya koyuyor ve esasında bu sürecin hiçbir şekilde herhangi bir seçim hesabına kurban edilmemesi gerektiğini defalarca ifade etmişti. Dolayısıyla Türkiye'de 2015 genel seçimlerinde hepimiz sandık başına gideceğiz, orada bir veya birkaç parti sandıklardan kazanımla çıkacak ama bizim sözünü ettiğimiz bu süreç Türkiye'nin kazanımla çıktığı bir süreçtir. Bir bütün olarak Türkiye'nin geleceğine yön verecek bir süreçten söz ediyoruz. Bu aynı zamanda Türkiye'nin Ortadoğu'daki kaosa rehber olmasını da sağlayacak bir süreçtir, bu sürecin bir se.im takvimi üzerinden değerlendirilmemesi arzusu içerisindeyiz. Kürt halk önderi, Türkiye kamuoyunun beklediği büyük çağrıyı 2011 haziranında da yapmaya hazırdı, bugün de hazır. Kürt siyaseti aynı noktada duruyor, devletin dolayısıyla hükümetin bu konuda elini çabuk tutması gerekiyor ve esasında Kürt siyasetinin, dolayısıyla da Sayın Öcalan'ın sorunların çözümündeki pratik rehberliğine, önderliğine ayak uydurmasını bekliyoruz, sıkıntı buradadır, başka türlü sıkıntı söz konusu değil.
Çözüm sürecinde gelinen bu nokta Kürt halkının ve Kürt siyasi hareketinin zaferi mi?
TÜRKİYE YA SÜREÇTEN BÜYÜYEREK ÇIKACAK, YA DA...
Tabii ki burada sokak aklının ne dediği çok önemlidir. Ben Türkiye'nin sokaklarının da böyle düşündüğünü düşünüyorum. Trakya'dan Hakkariye kadar bir bütün olarak Türkiye'nin sokaklarının , hassasiyetleri farklı da olsa, sorunun çözümünde birleştiği nokta burasıdır. Eğer sokakta bu iyimser atmosfer hakim olmamış olsaydı belki biz bu sorunları bu kadar rahat konuşamayabilirdik. Dolayısıyla bunu sadece Türkiye'de yaşayan Türklerin ve Kürtlerin değil, Türkiye'de yaşayan bütün halkların ortak hassasiyeti olarak algılamak gerekiyor. Türkiye tarihsel bir sürece girdi, bu süreçten ya büyüyerek çıkacak ya da küçülerek çıkacak. Biz, Türkiye'nin bu süreçten büyüyerek çıkmasını arzu ediyoruz. Türkiye'nin orta yol bulma şansı yoktur. Ya bu sorunlara rehberlik edecek, rol modeli olabilecek bir aktivizmin içerisine girecek ya da olanı biteni izleyecek. Böyle bir tercih yapması durumunda malesef Türkiye kaybeden ülke poziyonuna girer.
Seçime parti olarak giriyorsunuz, sürecin geldiği bu noktayı da düşünürsek barajı aşamazsanız süreç tehlikeye girer mi, nasıl değerlendiriyorsunuz?
BİZ BARAJIN ALTINDA KALMAYACAĞIZ
HDP, barajın altına kalmayacak, Kürt halkı da parlamenter temsiliyetini sürdürecektir. Bu bu kadar açık ve nettir. Dolayısıyla ikinci bir seçeneğimiz ve değerlendirmemiz söz konusu değildir. Türkiye'de özellikle statükocu siyasetin Kürt halkına ve dolayısıyla Kürt siyasetine biçmeye çalıştığı bir gömlek vardır, o gömleğin dışında başka bir gömlek giymeye kalkıştığı zaman da bir psikolojik dezenformasyon süreci tüm boyutlarıyla başlıyor. En milliyetçisinden en sosyal demokratına kadar, liberalinden muhafazakarına kadar herkes Kürt siyasetine biçilen gömlek dışında başka gömleğin giydirilmemesi noktasında hemfikir.
Dolayısıyla burada CHP'nin de, MHP'nin de, AKP'nin de Kürt siyasetine karşı ortak tavrı, bu psikolojik argümanı etkili şekilde işletmeye dönüktür. Başka türlü olsaydı zaten bu seçim barajı gündemde olmazdı. Seçim barajı bugün var ise bu Kürt halkının legal demokratik siyasette demokratik iradesini sınırlamaya dönük bir hamledir. Kürt halkı o psikolojik barikatı aşıp kendini daha etkili bir şekilde ifade etmeye başlarsa Türkiye'deki esas potansiyelin açığa çıkacağını biliyorlar. Ama biz bugün itibariyle de diyoruz ki; bizim böyle bir sorunumuz yok. Biz Kürt halkının, legal, demokratik siyset zemininde her türlü temsiliyetini sağlayacak güce ve potansiyele sahibiz, halkımızın da kamuoyumuzun da bunu böyle bilmesini arzu ediyoruz.
Çözüm sürecinde en umut verici görüşmeler gerçekleşiyor diyebilir miyiz?
BAŞLANGIÇ NOKTASI ESAS ALINIR
Dünyanın her yerinde, bu tür süreçlerde müzakereler bir noktada başladığı andan itibaren, zaman zaman kesintiye uğrasa bile o başlangıç noktası esas alınır. Oslo süreci, Kürt sorununun legal ve demokratik siyaset zemininde, demokratik çözümle nihayete erdirilmesi hedefi önümüze konuldu ve biz bu hedefe doğru yol alıyoruz. Arada kesintiler söz konusu olabilir ama elbette ki bu süreç, son iki yıllık bir süreç değildir, evveliyatı da söz konusudur. Bizim çözüm arzumuz 93'den beri hep aynı minval üzerinde işliyor. Türkiye'de Kürt sorununun demokratik yol ve yöntemlerle çözülmesini arzu etmeyen siyaset dinamikleri farklı eksenler etrafında döndüler ama nihayetinde doğru noktaya gelinmiş oldu ve şu anda demokratik yol ve yöntemlerle çözümü arzu ediyoruz ve bu süreç bu şekilde devam edecek. Bence bu süreç başladığı günden beri zaten hep umut aşıladı. Çözüme en yakın noktaya yaklaştık mı diye sorarsanız bence iradi olarak böyle bir durum var diyebiliriz.
Çözüm süreci nihai sonuca ulaşırsa kimlerin kazanacağını söylediniz. Ortada bir kazanan olduğuna göre kim kaybedecek?
Ortadoğu coğrafyası üzerinde farklı hesaplar yapan ve sömürme amaçlı bu bölgede siyaset sürdürme gayreti içeriisnde olan aktörle kaybeder?
Peki Türkiye siysetinde kaybeden olacak mı? Siz CHP'ye çağrı yaptınız, olumlu yanıt gelmedi, süreçte CHP'y de kaybeden olarak görüyor musunuz?
CHP TEŞNE OLMUŞ
Öncelikle, CHP'nin içinde bulunduğu bu tutum, CHP'yi kaybedenler tarafına kaydediyor, burası çok açık ve net. Biz, Türkiye'de siyaset kazansın arzusu içindeyiz. MHP'nin de, CHP'nin de kaybetmesi bize bu süreç itibariyle çok şey kazandırmaz. Ama öyle görünüyor ki, CHP malesef bu süreçte uluslararası aktörlerin politikalarına teşne olmuş şekilde bir siyset sürdürüyor.Malesef CHP için iyimser bir ifade kullanamıyorum.
CHP'NİN İKTİDARLAŞMA SAYFASI TAMAMEN KAPANMIŞTIR
Benim kamuoyuna CHP'ye çağrı olarak yansıtılan sözlerim CHP'nin kurumsal yapısına dönük bir çağrı değildi. CHP içerisinde demokrat kişiliklerine inandığım, tanıdığım, çok saygın siysetçi arkadaşlarımız var. Ben şahsen onlara bir çağrıda bulunarak, bulundukları kamptan onlara bir hayır gelmeyeceğini ifade etmeye çalıştım. Şurası açık ve net; CHP'nin Türkiye'de iktidarlaşma sayfası tamamen kapanmıştır. Dolayısıyla Türkiye'yi böyle bir handikaptan da kurtarmak gerekiyor. CHP şu anda Türkiye'de demokratik muhalefetin iktidar umudu önündeki en büyük engel gibi görünüyor. Bu engeli ortadan kaldırmak lazım. Bunu d ayapacak tek şey CHP dışında bir aktör oluşturmaktır. HDP'nin ortaya çıkış gerekçesi bu. CHP içeriisndeki demokrat kesimlerin de bu girişime destek vermesini arzu ediyoruz, çağrımız da onlara dönüktü.