Türkiye bu kareyi çok sevdi!
Anne acısının ne olduğunu iyi bilir Cumhurbaşkanı Erdoğan. Annesinin cenazesindeki halini hatırlarsınız.
Anne acısının ne olduğunu iyi bilir Cumhurbaşkanı Erdoğan.
Annesinin cenazesindeki halini hatırlarsınız.
Dönemin Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Tenzile Anne için
helallik istediğinde, kimsesiz kalmış küçük bir çocuk gibi
hıçkırarak ağlamaya başlamıştı.
Anne acısının nasıl bir şey olduğunu iyi bildiği için olsa gerek,
muhalif kimliği ile tanınan dünyaca ünlü piyanist Fazıl Say
annesini kaybettiğinde hemen telefona sarılmış ve kendisine
başsağlığı dilemişti.
Fazıl Say da bu insanı tavır karşısında muhalifliğini bir kenara
bırakmış, Cumhurbaşkanı'yla yaptığı konuşmayı çok içten, çok samimi
bulduğunu söylemişti.
Ve sonrası...
İkili dün bir kez daha bir araya geldi. Fazıl Say'ın özel davetini
kırmayan Cumhurbaşkanı, dünyaca ünlü piyanisti ayakta alkışladı.
Sahneye çıkıp elini dakikalarca tuttu ve devasa bir buz dağını
andıran o soğukluğu ortadan kaldırdı.
Çok samimi, çok sahici ve çok güzel bir fotoğraf karesiydi.
Erdoğan'ın ilginç bir huyu var. Bir zamanlar değerlerine küfreden
biri olsa dahi, insani tavır sergileyen ve yüzüne gülümseyen
herkese on adım yürüyor.
Fazıl Say'ı da ayrıca takdir ve tebrik etmek gerekiyor.
Mahallesindeki insanlar kendisini
linç ederken, Cumhurbaşkanı'na samimi duygularla
yaklaşması en az icra ettiği sanat kadar alkışlanacak bir
hareketti.
Türkiye bu tabloyu gerçekten çok sevdi. Ve Türkiye bu tabloyu hak
ediyor.
Sanatçı kâh sanatını icra edecek, kâh gerekli gördüğü yerde
iktidarı sert üslupla da olsa eleştirecek. Ama mesele hakarete,
ihanete ve iftiraya varmayacak.
Cumhurbaşkanı da bu sert eleştirilere aynı sertlikte cevap verecek
ama siyasete mola verildiği an kendisini eleştirse dahi
sanatçısının yanında yer alacak.
Keşke Türkiye'de bu tabloyu daha çok yaşayabilsek.
Muharrem İnce Cumhurbaşkanlığı adaylığı döneminde randevu istemiş
ve benzer bir tablo yaşamıştık.
Ekrem İmamoğlu ziyaret talebinde bulunduğunda Cumhurbaşkanı ile çok
samimi bir sohbet gerçekleştirmişti.
Keşke bunun devamı da gelse...
Mesela; CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, sırf Erdoğan'ı sevdikleri
için hakaret ettiği sanatçılara böyle samimi bir duyguyla
yaklaşsa...
Ya da Kılıçdaroğlu'nun eleştirdiği sanatçı tayfası CHP
liderini konserlerine davet etse...
Ya da yazar çizer takımı...
Yılmaz Özdil mesela...
Alsa bir imzalı kitabını, Cumhurbaşkanı'na götürse ve
oturup sohbet etse... Belki de Erdoğan'ın bir bira içmeden de çok
candan ve çok samimi olduğunu görecek.
Hatta sanat dünyasının aykırı isimleri...
Metin Akpınar ve Müjdat Gezen bir buluşma gerçekleştirse ve
mahkemede söylediklerini tekrarlasa, "Biz mizah yaptık ama
siz yanlış anladınız" diye sitem etse...
Güzel olmaz mıydı?
Sahi..
Rutkay Aziz, "Erdoğan Mozart dinlese Türkiye'yi çok
daha iyi yönetir" demişti. Mozart dinleyip dinlemediğini
bilmiyorum ama acaba Fazıl Say'ı dinlemiş olması Rutkay Aziz'in
diline yansıyan nefretini sona erdirmiş midir acaba?
Neyse...
Bu tabloya gerçekten ihtiyacımız var. Bakmayın siz iki taraftan da
bazı çatlak sesler çıkmasına. Bu tabloya Türkiye'nin gerçekten
ihtiyacı var.
Klişe bir tabir olacak ama gerçek şu ki aynı gemideyiz.
Hayallerimiz, ideolojilerimiz, inançlarımız farklı olsa da hepimiz
bu ülkenin ferdiyiz.
Zira yüz yılın en zorlu sürecinden geçiyoruz. Martin Luther
King'in kulakları çınlasın:
Bu süreçte "ya birlikte kardeş gibi yaşamayı öğreneceğiz ya
da aptallar gibi hep beraber yok olacağız!”