Türkiye artık seçimini yapmak zorunda. Türkiye artık ABD'nin sadık müttefefiki değil. Daha doğrusu Washington'dan öyle gözüküyor. Sarsılan güveni Sami Kohen yazdı.
Abone olReddedilen 1 Mart tezkeresi Türk-Amerikan ilişkilerinde yeni bir sayfa açtı. Sadık müttefik Türkiye'ye bakışlar Atlantik'in öte yakasından değişmeye başladı. İran ve Suriye konusunda ABD ile aynı düşünmeyen Türkiye'ye karşı kuşkular giderek yükseliyor. Milliyet yazarı Sami Kohen bu ince ve hassas durumu Washington'da izlenimlerini yazısıyla ele aldı.
Washington'da Türkiye'nin imajı ve kredibilitesi zayıfladı. ABD Türkiye'ye artık "eski sadık müttefiki" olarak bakmıyor. Yönetim kademelerinde olmasa bile, Kongre çevrelerinde, Türkiye ile ilgilenen analistler arasında ve basında ABD'nin Türkiye'ye "ne kadar güvenebileceği" sorusu açıkça soruluyor.
ABD'nin başkentinde Georgetown Üniversitesi'ne bağlı Türkiye Araştırmalar Enstitüsü'nün düzenlediği Türk-Amerikan ilişkileri konulu konferans vesilesiyle yaptığımız temaslardan edindiğimiz izlenimler özetle böyle...
Türkiye'de bir süredir esen ABD aleyhtarı havaya karşılık, ABD'de en azından bu aşamada ve kamuoyunu da kapsayan ölçüde bir Türkiye karşıtlığı olduğu söylenemez. Türkiye'ye yansıyan birkaç gazete makalesindeki olumsuz görüş ve duygular, yönetimi henüz etkilemiş görünmüyor.
Ama bugün Washington'da Türkiye hakkında esen hava -yönetimin olumsuzluklar üzerinde durmama yönündeki çabalarına rağmen- iyi değil doğrusu.
Amerikalılar ilişkilerin bugünkü hali konusunda Türkiye'de rahatça "kriz" veya "gerginlik" gibi terimlerin kullanılmasını doğru bulmuyorlar; ama ciddi bazı "rahatsızlıklar"ın bulunduğunu da kabul ediyorlar. Bunu söyleyenler de, aslında Türkiye ile yakından ilgilenen çevrelerdir. Yoksa Amerikan halkının veya "sokaktaki adam"ın (Türkiye'deki durumun aksine) Türk-ABD ilişkilerinin nereye doğru gittiği konusunda bir fikri, hatta ilgisi yok...
Bir şok daha...
Washington'da "ilgili" ve "bilgili" çevrelerde Türkiye ile ilişkiler konusunda beliren kuşkular ve kaygılar, şu nedenlere dayanıyor:
Türkiye'de yayılan anti-Amerikanizm...
Bu akımın son aylarda aldığı boyutlar, Amerikalıları şaşırttı. Washington'da çok kişi, geçmişte sadece "aşırı uçta"ki Türklerin ABD aleyhtarı olduğunu biliyordu; ancak Türkiye'de geniş halk kitlelerinin -birçok anketlerin gösterdiği gibi- Amerika'ya karşı çıkacağını, buna geçmişte ABD'ye sempati besleyen Türklerin de katılacağını hiç tahmin etmiyordu. Bir analistin deyişi ile "1 Mart tezkeresi Amerikalılar için ilk şok olmuştu. Bu kez anti-Amerikanizm ile ilgili durum, ikinci şok oldu."
Analistler Amerikan aleyhtarlığının bu boyutlara ulaşmasında (Bush yönetiminin politikalarına karşı gösterilen tepkilerin yanı sıra) bir kısmı yanlış veya uyduruk haberlerden de kaynaklanan sistematik bir kampanyanın geniş payı olduğunu düşünüyorlar.
Bir yetkilinin belirttiği gibi, ABD birçok dost ve müttefik ülkelerin son dönemde yaptıkları sert eleştirilere hedef oldu. Ama Türkiye'de Washington'a karşı saldırılar eleştiri boyutlarını aşıyor, kışkırtıcı ve ilişkileri etkileyici bir nitelik alıyor. Ankara'nın bu kritik hallerde derhal resmi bir tepki göstermesi, pozisyonunu açık olarak ortaya koyması beklenirken, bu da olmadı. Durum kızıştıktan sonra bazı açıklamalar yapıldı. Ama bu arada bazı yayınların ve bazı politikacıların kışkırtıcı sözlerinin "zedeleyici etkisi" oldu.
Ankara yalpalıyor...
Ankara'nın politikaları...
Washington'da Türk hükümetinin son zamanlarda özellikle bölgesel meselelerde izlediği politikalar bir hayli kuşku ve düş kırıklığı yaratmış görünüyor.
Bu bağlamda son gelişme, Suriye ile ilgili. Bush yönetiminin Suriye'yi BM Güvenlik Konseyi'nin 1559 sayılı kararını hemen ve tamamen uygulaması için baskılarını yoğunlaştırdığı ve AB'den Arap dünyasına kadar uluslararası camiadan aktif destek gördüğü bir sırada Ankara'nın beklenen tavrını zamanında ortaya koymaması, Washington'da soru işaretleri yarattı. Bu arada (yani ABD'nin Şam'ı izole etmeye çalıştığı bir sırada) Ankara'da Esad rejimini öven beyanların yapılması ve Suriye'ye üst düzey (Cumhurbaşkanı Sezer'in) ziyaretlerin planlanması, yönetim çevrelerinde de ters karşılandı.
Bir yetkilinin deyişi ile, ABD Türkiye'nin komşuları ile ilişkilerini geliştirmesini önlemek istemiyor, ama Ankara'nın uluslararası camiada konsensüsün bulunduğu meselelerde de (örneğin son olarak Suriye konusunda) onun dışında kalmamasını bekliyor... Washington bugünkü hükümetin bu gibi hallerde zamanında pozisyonunu ve kararlılığını ortaya koymadığı kanısında. Bu nedenle Amerikan resmi çevrelerinde (tabii özel konuşmalarda) Türk hükümetinin zaman zaman "yalpaladığı" sözü dolaşıyor.
Görüşler farklı
Washington'da Türkiye'ye karşı havanın değişmesinde yukarıda saydığımız bu iki neden, Türkiye'nin görüşleri ve öncelikleri ile çelişiyor.
Amerikalılar Türkiye'de ABD aleyhtarlığının yayılmasında çeşitli yönleri ile "Irak faktörü"nün başrolü oynadığını kabul ediyorlar, ama bu alanda diyaloğu sürdürmenin dışında yapılacak fazla bir şey olmadığını söylüyorlar. Örneğin PKK sorunu konuşulduğunda, ABD'nin Türkiye'nin beklentilerini hemen yerine getirmekteki zorlukları ve sınırlamaları anlatıyorlar ve açıkçası Ankara'nın bir süre daha sabretmesi gerektiği mesajını veriyorlar.
Kerkük konusunda ise Washington'un görüşü temelde Türkiye'ninkine yakın görünüyor: Bu kentin statüsü herhangi bir zorlama ile (Kürtler tarafından) değiştirilemez. Bu, Kerkük sakinlerinin ve Irak halkının vereceği bir karar olmalı...
Amerikalıların Türkiye'nin öncelik verdiği Irak'la ilgili meseleler üzerinde Ankara'dan beklentisi bu konuda söyleneceklerin basın yolu ile değil, diplomasi ve diyalog kanalları kullanılarak söylenmesidir.
Gerek yönetim gerekse Türkiye ile ilgili çeşitli çevrelerin umudu, Türk-ABD ilişkilerinde yaşanan sıkıntıların veya bir Amerikalı yetkilinin deyişiyle "türbülans"ın karşılıklı iyi niyetli çabalarla atlatılabileceğidir.
Ancak Washington'da şimdi esen hava, "Bush yönetimi Türkiye'ye karşı tavrını değiştirir mi?" sorusunu da akla getiriyor.
Örneğin yönetim, "Ermeni soykırımı" ile ilgili bir tasarının Kongre'ye gelmesi halinde eskiden olduğu gibi bunu engelleyecek ciddi çabalar harcayabilecek mi? Yoksa özellikle Türkiye'deki anti-Amerikanizmin etkisi altında kalan Kongre üyelerine karşı daha tavizkâr mı davranacak?
Gözlemciler, yönetimin Türkiye'den yana bir tavır ortaya koymasının Türkiye'nin ABD ile ilişkileri konusundaki davranışlarına da bağlı olduğunu söylüyorlar. Yani bir bakıma şimdiki sıkıntıların giderilmesi ve ilişkilerin yeniden düzlüğe çıkarılması için topu Türkiye'ye atıyorlar...
Yarın: Türkiye 'vazgeçilmez' mi?
Yazı:Sami Kohen
Kaynak:milliyet.com.tr