Yıl 1993... Masanın bir tarafında milliyetçilerin Başbuğ'u, diğer tarafında ODTÜ'lü solcu Özararat vardır. Başbuğ Ermeniler hakkında konuşur ve dinleyenler şok olur.
Abone olMilliyet gazetesi yazar Can Dündar, Ermeni sözde soykırım iddiaların gündemde olduğu günlerde yeni bir yazı dizisiyle çıkıyor okurlarının karşısına. başlıklı ilk yazısında, on iki yıldır anlatılmayan bir gerçeği, bizzat olayın kahramanının ağzından anlatıyor.
Yazı: Can Dündar
Kaynak:
12 yıl gizlenen görüşme - 1
Türkiye ile Ermenistan arasında diplomatik ilişki kurulması için çaba harcanıyor bugün... Taraflar doğrudan ya da dolaylı nabız yokluyor. Ancak süreç çok yavaş işliyor. İki tarafta da cesaret sorunu var.
İki taraf da kendi "milliyetçiler"inin tepkisinden çekiniyor.
Oysa bu konuda en cesur adım, bundan 12 yıl önce atılmıştı.
Adımı atanlardan biri Türkiye ile ilişkilere sıcak bakan Ermenistan Devlet Başkanı Ter Petrosyan'dı.
Diğeri ise "milliyetçilerin başbuğu" Alpaslan Türkeş...
Türkeş, Ermeni bir arabulucu vasıtasıyla 1993 yılı martında Fransa'da gizlice Petrosyan'la buluştu ve en hassas konuları konuştu.
Bu görüşme uzun süre basından ve kamuoyundan gizlendi.
İzleyen tarihlerde Türkeş başka Ermeni temsilcileriyle de gizli temaslar kurdu.
Devrede yine aynı arabulucu vardı.
Geçen hafta Salzburg'da düzenlenen "Türk-Ermeni tarihçileri buluşması"nda tanıştım o arabulucuyla...
12 yıl önceki toplantıda konuşulan konular ve çekilen fotoğraflar kendisine emanet edilmişti. O da bu emaneti yıllarca özenle saklamıştı.
Ancak bugün iki tarafın milliyetçilerince gerilen ortamda bu önemli buluşmayı anlatmanın yararlı olacağını anlattım.
Hak verdi.
Tuğrul Türkeş'ten ve Ter Petrosyan cephesinden izin aldı.
Ve bu yazı dizisinde göreceğiniz fotoğraflarla, okuyacağınız anıları Milliyet'e verdi.
Bu dizide, hem istenirse taraflar arasında nasıl ortak paydaların yaratılabildiğini hem de 12 yıl önce nasıl büyük bir fırsatın kaçırıldığını okuyacaksınız.
SAMSON ÖZARARAT ANLATIYOR:
'600 yıllık ilişkinin kazası'
1993 başıydı. Ermenistan bağımsızlığını ilan edeli 2 yıl olmuştu.
Erivan'a Rus yardımı kesilmiş, ülke kış ortasında buğdaysız kalmıştı. Amerika'dan gönderilen yardım ulaşana kadar ekmek kıtlığı baş gösterecekti.
Samson Özararat, o dönem Fransa'da, Avrupa'dan Ermenistan'a giden insani yardımları organize eden bir derneğin başkanıydı. Bu krizden bir işbirliği fırsatı yaratmayı düşündü: "Acaba Ermenistan'a gereken buğdayı Türkiye ödünç veremez miydi?"
Bu adım, Erivan'da bir sempati yaratırdı. Önerisini "en üst düzeyde" Türk yetkililere aktardı: "100 bin ton buğdaya ihtiyaçları var. Siz 200 bin ton yollayın, ilişkilerin önünü açın" dedi.
Türkiye kararsızlandı bir süre... "Milliyetçiler"in ve Azerilerin tepkisinden korktu. Bakü'nün nabzı yoklandı. "Ekmek söz konusuyken düşmanlığın lafı olmaz" cevabı geldi.
Bunun üzerine -biraz gecikmeyle- Erivan'a 41 bin ton buğday gönderildi.
İşte o dönemde Özararat, iktidarı tedirgin eden "Milliyetçiler buna ne der?" tepkisini bertaraf etmek niyetiyle bir temas arayışına girişti.
Madem ki engel olarak "milliyetçiler" görünüyordu, o halde önce onları ikna etmeliydi. Sorun ancak zıt kutupların birbirine yaklaşmasıyla çözülebilirdi.
Bir kutup, Alpaslan Türkeş'ti.
Önce Türkeş'in özel sekreteriyle tanıştı:
"Türkeş'le bu konuları konuşmayı arzu ediyorum" dedi. Bunun üzerine onu Paris'te Türkeş'in yakını bir emekli generalle tanıştırdılar. Derdini ona da anlattı. Birkaç gün sonra haber geldi:
"Türkeş sizi bekliyor!"
Sözü Türkeş aldı
1993 Şubat'ında Özararat Ankara'ya gitti. Sürmeli Oteli'ne yerleşti. Öğrencilik yıllarını geçirdiği Ankara'yı dolaştı biraz... Huzursuzdu.
"Ben eski ODTÜ'lüyüm. Sol sempatizanıydım. Türkeş'e karşı kin doluydum. Aklımdan hep eski dönemler geçiyordu. Korkuyordum. Sıkıntıdan midem bozuldu. Buluşmaya karnımda korkuyla gittim yani..."
Sonra MHP'liler aldı kendisini...
Bir eve götürüldü. Orada çay içtiler. Bir süre sonra oradan kalkıp başka bir eve gittiler. Bir çay da orada... Yine ev değişikliği...
Oradan gelip Tuğrul Türkeş aldı kendisini...
Nihayet Esat'taki işyerine geldi MHP lideri... Yanında bir milletvekili vardı. Özararat kendisini tanıttı, niyetini anlattı. Ve sözü Alpaslan Türkeş aldı:
"Konuşmasının başında, Türkiye-Ermeni ilişkilerini geniş bir perspektiften anlattı. 'Türklerin Ermenilerle ilişkisi 1915'te başlamamıştır. 600 senelik bir müşterekliğimiz var. Birlikte türküler, yemekler icat ettik. Kız aldık verdik' dedi ve bana sorular sormaya başladı:
'Malazgirt Savaşı'nı Türklerin Ermenilerle birlikte kazandığını biliyor musun?
'İstanbul'un alınmasında Ermenilerin yaptığı kahramanlıklardan haberin var mı?
'Fatih Sultan Mehmet'in Ermeni Patrikhanesini nasıl bir fermanla açtırdığından haberdar mısın?
'Çanakkale'de Atatürk'ün yanında savaşan Ermeni askerlerin adlarını biliyor musun?
'Atatürk'ün bugün kullandığımız alfabeyi Ermeni dil bilgini Agop Martayan'a hazırlattığını ve sonra ona Dilaçar soyadını verdiğini biliyor muydun?'"
'Atatürk'ün imzasını bir Ermeni güzel yazı hocasının çizdiğini duymuş muydun?'"
'Parmağımı ısırdım'
Özararat, üst üste gelen bu sorular karşısında şaşkına dönmüştü.
"Ben Türkiye'de okudum ama bunların hiçbirini duymamıştım" dedi.
Bunun üzerine Türkeş şunları söyledi:
"Tarihe böyle geniş bir perspektiften bakmak lazım. 1915 bu 600 yıllık ilişkinin bir kazasıdır. Olaylarda yabancı devletlerin çok dahli vardır. Buradaki insanları kullanmak istemişlerdir. Bizimkilerin de kabahatleri var, ama şimdi yapılması gereken bu kazayı telafi edip eski dostluğu devam ettirmektir."
Özararat, ilk defa Türkiye'den birisinden böyle bir yaklaşım işitiyordu. Üstelik konuşan, "milliyetçilerin başbuğu" olarak bilinen adamdı.
Şaşırmıştı. Parmağını ısırıyordu.
Türkeş "Ne yapıyorsun?" diye sordu.
"Duyduklarım doğru mu, rüya mı görüyorum diye parmağımı ısırıyorum" dedi Özararat...
Bunun üzerine Türkeş, Özararat'ı yanına çağırdı, yanaklarından öptü, "Çok dobra insanmışsın" dedi.
'Anlatsam, inanmazlar'
Konuşma bitince Özararat, "Sayın Türkeş" dedi, "...Ben yetkisiz bir insanım. Bu dinlediklerimi anlatsam kimse inanmaz. Ama Ermenistan'dakilerin bilmesinde yarar var. Bu söylediklerinizi Ermenistan Cumhurbaşkanı'na da söyleyebilir misiniz?"
"Tabii söylerim" diye yanıtladı Türkeş...
Özararat, "Petrosyan, martta Paris'e gelecek. Kendisiyle görüşeyim, belki orada buluşabilirsiniz" diyerek ayrıldı.
Hemen telefon başına koştu. Önerisini Petrosyan'a iletti.
Erivan, teklifi incelemeye aldı.
Tereddütteydiler. MHP'nin geçmişi ürkütücüydü. Üstelik partinin oyu yüzde 10'un altındaydı. O yüzden bu görüşmenin etkili olup olmayacağından emin değildiler.
Özararat, "MHP'yi ikna etmek önemli" diye ısrar etti. Aynı sıralarda Türkeş de hem devleti hem de Azerbaycan yetkililerini gelişmelerden haberdar ediyordu. Böyle bir diyaloeun, sürmekte olan Azeri-Ermeni savaşına da çözüm getirebileceği umuduyla herkes destek verdi. Üstelik ortada bir de karşılıklı esirler sorunu vardı.
Nihayet Erivan'dan da görüşme kararı çıkmasıyla Paris buluşması kesinlik kazandı.
Paris'te bir otelde
Türkeş 12 Mart'ta geldi Paris'e...
Kendisini Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin'in talimatıyla de Gaulle Havaalanı'nda Türkiye'nin Paris Büyükelçisi Tanşuğ Bleda ile birlikte Samson Özararat karşıladı.
Büyükelçinin arabasıyla Ermenistan Devlet Başkanı Ter Petrosyan'ın kaldığı Crillon Otele geldiler.
Samson Özararat, Türkeş'in arabasının kapısını açarken heyecan içindeydi. 1915'ten beri ilk kez Türkiye Cumhuriyeti, Ermenistan'la hem de en üst düzeyde görüşecekti. Ve bu görüşme, onun girişimi sayesinde başarılmıştı.
TÜRKEŞ GÖRÜŞMEYE GELİYOR
12 Mart 1993... Paris'te Concorde Meydanı... Crillon Oteli'nin önü... MHP lideri Alpaslan Türkeş, Paris'teki Türk büyükelçisinin arabasından iniyor. Kapısını tutan Özararat gülümsüyor. Birazdan Ermenistan Devlet Başkanı Ter Petrosyan'la buluşacaklar ve bu, bir ilk olacak.
Özararat kimdir?
1951 Konya doğumlu.
Konya 19 Mayıs İlkokulu'ndan mezun oldu. Merasimlerde mehter takımı davulcusu idi.
Ortaokulu İstanbul'da Saint Joseph'te, liseyi Ankara Fen Lisesi'nde okudu. Fen Lisesi'nde öğrenci birliği başkanıydı. 1970'lerin başında ODTÜ'de Endüstri Mühendisliği'ndeydi.
12 Mart döneminde yurtlardaki eylemlere katılıp stadyuma kapatılan öğrenciler arasındaydı. Yargılandı, beraat etti.
1974'te mezun olduktan sonra Türkiye Elektrik Kurumu'nda mühendis olarak çalışmaya başladı. Aynı dönemde yine ODTÜ'de iş idaresi dalında master yaptı. Ardından İstanbul'da Sabancı Holding'de (KORDSA) proje mühendisi olarak çalıştı.
Askerliğini 1979-80 yıllarında Deniz Harp Okulu Yön Eylem Araştırması bölümünde öğretim üyesi olarak tamamladı.
1980'de bir Fransız'la evlendi, Fransız vatandaşı oldu ve Nice'e yerleşti. İki çocuk sahibi oldu.
25 yıldır Fransa'da. Halen Ermenistan'a Avrupa'dan yapılan yardımları koordine eden "SOS-ARMENIE" adlı bir yardım kuruluşunun başkanı. Hem Fransız, hem Ermenistan pasaportu taşıyor.
Ermenistan Devlet Başkanı Ter Petrosyan'a danışmanlık yaptı. Hem Ankara'da hem Erivan'da devletin üst düzey yetkilileriyle görüşebilmesiyle tanınıyor.