BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  POLİTİKA

Türkeş 12 Eylülde zor saklanmış

Yaşar Okuyan, 12 Eylül'le ilgili öyle şeyler anlattı ki bunlar ilk! Hele Türkeş'in bir saklanma öyküsü var ki müthiş!..

Abone ol

Yaşar Okuyan, '12 Eylül 1980 darbesi öncesinde yaşananları son kitabında anlattı. Dönemin MHP Genel Sekreter Yardımcılığı görevini yürüten Okuyan, darbeyi Demirel'e haber vermiş ama inandıramamış!

Türkeş'in yakın çalışma arkadaşı, dönemin MHP Genel Sekreter Yardımcısı Yaşar Okuyan, önümüzdeki günlerde yayınlayacağı yeni kitabını ilk defa
Akşam'la paylaştı. 12 Eylül'de yakalanan ve 3 yıla yakın hapis yatan Okuyan, 10 yıl idamdan yargılandı. Okuyan, Mamak Cezaevi'nde ve Kirazlıdere Dil Okulu'nda yaşadıklarını anlattı. 'Diyarbarkır'da, Metris'te, Mamak'ta olanlar araştırılmalı ve hesap sorulmalı. Kenan Evren'i affeder miyim? Affetmek Allah'a mahsustur...' diyen Okuyan'ın anılarından 12 Eylül 1980...


Faili meçhul cinayetlere evlatlarını, eşlerini kurban veren annelerin, babalarını kaybeden çocukların feryatları dinmiyordu. Darbe artık sokakta konuşulur hale gelmişti. Öyle günlerden birinde, 11 Eylül'de Yaşar Okuyan'ın parti telefonu çaldı:

"İZİNLER İPTAL EDİLDİ DARBE OLACAK"

'Arayan Zırhlı Birlikler'de görevli bir binbaşı arkadaşımın eşiydi. 'Sizinle görüşebilir miyim? Hastamız var ricam olacaktı' dedi. Bahçelievler'de bir pastanede buluştuk bana, 'Bu akşam bir askeri harekat olacak. Dün akşam tüm izinleri iptal ettiler' dedi. Eşi evden çıkmadan bana haber vermesini istemiş. Hemen Türkeş'in Oran'daki evine gittim. Durumu anlattım. Benzeri bir duyum aldığını söyledi. Derken görüşme trafiği başladı. Partiye uğradık. Odalarımızdaki evrakları gözden geçirdik. Sonra Türkeş'le beraber benim Bahçelievler'deki evime geldik. Misafirler olduğu için Turan Koçal'ın üst kattaki dairesine geçtik. O dönem dayım MHP İstanbul Milletvekili. Ardından Türkmen Onur ve Ramiz Ongun geldiler.'

DEMİREL'İ BİR TÜRLÜ
İNANMAMIŞ!

[PAGE]

İNANMADI MİT'İ ARADI

'Türkeş'e, 'Demirel'e haber vereyim mi?' diye sordum. 'İsabet olur' dedi. Dönemin Sanayi ve Ticaret Bakanı Nuri Bayar'a ulaştım. 'Beyefendiye iletin bu gece kesin darbe olacak' diye uyardım. Nuri Bey emin olup olmadığımı sordu. 'Eminim' deyince hemen Güniz sokağa gidip durumu Demirel'e anlatmış. Demirel de MİT Müsteşarını arayıp, 'Darbe mi olacak?' diye sormuş. Müsteşar 'Yok efendim öyle bir şey' deyince de inanıp rahatlamış. Nuri Bey bir saat sonra beni aradı: Beyefendi gözlerinden öpüyor. 'Bir şey yok müsterih olsunlar' diyor' dedi. Çok ısrar ettim ama dinletemedim. Görüşmelerimiz bütün gece sürdü.'

HAMİLE TANIDIĞIN EVİNDE

Darbeye saatler kala Türkeş'in nerede saklanacağı konusunu gizemini koruyordu. Tuğrul Türkeş uçak saatlerine bakmış ancak yurtdışı için uçak bulunamamıştı.

'Sol bir ihtilal olursa başımız belaya girer diye endişe ediyoruz. Ama güvenli bir yer de bulamıyoruz. Sonunda aklıma Halil Şıvgın geldi. Halil yakın arkadaşım. O dönem Milli Mücadele Birliği'nde grubunun içerisindeydi. Gece yarısı Halil'i aradım. Evde kimse olmadığını öğrenince geleceğimi söyledim. Türkeş'e de, 'efendim gidiyoruz' dedim, 'Uygun olur mu, beni söyledin mi?' diye sordu. 'Tamamdır' dedim ve çıktık. Türkeş benim arabamda. Arkadan Tuğrul, Ramiz ve Türkmen diğer arabayla geliyor. Filistin sokağına geldik. Önden Türkmen'le ben çıktım. Halil kapıyı açtı, 'İhtilal oluyor Türkeş'i burada saklayacağız' deyince iyice panik oldu. Haklı adam. Çünkü eşi hamile. İhtilal çocuk oyuncağı mı? Eşini ve çocuğunu düşünüyor. İlk önce 'Olmaz' diye tepki verdi. Biz tartışırken Hale geldi. Durumu anlattım. Hale Şıvgın delikanlı kadındır, korkusuz dur. Onlarca erkeği cebinden çıkarır. Önce Halil'e çıkıştı, 'Ayıp değil mi Halil, Türkeş Bey gelmiş, kapıyı mı kapatacağız?' dedi. Sonra hemen Türkeş'i alıp yukarı çıkarmamı istedi.'

TÜRKEŞ TESLİM OLUYOR
ERTUĞRUL GÜNAY NAMAZ
KILIYOR

[PAGE]

CUNTA ARABA ARIYOR

'Türkeş yukarı çıktı. Ayrılmadan her şeyi konuştuk. Normal davranılacak, bir ekmekse bir ekmek alınacak, iki değil. Evde misafir varmış gibi davranılmayacak. Günlük rutinden dışarı çıkılmayacak... Türkeş'i, Şıvgınlar'a emanet edip gittik. Gece saat 01.30'da tank sesleri gelmeye başladı. Atatürk Bulvarı üzerindeyiz. Bahçeli'de bir arkadaşın evine sığındık ve o gece ihtilal oldu'.

'Ertesi sabah radyo televizyon sürekli duyuruyor: Bülent Ecevit, Erbakan, Demirel, Türkeş gözaltında diye. Ama aslında aralarında Türkeş yok. Hepsini gidip yakalıyorlar bir tek Türkeş bulunamıyor. Deliriyorlar tabii. En son 06 RV 437 plakalı beyaz 131 Şahin'le görülmüş. O benim arabam. Herkes beni arıyor. Türkeş 3 gün sonra teslim olmaya karar verdi. Çünkü solcu bir darbe olmadığı anlaşıldı. Kader Sokak'taki kendi evine sabaha karşı geçti. Sonra Merkez Komutanlığı'na telefon etti. Adresini verdi. Gelmişler, 'Neredeydiniz?' sorusuna 'Buradaydım' yanıtını vermiş. 'Olmaz biz geldik yoktun' falan demişler ama kalorifer dairesindeyim diye ikna etmiş.

ECEVİT'LE PİNPON 

Kirazlıdere Dil Okulu Ankara Bahçelievler'deki Merkez Komutanlığı'nın arkasındaydı. İlk misafirleri biz olduk. Tüm tutukluların temsilcisiyim. Türkeş orada. Erbakan, Recai Kutan, Şevket Kazan, Ertuğrul Günay, Ecevit Perinçek ve ekibi orada. Yüzün üzerinde siyasetçi.

l Mescit yaptırıldı. Ertuğrul Günay orada namaz kılmıştır. Önce uzak kalmıştı sonra bizimle ibadet etmek için gelmeye başladı. İlhami Soysal, Doğu Perinçek, Oral Çalışlar herkes var. Gerilim falan yaşanmıyordu. Havalandırmada beni bir Erbakan'la bir Ecevit'le bir Perinçek'le gören askerler epey şaşırıyormuş. Dil Okulu medeni bir yerdi. 17 aya orada kaldım.

TİKİP davasından yargılanan Perinçek grubu bize satranç öğretti. Herkese öğrettiler. Oral Çalışlar'la epey muhabbetimiz olmuştur mesela. Komutandan izin çıktı pinpon masası getirttim. Büyük olay oldu.

Pinpon oynadık Ecevit'le. Ecevit'le ben ikili oluyorduk, karışımızda Doğu Perinçek ve Oral Çalışlar. Pinpon turnuvası yapıyorduk. Bir bakıyorsunuz Türkeş, Ecevit, Erbakan gayet saygın sohbet ediyorlar. Dil Okulu'nda tarihi görüntüler yaşandı. Orada insanlar birbirlerini ilk belki yakından tanıma imkanı buldu. Bir tek gün liderler de orada yatanlar da nezaketini kaybetmemiştir.

CEZAEVİNİN ŞAŞIRTAN
YENİ KONUĞU 

[PAGE]

ERBAKAN CEZAEVİNDE

MSP'liler tahliye edildi. Birkaç gün geçmişti ki birden kapı açıldı ve içeri Necmettin Erbakan girdi. Şaşkına döndük. Bir mesele için karakola gidiyor. Orada tamamen başka bir gerekçe gösterip tutukluyorlar. Ancak habersiz yakalandığı için üzerinde hiçbir şey yok. Erbakan'a birisi yedek pijamasını, diğeri havlusunu verdi. Bir kaç gün onlarla idare etmek zorunda kaldı.

Demirel'e giden Evren imzalı emir

Yaşar Okuyan'ın arşivinden 12 Eylül'e ait ilginç bir belge de ortaya çıktı.
9. Cumhurbaşkanı'nın Okuyan'la paylaştığı belge 12 Eylül sabahı askerler tarafından Demirel'e teslim edildi. 'Orgeneral Genel Kurmay ve Güvenlik Konseyi Başkanı Kenan Evren' imzasını taşıyan belgede, 'Parlamento üyeliği sıfatınız kaldırılmıştır. Hiçbir konuda beyanat verme yetkiniz yoktur. Can güvenliğiniz TSK'nın teminatı altındadır. Emniyet içinde havaalanına götürülecek, oradan uçakla Hamzaköy, Gelibolu'ya gideceksiniz. Arzu ettiğiniz takdirde ailenizi de yanınızda götürebilirsiniz. Bir saat içinde hazırlanıp harekete hazır olduğunuzu güvenliğiniz için gelen subaya bildiriniz. '

SHERATON'DA 'LÜKS' KAÇAKLAR

Okuyan, Türkeş'in kaçırılmasının ardından gizlice İstanbul'a gider ve ilginç bir yere, Sheraton'a saklanır. 'Sheraton'da bir başkasının adıyla kalıyorum. İkinci gün, pencereden bir baktım aşağısı polis asker kaynıyor. 'Beni almaya geldiler' dedim. 20 dakika geçti gelen giden yok. Sonradan öğrendim ki, DİSK Genel Sekreteri Fehmi Işıklar da 'lüks otele kimse bakmaz' diye Sheraton'a saklanmış ve askerler onu almaya gelmişler. İki kat üste baksalar beni de yakalayacaklar. Zengin bir arkadaşımın Boğaz'daki villasına yerleştim. Bir gün havuzda güneşlenirken bir motordan, 'Okuyan Okuyan' diye sesleniyorlar. Bir baktım rahmetli Kemal Ilıcak ve eşi Nazlı Boğaz'da gezinti yapıyorlar. Kemal Ilıcak, 'Oğlum kabak gibi görünüyorsun, bu nasıl saklanma' diye bağırıyor.'

MAMAK CEHENNEMİ
BAŞLIYOR

[PAGE]

ORADA CEHENNEMİ YAŞADIK 

Dil Okulu'nda askerler bize iyi davranıyor. Daktilo bile var. Evren'in aleyhine 3 bildiri yazdım içerde. Bir er vasıtasıyla dışarı yollamayı başardım. Postayla dağıtıldı. Evren'e cuntaya büyük hakaretler var. Farklı postanelerden gönderiyoruz ki yakalanmayalım. İkincisinde de yakalanmadık. Üçüncüsünde bizim saf arkadaşlar, 'Nasıl olsa bir şey olmuyor' diye bir çuvala koyup Ulus Postanesi'ne götürüyorlar bildirileri ve anında enseleniyorlar. Bildirileri benim hazırladığım ortaya çıkınca, askerler büyük şaşkınlık geçiriyor; cezaevindeyim. Mamak biletim kesiliyor.

MAMAK CEHENNEMİ

Felaket tarif edilemez yaşanır. Mamak'ta cehennemi yaşadık. Ortada bir hayvan kafesi. Kasımdayız, hava buz gibi. Aynı anda 100 kişiyi kafese koydular. Yeni getirilenler önce orada tutuluyor. Kafes hayatı bazen bir gün bazen bir ay sürüyor. Sonra hücreye. Sürekli aşağılama, dayak. Dil Okulu'ndan çıkarken, bazı adreslerin ve isimlerin bulunduğu 6 sayfayı yanıma almayı başarmıştım. Aklım o kağıtlarda. Kıpırdayamıyorum, copu dayıyorlar. Korkunç bir muamele. O kağıtlar yakalanırsa bir sürü insan yanacak. Bavulumun üzerinde oturuyorum. Almam mümkün değil. Bir ara 'Üşüdüm bavuldaki bornozu alayım' dedim nasılsa izin verdiler. O sırada kağıtları aldım.

Saatler sonra tuvalete gitmeme bağıra aşağılaya izin verdiler. Yan yana iki tuvalet. Taşmış zaten giremiyorsun. Pis falan denmez başka bir şey. Böğürerek girdim. O saman kağıtları yırtıp elimle pisliğin içine karıştırıyorum. Ama gitmiyor. Felaket bir şey. Terliyorum. Un ufak ettim böğürerek hepsini içerlere ittim. Döndüm ama 2 sayfa hala bende. Nöbet değişiminde tekrar tuvalet dedim. Bu defa musluğu açtım. Su o kadar pis ki, simsiyah. O iki sayfayı o pis suyla hamur yapıp yedim. Ama çıkarıyorum bir yandan. Yiyemediğim bölümleri yine pisliklerin içine gömdüm. 24 saat bizi kıpırdamadan oturttular.