Türk insanı AB'ye ne kadar hazır? sorusuna yanıt arayan Hürriyet yazarı Cüneyt Ülsever, "Cıssss" kelimesinin Türkçe sözlükte olmadığını yazınca hedef tahtası oldu.
Abone olYeni Şafak yazarı İbrahim Kardeş, bugünkü yazısında Cüneyt Ülsever'e sataşmış. Hemde, ceviz kabuğunu doldurmayan bir konudan dolayı... Cüneyt Atışsever Hürriyet' gazetesinin her pazar verdiği eklerden biri de İnsan Kaynakları. 12 sayfalık bu ekin neredeyse yarısından çoğunu eleman arama ilânları doldurur. Bu ilânların da neredeyse yarısı İngilizce veya Almanca yazılmıştır. İK'nin sürekli yazarlarından biri de Cüneyt Ülsever'dir. Sekiz haftadır "Türk insanı AB'ye ne kadar hazır?" sorusuna yanıt arayan Ülsever, 27 Haziran 2004 Pazar günü "Korkutarak insan yetiştirme sanatı" başlığını verdiği yazısına "Bu hafta son!" cümlesiyle başlamış. Şimdiye kadar bu konuda yazdıklarının özetini bulurum umuduyla okumaya başladım. Türkiye'de insan yetiştirme düzeninin korkuya, yasaklamaya, engellemeye, uzak durmaya dayanan bir işleyişi olduğunu; bu işleyişin evde, okulda, askerlikte, iş yaşamında hep yürürlükte olduğunu belirten Cüneyt Ülsever, yazısının bir yerinde şöyle diyor: "Cısss!" Bir Türk bebeğinin, insan olarak fıtratına uygun bir biçimde, içindeki merakı yenmek amacı ile parmağını bir objeye uzattığı anda karşılaştığı ilk kelime budur! "Cıss, dokunma!" Bugüne dek herhangi bir Türkçe sözlükte yer almamış bu kelime her Türk vatandaşının Türkçe'de öğrendiği ilk kelimedir." Cüneyt Ülsever'e göre, öğrendiğimiz ikinci kelime de "öcü" imiş. Bu savların doğruluğunu ya da yanlışlığını şimdilik bir kenara ya da sosyologlarımıza, psikologlarımıza bırakalım da "cıs" kelimesinin "bugüne dek herhangi bir Türkçe sözlükte yer almamış" olduğu iddiasına bakalım. Yakınımda duran Doğan Büyük Türkçe Sözlük'ü açıyorum. Sayfa 217'de: "[ün.] Çocuğa ihtar hitabı; dokunma" tanımını okuyorum. Cüneyt Ülsever'in hangi cesaretle o cümleyi yazabildiğine şaşıyorum. Vadi Yayınları'nın 2001 yılında yayımladığı, D. Mehmet Doğan'ın sözlüğünde bu kelime var işte. Yoksa Cüneyt Ülsever, kelimeyi "cısss" ya da "cıss" biçiminde aradı da bulamayınca "Bu cıs, o cıs değil!" mi dedi? Sonra Kamus-ı Türkî'ye dayanılarak hazırlanmış Temel Türkçe Sözlük'e bakıyorum, 1. cilt, 173. sayfadan okuyorum: "CIS ünl.e. Çocukların tehlikeli şeylerden ve daha çok ateşten uzak durmalarını sağlamak için söylenir." Öyle anlaşılıyor ki, kelime Şemseddin Sami Bey'in sözlüğünde bile varmış. Axis 2000 Ansiklopedik Sözlük, 1. cilt, s. 584'ten okuyorum: "cıs is.yans. Çocuk dilinde ateş. Ünl. Çocukların tehlikeli şeylerden, özellikle de ateşten uzak durmaları için söylenen uyarı sözü." Burada cıs'ın "ateş" anlamına gelen bir isim olarak sunulması hoşuma gidiyor. Türk Dil Kurumu'nun Okul Sözlüğü'ne balkıyorum, orada da var cıs; "çocukları ateşe ve tehlikeli şeylere karşı uyarırken söylen"en bir ünlem olarak tanımlanmış. Durum buyken, Cüneyt Ülsever, o iddialı cümleyi neden ve nasıl kurabildi acaba? Eski TDK'nin Türkçe Sözlük'üne bakıyorum. Evet, tek ciltlik o sözlükte "cıs" yok. Belki de Cüneyt Ülsever, yalnızca bu sözlüğe bakmış, sözcüğü göremeyince hemen o tuhaf genellemeyi üfürerek bir "atışsever" olduğunu gösterivermiş. Yazısını şöyle bitirmiş Cüneyt Ülsever: "Türkiye Cumhuriyeti bir "korku cumhuriyeti"dir. "Korku cumhuriyetlerinin yetiştirdiği vatandaşların ise 21. Yüzyıl'da ne işi vardır, işte ben bunu çözemiyorum." Sayın yazar, çok haklı. Ancak onun bu yargısına küçük bir ekleme yapmak gerekiyor: Türkiye Cumhuriyeti bir "atış cumhuriyeti"dir! Ve belki de asıl sorulması gereken, "Türk aydını AB'ye ne kadar hazır?" sorusudur. Yazı: İbrahim Kardeş