Türk turizminin kabus yılı yaklaşıyor!
Hem kendi ülkemde, hem de şimdi yaşadığım ülkede (İsviçre) uzun zamandır bulunduğumdan; artı, gazeteci kimliğim olduğu için, iki ülke arasında hep karşılaştırma yaptım.
İsviçre Alp'lerinden selam olsun diyerek ilk yazıma başlamak istiyorum.
İsviçre denildiğinde Davos zirvesi geldi aklınıza değil mi?
Eeeee!
Farkımızı bir kez daha ortaya koymuştuk (!)..
Ya da İsviçre bankaları diyorsunuz...
Yok yok!
Çikolata geliyordur aklınıza sizin. Fondue veya Raclette da
olabilir..Ya da Heidi/Peter ikilisi...
Git gide yükselen İsviçre Frangı mı geldi aklınıza yoksa? İnsan
haklarının korunduğu nadir bir ülke diyorsunuz belki de ?
Öyle mi acaba ?
Hadi, bakalım :
Hem kendi ülkemde, hem de şimdi yaşadığım ülkede (İsviçre) uzun zamandır bulunduğumdan; artı, gazeteci kimliğim olduğu için, iki ülke arasında hep karşılaştırma yaptım.
Toplumsal olaylara tepkisiz kalamadığımdan, burada Türk toplumunun sorunlarını irdelemiş (Kadın sorunları ağırlıklı olarak), elimden geldiğince sosyal çalışmalara katılmış, bu da yetmemiş,bir dönem entegrasyon ve informasyon endeksli gazete çıkarmış olup, yeldeğirmenleri ile bir süre savaşmıs bulundum.
Sonuç olarak; Entegrasyonun çift taraflı olması gerektiğini anlayarak kapattık o dönemi... Kaldı ki; burada etrafa bol ışık saçan bir Türk gençliği yetişiyor, onların hiç bir şeye ihtiyacı yok. Eğitimli, birkaç yabancı dili konuşabilen bir gençlik geliyor. Umarım ülkeleri onları, onlar da ülkelerini kaybetmez.
Eğitim sistemi/ Avrupa'da basın /Avrupa ile Türkiye'de ki Türk arasında ki farklar/ Evlilik kurumu ve burada geldiği nokta/Aktüel haberler; hep bunları karşılaştırarak , gündemle harmanlayarak, çıkacak tabloyu sizinle paylaşmak istiyorum...
Örneğin; Türkiye'de yaşanan gündemde ki bir haberin (gündem canlı Türkiye'de) yabancı basında nasıl değerlendirildiğini benim yazılarımda bulacaksınız. Buradaki görüşü size yorumlarımla aktaracağım.
''Avrupa'da ki Türk'' çok mu ferah yaşıyor ? Sıkıntıları, çıkmazları, hayalleri neler ?
Yabancı düşmanlığı var mı? Varsa bizler bunun neresindeyiz? Burada ki gençlerimiz diğerleri ile eşit şartlarda mı? Gençlerimizin sorunları neler? Kadın sorunları burada daha mı az yaşanıyor?
Aile içi şiddet/kadına baskı, sadece Türk toplumuna özgü bir olay mı ? Türk'lere neden önyargılı davranılmaktadır? Dinimizden dolayı kaynaklanan önyargılar neler? Bunlara zaman zaman değineceğim...
Gelin ilk yazımda turizmi ve yükselen İsviçre Frangını irdeleyelim ne dersiniz ?
Ülkemizde, tatil anlayışının uzun dönemdir değiştiğini gözlemliyorum. Artık sadece deniz/ güneş değil alternatif tatil arayışı içinde de herkes.
İç turizm kadar dış turizm de çok hareketlendi. Tatilini Avrupa veya dünyanın başka bir kıtasında geçirmek isteyenler de gitgide çoğalıyor...
Avrupa'da yaşayan Türkler' de yeni jenerasyona baktığımızda, onlar da tatillerini kendi ülkeleri yerine, farklı ülkelerde geçirmeyi tercih ediyorlar.
Ama yine de, onlar için kendi ülkelerinde tatil yapmanın zevki çok daha farklı...İstanbul'u / Bodrum'u çok seviyorlar...
Diğer taraftan, bu sene 1 Ağustos'a gelen Ramazan, seneye 21 temmuza denk geliyor.
Bakalım bu durum tatil döneminde ki gidiş gelişleri ne oranda etkileyecek? Avrupa'daki Türkler, Ramazan'da Türkiye'de olmayı tercih etmiyorlar. Görünen o ki, seneye, tatil zamanında, gidiş gelişler oldukça düşecek. Hatta bu anlamda bir turizm kıyameti de yaşanabilir..
Turizmciler bunun için şimdiden kafalarını kaşımaya başladılar sanırım...
Ve İsviçre Frangı'nın önemli yükselişi ;
Tatilciler oldukça keyifliler ama, bir de arka plana bakalım;
Ekonomik krizin sonuçlarının yavaş yavaş hissedilmesinin bir sonucudur bu artış... 100 yıldan beri dünyanın en istikrarlı parası olarak bilinen İsviçre Frangı kriz döneminde de en güvenilir para olma özelliğini koruyor.
Bu durum İsviçre ekonomisi açısından ciddi bir engel.
Niye mi ?
İhracata dayalı ekonomi, Frangın değerlenmesi ile mal satışında zorluklara neden oluyor, önlem için fiyatlar düşürülmüs ama yine de , iş yerlerinin kapanması ve işsizliğin gündeme geleceği belirtiliyor.
Ve İsviçre Turizmi;
Frangın yükselmesi turizmi de önemli ölçüde etkileyecek gibi görünüyor. Konaklama giderleri artacağından, İsviçre dışından gelecek olan turistlerin azalması gündeme gelecek.
İsviçre buna benzer bir örneği 1972 de yaşamış ve 300.000 çalışan işlerini kaybetmiş.
Kimler mi karlı ?
Göçmenler tabii... Paranın yükselmesiyle, kendi ülkelerinde alım güçleri artıyor. Ama; uzun vadeli bakıldığında, işsizlik kaderleri olabilir...
Kendilerini/geleceklerini ilgilendiren referandumlarda oy kullanma hakkı olduğu halde büyük bir çoğunluğu oy kullanmayan, yapılan her seçimle göçmenleri daha da zorlayan kararlar alan hükümete karşı reaksiyon göstermeyen, ama kendi ülkelerinde ki seçimde anavatanlarına koşan bu toplumu, bazen ben de anlamadığımı söyleyerek bitirmek istiyorum yazımı.
Beni takip edin...