Nasıl mı? Bu sorunun cevabını Telekom Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Toros, Nesrin Yanık'a anlattı.
Abone olTürk Telekom’un göreve yeni atanan genel müdür yardımcısı Mehmet Toros, internet altyapısındaki son gelişmeleri Nesrin Yanık’a anlattı...
“Artık internet altyapımız daha güçlü!”
Yaklaşık iki aydır internet kullanıcıları adeta Çin işkencesi çektiren sorun nihayet çözüldü. 22 Mayıs’ta Cezayir’de meydana gelen deprem, Akdenizden geçen ana fiberoptik kablolarının birkaç yerinden birden kopmasına neden olmuştu. Türk Telekom’un internet yurtdışı bağlantısının büyük bölümü bu kablolar üzerinden sağlandığından, Cezayir’in yaşadığı deprem Türkiye’nin internet servis sağlayıcılarına da kriz olarak yansıdı. Ve interneti yaşamlarının bir parçası olarak görenler için işkence dolu günler başladı.
Konuyla ilgili şikayetlerin odak noktası haline gelen Türk Telekom ise, bize uzun gelse de teknik olarak oldukça kısa bir sürede sorunu çözmeyi başardı. Krizin 5. gününde İstanbul ile Almanya arasında uydu üzerinden bir internet devresi açıldı. 10. gün içerisinde ise, uydu üzerinden ciddi bir kapasite servise verilmiş durumdaydı. Takip eden günler Türk Telekom açısından son derece başarılı çalışmalara sahne oldu. Sorunun ortaya çıkışının 25. gününde, kapasitenin yaklaşık yüzde 50’si uydular üzerinden sağlandı, ki uydu üzerinden internet bağlantısı gerçekleştirmek dünyanın en gelişmiş ülkelerinin bile kolay kolay yapamadığı bir işti. Bugün itibariyle ise, Türk Telekom, 1.2 Gbps olan yurtdışı internet kapasitesini tam iki katına çıkarmış durumda.
Kısa sürede gerçekleştirilen bu çalışmada, Türk Telekom yönetici ve personelinin ciddi bir emeği bulunuyor. Konuyla ilgili,Türk Telekom’un Gölbaşı’ndaki uydu yer istasyonlarında Türk Telekom Uydu Haberleşme ve Yönetim Daire Başkanı Mehmet Toros’a sorular sormuştuk. Bu görüşmemiz Mehmet Toros’a uğurlu gelmiş olmalı ki, birkaç gün sonra Türk Telekom Genel Müdür Yardımcılığına atandığını öğrendik. Türkiye’nin uzaya fırlatılan ilk uydusundan tutun da, son yıllarda uydu haberleşme sistemlerinde kat edilen tüm gelişmelerin birebir içinde yer alan Mehmet Toros ile röportajımızı yeni sıfatıyla sunmak kısmet oldu.
İnternet kullanıcıları, bir süredir uydu hatlarından sağlanan bağlantıda yaşanan gecikmeden yakınıyor. Bu gecikme neden kaynaklandı ve Türk Telekom sorunla ilgili ne gibi tedbirler aldı?
Bu gecikme, daha doğrusu internet erişimindeki yavaşlama yaklaşık bir ay kademeli olarak yaşandı. Biliyorsunuz, 22 Mayıs tarihlerinde Cezayir’de bir deprem meydana geldi. Bu deprem nedeniyle deniz altından geçen çok yüksek kapasiteli ana fiberoptik kablolar birkaç yerinden den koptu ki bu kabloların en önemlisi Se Me We –3 olarak bilinen ve Singapur’dan çıkarak Hint Okyanusu, Akdeniz ve Atlantik Okyanusu tabana serilerek İngiltere de sonlanan Fiber optik deniz altı kablo sistemidir. Türkiye’nin olduğu gibi Akdeniz ülkelerinin internet yurtdışı bağlantılarının büyük bir bölümü bu kablolar üzerinden sağlanmaktadır. O tarihe kadar Türk Telekom toplam yurtdışı internet kapasitesi 1.2 Gbps (sadece geliş olarak) düzeyindeydi. Bu büyüklükteki kapasite’nin tamamı, sözünü ettiğimiz kablo sistemi ile birlikte uydu üzerinden de alternatifli olarak sağlanmaktaydı. Yatırım ve işletme maliyetlerinin uyduya göre önemli ölçüde düşük olması nedeniyle bu kapasitemizin büyük bir bölümü fiber optik kablo sistemleri aracılığı ile gerçekleştirilmektedir. Se Me We-3 denizaltı kablo sistemini kullanan diğer ülkelerin operatörlerine ait uluslararsı internet erişimiyle birlikte Türkiye’nin de erişimini etkilemiştir. Diğer yandan, Türkiye’deki internet servis sağlayıcıları da bağlantılarının kapasitelerinin büyük bir bölümünü Türk Telekom üzerinden almaları nedeniyle, bu sorundan etkilendiler. Ancak Türkiye’deki internet servis sağlayıcıları ellerindeki mevcut imkanlarıyla da, diğer bir deyişle kendilerine ait uydu sistemleriyle tamamen Türk Telekom’dan bağımsız olarak da internet networklerinin, yurtdışı bağlantılarını gerçekleştirmektedirler. Bildiğimiz bu kablo sorunun yaşandığı andan itibaren beş gün içerisinde İstanbul ile Almanya arasında Türksat-2A uydumuz üzerinden ilk aşamada 34 Mbps internet devresi açtık. Takip eden 10 gün uydu üzerinde bir 155 Mbps ve bir de çift yönlü 34 Mbps kapasitelerini servise verdik. Bu problemden önceTürk Telekom’un internet kapasitesi 1.2 Gbps idi. Problem oluştuktan 25 gün sonrasında bu kapasitenin yüzde 50’sini uydular üzerinden sağladık. Ve hemen 26’ncı günde bir o kadar kapasite daha farklı bir kablo güzergahından alternatif oluşturduk ve önceki kapasiteye ulaştık. Problem olduktan bir ay sonra da depremden zarar gören kablo onarıldı. Bugün Tükiye’nin yurtdışı internet bağlantı kapasitesi 2.4 Gbps düzeyindedir..
Yurtdışı bağlantı kapasitesinin iki katına çıkması internet bağlantı hızını artırdı mı?
Şüphesiz!.. Bunu Türk Telekom’dan servis alan tüm son kullanıcılar ve ISS’lerin bağlantı ve erişim hızlarındaki artıştan anlamak mümkün. Hedefimiz bu kapasitemizi çok daha yüksek seviyelere ulaştırmak ve bunun için de önemli ve büyük adımlar bugün olduğu gibi Cezayir depremi öncesinde de atılmış durumda.
Bu deprem, bağlantı sistemlerinde farklı anlayışları da gündeme getirdi mi, fiberoptik ile uydu birbirinin alternatifi olabilir mi?
Bügün dünyadaki uygulamaya bakarsak, tüm operatörler internet omurga geniş band bağlantılarının çok önemli bir kısmını kablo sistemleri aracılığıyla sağlamaktadır. Nedeni tabiki maliyetler... Hiç şüphesiz ki, uydular en önemli alternatif özelliğini korumaktadır, maliyetlerin kabloya oranla yüksek olmasına rağmen.. Günümüz erişim teknolojisiyle, uydular üzerinden ancak 155 Mbps hızına kadar geniş band veri transmisyonu yapılabilmektedir. Bunun nedeni de, uydular üzerindeki transponder adı verilen aktarım donanımının band genişliklerinin fiziksel sınırıdır.
İnternet bağlantısını uydudan sağlama imkanınız yok muydu?
İletişimin olmazsa olmaz kuralı yedekliliktir. Uyduların iç donanımları bile yedekli yani alternatifli olarak dizayn edilir. Hatta uydunun tamamının herhangi bir nedenle devre dışı kalması olasılığına karşı alternatif olabilecek uydular acil durum planları içinde yer alır. Bu gerçekten yola çıkarsanız her türlü iletişim servislerini alternatifli olarak tasarlamanız gerekliliği ortaya çıkar. Yurt dışı internet bağlantı devrelerimizi oluştururken uydu uygulamalarını kablo sistemlerindeki uygulamalarımıza alternatif oluşturacak şekilde çalışmalarımızı yaptık. Ancak altını çizerek tekrarlamakta yarar görüyorum, teknolojik/fiziksel limitler ve maliyetler dikkate alınarak bu planlamayı yapmak zorundasınız. Bu çerçevede, kablo kopması olayından sonra internet kapasitemizi uydulara aktarma işlemlerini mümkün olduğunca yüksek düzeyde gerçekleştirdik. Ancak, geniş band internet erişimi için kullanılan uydu sistemleri özel sipariş üzerine üretilen sistemler olaması nedeniyle bir anda temin etmeniz çok güç. Şunu da belirtmekte yarar görüyorum; elimizdeki sistem ve raf yedeklerimizi de kullanarak kısa sürede bir kaç yüz Mbps kapasitesinde erişimi sağladık. Ek sistemleri yurt dışında bulunan üretici firmasından elden teslim alarak getirilmesini sağladık. Bu erişimi sadece Türksat uydularından değil, hissedarı olduğumuz diğer uydu işleticisi uluslararası şirketlerin uydularından da gerçekleştirdik. Biliyorsunuz ki, Türksat uydularımızın da geniş band veri aktarımı kabiliyeti sınırlı.
Türk Telekom Uydu Haberleşme Dairesi olarak şu anda yürüttüğünüz ve planladığınız başka projeler var mı?
İnternet uygulamalarına yönelik çözümler uygulamalarımız zaten yürütülmekteydi. Ancak Türk Telekomünikasyon A.Ş.’de Kamu İhale Kanunu’na tabi bir kuruluş olması dolayısıyla bu kanuna göre hizmet ve ürün alımlarımızı yapmak zorundayız. Bu kapsamda internet yurtdışı bağlantımız için IP ve Teleport servisi alımı için ihale süreci, yılın birinci çeyreğinde başlatılmıştı zaten. Internet servisleriyle bağlantılı olarak özellikle Orta Asya ülkeleri için benzeri servisi Türkiye üzerinden sağlanmasına yönelik proje çalışmalarımız devam ediyor. Bunun yanısıra INMARSAT Uyduları ve network’ü üzerinden halen vermekte olduğumuz mobil iletişim servislerini modernize ederek ve ek sistemler kurarak özellikle kara ve deniz ulaşım araçlarına ses ve text iletişimi yanında yüksek hızlı veri işetişimi, yani internet erişimi ve e-mail servisi sunmaya imkan tanıyacak olan Inmarsat yer istasyonları kurulması yönünde bir projemiz bulunmaktadır. Bununla ilgili fizibilite çalışmalarını tamamlamak üzereyiz. Ayrıca uzaydaki TÜRKSAT uydularımız ve mevcut yörüngelerimizin etkin ve karlı kullanımıyla ilgili çalışmaları büyük bir hızla yürütüyoruz. Biliyorsunuz uyduların belirli bir ömrü var. Yerküreye olan uzaklığı 36 bin kilometre olan Jeosenkron yörüngede , saatte yaklaşık 11 bin kilometre açısal hıza sahip uyduların ömürlerini, üzerinde depolanmış olan yakıt ve yanmayı sağlayan oksijen miktarı ve bu kısıtlı kaynağın verimli kullanılması belirlemektedir. Uzaydaki uyduya hele hele 36 bin kilometre uzakta olan bir uyduya yakıt ikmalinin yapılamayacağı düşünülürse, uydunun yörüngedeki hareketini sağlayan roketlere yaptığınız her bir ateşlemeyi ve dolayısıyla manevra planlamalarını çok özenle ve hatasız, hatta usalıkla yapmanız gerekiyor. Bir de şunu düşünün... saatte 11 bin kilometre hızla hareket eden bir uyduya göndereceğiniz en küçük bir yanlış komut, uydunun yörüngesinden çıkmasına yada tamamen kaybedilmesine neden olabilecek çok büyük riskler altında işletme yapıyorsunuz. Türksat 1B ve 1C’nin planlanan ve garanti edilen yakıt ömürleri 10 yıl. Türksat-2A uydumuzun ise 15 yıl. Hiç şüphesiz ki, uydularımız için yeni projeler ve yeni çözüm ortaklıkları planlamaktayız. Artık dünyada uydu operatörleri, ekonomik koşullar ve maliyetlerin çok yüksek olması nedeni ile tek başına rol üstlenmeyi düşünmüyor. Çok büyük şirketler dahi birbirleri ile işbirliği, ortaklıklar veya birleşmeler yaptılar. Biz de bu koşullar altında yeni planlamalar yapıyoruz. Uydularımızı ayrı ayrı değil, tümünü bir bütün olarak değerlendiriyoruz tabi ki... Türkiye için, Türk Telekom için en ekonomik ve en çok gelir sağlayacak çözüm hangisi ise onu uygulayacağız.
2003 yılı sonuna kadar bu projelerde herhangi bir gelişme olacak mı?
Sözünü ettiğim projelerin tamamı, Türkiye’nin ekonomik politikalarıyla paralel gidiyor. Bu politikalar içerisinde yatırımlarımızı optimum tutacak şekilde belli projelerimiz var. Geri dönüşü çok kısa bir süre içerisinde olacak çözümler üzerinde duruyoruz. Bunu düşünürken teknolojik gereklilikler, talepler ve ihtiyaçları da göz önünde bulunduruyoruz. Hedeflerimiz, deregülasyon sonrası, yani 1 Ocak 2004 sonrası telekomünikasyon sektöründeki tüm oyuncularla birlikte güçlü bir Türkiye için... Ülkemizin her noktasında çok daha verimli, kaliteli ve çeşitlilik içeren hizmet sunmak için.