Nakşilik yakın dönemde Türk siyasi hayatını derinden etkileyen tarikat oldu.
Abone olYakın dönem Türk siyasi hayatını en derinden etkileyen tarikatların başında Nakşilik gelir. Kurucusu, 1318-1389 yılları arasında Türkistan Buhara'da yaşayan Muhammed Bahaüddin'dir. Tarikat ismini Farsça "nakş" ve "bend" (nakış yapan) kelimesinden alır. Zira şeyhin müridin kalbini işlediği, onun üzerine süsler yaptığı varsayılır. Bu nedenle kurucusunun isminin sonuna "Nakşibend" kelimesi eklenmiş, tarikat da bu nedenle Nakşibendi ya da Nakşi adlarıyla anılır. Anadolu'ya ilk kez 15'inci asrın sonlarında gelen tarikatın bugün yaygın ve en güçlü tarikat olmasının nedeni "şeyhe bağlılık" ilkesinin diğer tarikatlara göre çok daha sıkı uygulanması.
EN KOLAY TARİKAT
Nakşilik tüm tarikatlar arasında "en kolay olanı" olarak nitelendirilir. Zira Nakşilik'te şeyh müritten daha fazla çalışır. Tarikatta en büyük mürşid (yol gösterici) şeyhtir ama daha alt düzeyde de mürşitler vardır. Nakşilik'te mürşit görevini üstlenenler de kalbindeki tüm güzellikleri aktarmak zorundadır. Nakşilik'i diğerlerinden ayıran en önemli özellik "gizli zikir" ilkesidir. Yani Allah'ın adını yüksek sesle söylemek ve bunu ayine dönüştürmek yoktur. Allah'ın adı ya içinden ya da çok küçük bir sesle anılır. Nakşilik'e özgü bu zikre "Hatm-i hacegân" denir ve yabancılar bu zikre alınmaz.
ŞAPKA VE MENEMEN
Osmanlı'daki batılılaşma ve tanzimat hareketlerine karşı çıkmış olmaları. Kendi deyimleriyle Osmanlı'daki "Batı taklitçiliği zihniyetini frenlemeyi" savunmuşlardır. Aynı kelimeleri siyasi hayatında sıkça kullanan Necmettin Erbakan'ın bu sözleri nereden aldığı da böylece anlaşılabilir. İslam'dan uzaklaşma hareketleriyle mücadele etmeyi en önemli görev haline getiren Nakşiler bu nedenle Cumhuriyet döneminde devletle en çok karşı karşıya gelen tarikat oldu. Bu durum özellikle tekke ve zaviyelerin kapatılması, dini esas ve inançlardan ayıklanmış kanunların yapılması ve Batılı anlamda laiklik üzerine kurulu bir devlet kurulması gibi uygulamalarda kendini gösterdi. Nitekim Nakşi İskilipli Atıf Hoca "Frenk Mukallitliği taklitçiliği) ve Şapka" isimli yazısından dolayı yargılandı ve idam edildi. Yine Şeyh Esat Efendi de Menemen Olayı'nda yargılandı, tutukluyken yaşamını yitirdi.
1960 SONRASI
Nakşibendi tarikatının sosyal hayattaki ve politikadaki ağırlığının artması 1960 sonrasına denk gelir. Özellikle Milli Nizam Partisi ve Milli Selamet Partisi hareketlerinde Nakşilik'in gücü önemli ölçüde siyasi hayatta kullanıldı. Ancak bu partilerin "dince kutsalsayılan şeyleri" bile politik malzeme konusu yapması sonradan tarikat içinde de büyük eleştiri aldı. Ama asıl olarak yakın dönemde bu konuda büyük bir fatura ödeyen dini çevreler rahatsızlıklarını yüksek sesle dile getirdi. Buna rağmen siyasetçiler her dönemde bu tarikatla ilişkilerini siyasi malzeme olarak kullanmayı sürdürdü. Nakşilik'in son dönemde yaygınlaşıp güçlenmesi Şeyh Bursalı Mehmet Zahid Kotku sayesinde oldu. 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında Necmettin Erbakan yeni partinin çekirdek kadrosunu yine Nakşilerden oluşturdu. O günlerde Kotku, Erbakan'a yakınlık gösterdi ve büyük destek verdi.
KOTKU'NUN ÖLÜMÜ
Kotku 1980 yılında öldü. Yüzbin kişinin katıldığı tören sonrasında cenazesi, Milli Güvenlik Konseyi'nin özel izniyle Süleymaniye Camisi'nde bulunan ve Nakşi şeyhlerinin gömüldüğü bölüme defnedildi. Kotku yaşadığı dönemde İstanbul Fatih'te görev yaptığı İskenderpaşa Camisi ve çevresini Nakşiliğin merkezi haline getirdi. Nakşilik'in aynı dönemdeki bir diğer önemli ismi de Üsküdar'daki Şeyh Sami Efendi'ydi. Gerek Sami Efendi gerekse Kotku'nun ardı ardına ölümünün ardından tarikatın Adıyaman Menzil'de yaşayan ismi Mehmet Raşit Erol ile yine Fatih'te Yavuzselim Camisi imamlığı yapan Mahmut Ustaosmanoğlu öne çıktı. Ancak Kotku'nun ölümünün ardından tarikatta ayrılıklar da su yüzüne çıktı. Kotku'nun yerine uzun yıllar Avusturalya'da yaşayan damadı ilahiyat profesörü Esat Coşan geçtiyse de tarikatı tek merkezde toparlayamadı. Kısa süre sonra ölen Prof. Esat Coşan'ın yerine de oğlu Nurettin Coşan geçti. Tarikat bu nedenle birden fazla merkezden yönetiliyor. Başında Nurettin Coşan'ın bulunduğu "İskenderpaşa Cemaati", başında Mahmut Ustaosmanoğlu'nun bulunduğu "İsmailağa Cemaati", liderliğini Osman Nuri Topbaş'ın yaptığı "Erenköy Cemaati" ve Abdülkadir Erol'un başında bulunduğu Adıyaman'daki "Menzil Cemaati". Bu arada tarikatın yaşayan en yaşlı kişisi Şeyh Nazım Kıbrıslı'nın da tarikatta önemli bir ağırlığı bulunuyor.
Kaynak: