Türk örf ve ananelerine aykırı kitaplar(!)
Milli Eğitim Bakanlığı, kökten değiştirilmesi gereken ve asıl konu olan ders sistemini Avrupa düzeyine taşıması ile ilgili çalışmaları es geçip, kılık/kıyafet, kitap okuma özgürlüğünün çocukların elinden alınması gibi gereksiz ayrıntılarda boğuluyor( onla
İnsanın fikri neyse zikri de oymuş.
Biz bu konuları daha çok işleriz…
Sanırım ilkokul yıllarımdı… ‘’Şeker portakalı’’
doğum günü hediyesi olarak gelmişti.
Okuyan arkadaşlarım, çok göz yaşı dökeceğimi söylediklerinde daha
bir meraklanıp, ağlama modunda başlamıştım kitaba.
Başlarda kitabın konusundan çok, neden hala ağlamadığıma
takıldığımı hatırlıyorum. Çocuk aklı işte… Öyle ya! Arkadaşlarım
ağlamıştı, ben de ağlamalıydım. Derken… hafif dudak bükülmesi,
yutkunmam ardından gelen gözyaşı….
Kitabı bitirdikten sonra bir kez daha okudum ve birçok kez…
Fakir bir ailenin çocuğu olan Zeze ve yaşadığı dram milyonları
etkilediği gibi beni de çok etkilemişti. Kitaplığımda hala durur
‘’Şeker portakalı’’
Ve bugün bana bu kitap hatırlatılsa, aklıma sadece, Zeze ve
babasından yediği dayak gelir.
İlgiden ve şefkatten yoksun bir çocuk gelir. Bilgili/kültürlü
dayısı gelir aklıma ve baba yerine koyduğu portekiz’linin ölümü ve
derin üzüntüsü…
Sadece bunlar gelir…
O zamanlar bu eserin seneler sonra müstehcen bulunup yasaklanacağı
aklımıza gelir miydi hiç?
Hayır!
Ama günümüz Türkiye’sinde evet…
Haber şöyle;
Bahçelievler’de, ilköğretim okulu’ nda görev yapan 7. Sınıf Türkçe
öğretmenine’’şeker portakalı’’ kitabını derste ödev olarak okuttuğu
için soruşturma açılmış.
Velilerden biri kitabı okuduğunu ve şok olduğunu belirterek kitabın
Türk örf ve ananelerine aykırı içeriğe sahip olduğunu, içinde
birçok argo sözcük ve küfür içerdiğini belirterek öğretmen hakkında
soruşturma açılmasını istemiş.
Bu haber üzerine yapılan geyikleri es geçip, kafama takılanlara
değinmek istiyorum.
Diyelim ki bir veli çocuğuna ödev olarak okutulan bir kitaptan
rahatsız oldu ve dahi şok oldu(!) Ben şimdi şunu sormak istiyorum;
bu veli hangi zihniyetle öğretmen hakkında soruşturma açılmasını
talep ediyor? Nasıl bir akıl kirliliğidir bu?
Bu haber ve yapılan eylem kulağı tırmalamıyor mu?
Hadi hep beraber empati yapalım…
Çocuğunuza ders için bir kitap okutuluyor. Siz de merak edip bu
kitabı okuduğunuzda, Türk örf ve ananelerine aykırı bulup, okutan
öğretmen için soruşturma talep ediyorsunuz!
İçinizden kaç kişi, ‘’evet ben de aynısını yapardım’’ dedi?
Ben cevap vereyim; Hiç kimse!
Ha! bu veli, kitabı okuduktan sonra şok olmuş ya, belki o şok
esnasında şuurunu kaybedip ne yaptığını bilmiyor olabilir bu farklı
bir konu…Ama bir kitabın diyaloglarında küfür var diye (kitapta
küfür kısmı hiç aklımda kalmamış) müstehcen bulunması hiçbir
samimiyet taşımıyor.
Aklı hep başka tarafına çalışan bir ırk mı gelsin isteniyor,
şaşkınlık içindeyim!
Daha bitmedi!
‘’Kitapları İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu’’
diye bir kurulun varlığını bilen var mı bilmiyorum ama her şehirde
bu kurullar oluşturulacakmış. Bu kurullar, kitapları incelemeye
alıp, örf ve adetlerimizle bağdaşmayanları, kendi etik kurallarımız
çerçevesinde yeniden kaleme alacaklarmış(!)
Böyle bir şey yok elbette ama, gerçek olma ihtimali çok yakın geldi
birden…
Edebiyat ve okuma özgürlüğünü yok etmek ve tek tip insan yaratmak
adına atılan adımlar artık midemizi bulandırmaya başladı. Milli
Eğitim Bakanlığı, kökten değiştirilmesi gereken ve asıl konu olan
ders sistemini Avrupa düzeyine taşıması ile ilgili çalışmaları es
geçip, kılık/kıyafet, kitap okuma özgürlüğünün çocukların elinden
alınması gibi gereksiz ayrıntılarda boğuluyor( onlar için gerekli).
Bu sistem her zaman yerinde sayıklayacaktır… Çok yazık!
Cihangir Kokusu
Ayşe Arman’ın, Cihangir kokusu başlıklı yazısına gelen
eleştirilerde dikkatimi çeken, Arman’ın yakın arkadaşının sırrını
okuyucuları ile paylaşmasının etik olmadığı idi. Oysa ki; bir
yazarın etrafında tanık olduğu olayları kaleme alması son derece
doğal. Kişiler deşifre edilmeden, yaşanmış olayların okuyucu ile
paylaşılması başka hayatlara da ayna tutacaktır. Dolayısıyla
kişiler zan altında kalmadığı sürece, etik olmayan bir durum
yoktur.
Bir şirkette üst düzey yönetici olan ve 17 senedir kendini işine ve
çocuğuna adayıp hiçbir erkekle ilişkisi olmayan, bir internet
sitesinde tanıştığı adamla yaşadığı hayal kırıklığını anlatan bir
kadının hikayesi bu.
Bence söz konusu kadın ve yaşadığı hayat son derece masum.
Birde, evli ve çocuklu olduğu halde, bunlarla yetinmeyip, Aşk
peşinde koşan kadınlar var. Onlar çevrelerinde ki herkesi
aldatıyorlar. Kocasını, ailesini, çocuğunu vs. Onlar asla masum
değiller ama evlilik kisvesi altında oldukları için kendilerini bir
süre gizleyebiliyorlar.(!)
İşte tüm bu ve benzeri gerçek hikayeleri okuyucu ile paylaşmak son
derece önemlidir. Bunlar okuyucu ile paylaşılsın ki; dul, bekar,
kapalı, açık, evli, eğitimli, eğitimsiz, gibi sıfatlara bakılarak
kişiler bir kalıbın içinde değerlendirilmesin.
Taşların altından neler çıkıyor herkes görsün.