BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Türk ordusu nasıl kurtulur?

'Türk ordusu nasıl kurtulur'un reçetesini Cüneyt Özdemir yazdı. Biz de buradan Başbuğ'a sesleniyoruz: Duy bu sesi!

Abone ol

Cüneyt Özdemir dipnot.tv ve gazeteciler.com siteleri için yazdığı yazıda "" diyerek askere bir reçete sundu.

Özdemir'e göre; Susurluk sonrasında TSK içinde müthiş bir çekişme yaşandı ve bugün okuduklarımız da kaybeden tarafın planları... Türk ordusunun kurtulmasının tek yolu da tamamen kendini açıp, şeffaflaşmasından geçiyor..

Özdemir yazısına biraz geçmiş hatırlatması yaparak başlamış:

BAŞBUĞ'A ÖNERİ

Özdemir'in 'Türk ordusu nasıl kurtulur'a sunduğu reçete şöyle:

Balyoz operasyonu belgelerinden sonra İlker Başbuğ muhtemelen birkaç gün bu ulusalcı zevatın yeni uydurma komplolarını dinleyip, bilenecek ve yine bildiğimiz açıklamalarından birini yapacak.

Benim İlker Başbuğ'a buradan başka bir önerim var.

İlker Başbuğ eğer gerçekten bu sızdırma, yıpratma kavgasını kaybetmek istemiyorsa, Türk ordusunun daha fazla yıpratılmasını istemiyorsa bugüne kadar yaptığının tam tersini yapsın.

Elini kaldırıp, sesini yükseltip, kendinden emin sert açıklamalar yapıp kapıları kapatacağına gelsin bu sefer sakin bir ses tonunda Türk ordusunda müthiş bir şeffalaşmaya gideceğini açıklasın. Üstelik bunu kendisi de değil bir Meclis Araştırma Komisyonu kurularak yapılmasını istesin.

Askeri sırlar hariç ordunun kapılarını demokratik teammüle ardına kadar açsın.

Şu andaki asimetrik savaşı kazanmasının tek yolu ordunun şeffaflaşmasıdır.

Bu yüzden Sayın Başbuğ dolduruşa gelmeden önce gelin bir de bu öneriyi düşünün.

AKP, CHP VE MHP'YE DE ÖNERİ

Benzer bir önerimde başka AKP olmak üzere CHP ve MHP’ye olacak. Gelin mecliste bir araştırma komisyonu oluşturun ve son 15 yıla bu milletin seçilmiş demokratik isimleri ile bakın.

Ya bu iş bu saatten sonra böyle olur ya da hem demokrasi hem de ordu kaybetmeye mahkumdur.

Susurluk kazasından sonra Ankara'da Susurluk kazasını ve sonuçlarını araştırırken bir grup İstihbaratçı ile tanışmış ve onlarla uzun sohbetler yapmaya başlamış.

Ancak bu konuşmalar hep sohbet boyutunda kalmış. Çünkü konuşulanların hiçbirini kanıtlayacak belge ortada yokmuş.

ORDUDA ALEVİLER LEHİNE BİR AYIKLANMA

Pek çok konuyu bilip belgeleyemediğim için yazamadığım yıllardı.

Cüneyt Özdemir o sohbetlerde konuşulanları şöyle aktarıyor:

"Yine de o pastahane masasında arasıra ilginç olaylar da dinliyordum.

Bunlardan bir tanesi 28 Şubat döneminde üst düzey komutanlar arasındaki Alevilik tartışmasıydı. Ordu üst yönetiminde Aleviler lehine bir ayıklanma olduğu dile getiriliyordu. Bu bir endişeden çok tuhaf bir gelişme olarak konuşuluyordu. Ancak ortada herhangi bir belge yoktu.

TERFİ MÜCADELESİ

Bir diğer gelişme ise Ankara’da yaşanan askerler içindeki çekişme ile ilgiliydi. Kapalı kapılar ardında İlginç bir terfi mücadelesi vardı. Belge sızmıyordu belki ama bilgi geliyordu. Ankara’da karargahta o yıllarda tuhaf bir koşuşturma olduğu da gerçekti.

SNIPERLARI HATIRLAR MISINIZ?

Gerçekten tuhaf günlerdi...

Mesela bir dönem Genelkurmay başkanlığının üzerine snıperlar yerleştirilmişti hatırlar mısınız? Gazetelerde gördüğümüz bu haber herkesin tuhafına gitmiş anlam verememişti. Oysa İstihbaratçılara bakarsanız bu olası bir provokasyonun alt yapısıydı. Bana o yıllarda anlatılan hikaye o kadar abartılıydı ki oturup üzerine fantastik bir hikaye bile yazdım.

ASKERLER CAMİDE OLAY ÇIKARACAKLARMIŞ

Bu kadar da olmazdı!

İddialara göre bazı sivil giyimli askerler camilerde olay çıkartacak ve cemaati Genelkurmay binasına doğru yönlendirecek bu sırada ateş açılacak ve malum senaryolar hayata geçirilecekti. Bunu önlemek için kimi istihbaratçılar önde gelen cemaat liderleri ile konuşuyor ve olası olayları önlemeye çabalıyordu.

O MERMİ ÖYLE SEKEMEZ

Yine o yılların en tuhaf olaylarından bir diğeri Hüseyin Kıvrıkoğlu’na yönelik suikast girişimi ya da resmi dille tatbikat kazasıydı!. Sadece alay komutanının araştırma yetkisi olan Kuzey Kıbrıs’daki bir tatbikatta fizik kurallarını alt üst eden bir kaza ile bir kurşun Kıvrıkoğlu’nu teğet geçip arkasında oturan albayı vuruyordu. Pastahane masasında bir kurşunun nasıl fiziken bu şekilde sekemeyeceğini beyaz peçetelere çizerek dinlediğimi hatırlıyorum. O olay da kapatıldı unutuldu gitti...

Sonrasında Hilmi Özkök hakkındaki suikast girişimi iddiaları, sefertası ile evden yemek getirmeler ve bugün artık ortaya saçılmış olan Ayışığı, Yakamoz ve nihayet Balyoz darbe planları...

BUGÜN OKUDUKLARIMIZ TSK'DA KAYBEDEN TARAFIN PLANLARI

Gelmek istediğim yer aslında aynı. Türk ordusunun içinde 1990’lardan 2000’lere geçerken ciddi ve kanlı bir çekişme yaşandı. Bu çekişmeyi bir kanat kazandı. Şu anda Taraf’a sızdırılan belgelerden okuduklarımız kaybeden tarafın planları.

Şunu kabul edelim bir orduyu dışarıdan dinleyip takip edemezsiniz. Ses kayıtlarını çıkartıp gazeteler servis etmek kolay bir iş değildir. Ancak mesele artık Türk ordusunu kimin dinlediği ve neden sızdırdığı da değildir.

Ulusalcı zevat askere akıl fikir vermeyi bir gelenek haline getirmiştir. Bu akıl fikir de nedense hep askerden daha askerci, kartaldan daha şahinci olmak yönündedir. Biliriz ki Asker de bu karanlık kafalara hep kulak verir, dinler hatta daha fazla akıl almak ister.