Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu'nun eski Eşbaşkanı Joost Lagendijk'ten Türkiye'ye ilginç bir bakış
Abone olTürkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu'nun eski Eşbaşkanı Joost Lagendijk, gazeteci Nevin Sungur'la evlendi, adeta bizden biri oldu.
Gündemin hızından ve her gün bir sürü topun peşinden koşmak zorunda olmaktan o da yakınıyor. O hem artık Türkiyeli hem de dışarıdan bakabiliyor.
Ancak bir Türk olmadığına da seviniyor...
Türkçe'nin iyi olmamasının avantajını yaşadığını dile getiren Lagendijik, "Türk olsam delirirdim" demekten de kendini alamadı.
İşte Lagendrik'in Habertürk'e verdiği röportajdan çarpıcı bölümler...
BİR SÜRÜ TOPUN PEŞİNDEN KOŞMAK
Türkçem o kadar iyi olmadığı için ülke gündemini biraz geriden takip ediyorum ve bu benim avantajım, çünkü olaylar sakinleştikten sonra daha rahat bakabiliyorum. Siz her gün bir sürü topun peşinden koşmak zorundasınız. Herhalde Türk olsaydım delirirdim. Bir sürü konu çözümsüz bırakılıyor. Sonrasında hasara bakılmıyor. Ülkenin nereye gittiği, nasıl bir polarizasyondan geçtiği görülmüyor.
BAĞIŞ MUTSUZ
Lagendijik, Türkiye'nin AB süreciyle ilgili ise Başmüzakereci Egemen Bağış'ın da mutsuz olduğu söyledi ve ekledi:
Biraz endişeliyim. Başmüzakereci Egemen Bağış'ın pazarlıklar konusunda mutsuz olduğunu biliyorum çünkü hiçbir ilerleme kaydedilemiyor. Bağış acele etmiyor, Sarkozy ve Merkel'e ne olacağını bekliyor ve 2014'e kadar sabretmek gerektiğini düşünüyor. Çünkü seçimlerle gidebilirler. Ancak AB şu anda farklı bir dinamik içinde, ekonomik anlamda ayakta kalmaya çalışıyor. Ne siyasi ne de entelektüel anlamda genişlemeye dair bir ajandası yok. En son Hırvatistan'ı kabul ettiler ama onunla da kimsenin ilgilendiği yok.
AUSTER ARTIK DAHA ÜNLÜ
Lagendijik, Başbakan Erdoğan, CHP lideri Kılıçdaroğlu ve yazar Auster arasındaki polemiği de değerlendirdi. Lagendijik'e göre bu tartışmadan en karlı çıkan Paul Auster oldu.
Hata yaptığını düşünüyorum. Muhtemelen bugüne kadar Paul Auster'ı da duymadı. Auster ünlü bir yazar ama ABD'nin en önemli yazarlarından biri değil. Ama artık Erdoğan sayesinde daha da ünlü! Şimdi bir sürü sinek var ve bunlar "konuşma özgürlüğü" hakkında vızıldıyor. Auster Türkiye hakkında olumsuz yazılar yazan gazeteciler sayesinde durumdan haberdar ve aslında Erdoğan da Auster'a değil böyle yazılar yazan gazetecilere kızgın! Ama böyle yaparak, Auster'ın söylediğini onaylıyor ve "Türkiye'nin ne kadar otoriter bir başbakanı var" diyenleri ispatlıyor. Auster'a "Gelme" demek yerine, "Mr. Auster seni anlıyorum, ama gel ben sana neyin ne olduğunu, İsrail'den farkımızı anlatayım" diyebilirdi.
ODA TV GAZETECİLİK YAPMADI
Lagendijik, Türkiye'de yapılan gazeteciliği de eleştirdi. "Türkiye'deki gazeteciler birbirini seviyor mu?" sorusuna "Hiç sanmıyorum" yanıtını veren Lagendijik şu eleştirilerde bulundu:
AK Parti döneminde gazetecilere yansıyan durumlar bundan önceki hükümetlerde de yaşandı, bu ilk değil. Sağ ve sol görüş arasında çok büyük farklılıklar var. Örneğin sol basından birine dava açılınca sağ tarafın gazetecileri tepki göstermiyor. Avrupa'da görüş farklılığı da olsa gazeteciler bu tip dava durumlarında biraraya gelip birbirlerini destekliyor. Türkiye'de durum böyle olmadığından, bu aşırı polarizasyon yetki sahiplerinin medya üzerinde çeşitli oyunlar oynamasına olanak sağlıyor.
AHMET'LE NEDİM'İ ANLAMIYORUM
Aynı zamanda kimin gerçek gazeteci olduğu ve kimin gazeteciliği etiket olarak kullandığını anlamaları da lazım. Mesela, Odatv'dekilerin yaptıkları gazetecilik değil propagandaydı. Gazeteciliği etiket olarak kullandılar. Ama Büşra ve Ragıp'ın tutuklanmasını da Ahmet'le Nedim'i de anlamıyorum.
Türkiye'de köşe yazarlarının fikirlerine çok fazla değer veriliyor. Her gazetede neredeyse 10-15 köşe yazarı var. Avrupa'da her gazetede 3-4 köşe yazarı vardır ve kendi fikirlerinden çok, somut gerçeklerle ilgili yazılar yazarlar. Ben de köşe yazarıyım gerçi!