Komplo teorileri kitapları, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de daha fazla rağbet görüyor. . Bu yoğun ilgi ve merakı 'görünenin ardında ne var?' sorusu besliyor
Abone olYayın dünyasında son yıllarda yıldızı giderek parlayan ve en fazla okur bulan konuların biri "komplo teorileri." Fikir kitaplarının, ya da olayları sosyolojik veya tarihsel gözle ele alan eserlerin okuyucu bulamadığı ülkemizde acaba komplo teorileri neden bu kadar rağbet görüyor? Bu soruya cevaben "olaylara getirilen farklı bakış açısının ilginç geldiği" şeklinde argümanlar getirilse de, yönelişin daha çok ticari, sosyolojik ve psikolojik yönünün olduğu aşikar. Şimdiye kadar komplo teorilerini konu alan ve birbirine benzer pekçok kitap yayınlandı. Bunların bir kısmı belirli araştırma, belge ve bulgulara dayanan eserler iken bir kısmı da daha çok ticari kaygılarla internet ve basın yayın organlarından derlenerek bir araya getirilmiş yazılardan oluşuyor. Komplo teorileri sadece Türkiye'de değil, dünyanın pekçok ülkesinde her geçen gün daha çok rağbet gören bir konu. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri'nde gerçekleştirilen 11 Eylül saldırılarının ardından yıldızı hızla yükseldi. Komplo teorilerini konu alan kitaplar, Amerika ve Avrupa'da da en çok satanlar arasında ilk sıralara yerleşmiş durumda. Hatta ABD'de komplo teorilerini çürütmeyi amaçlayan "Conspiracy Reader (Komplo Okuyucusu)" isimli bir eleştiri kitabı bile yayınlandı. Gösterilenin arkasındaki Komplo teorileri alanında ilk örnekleri yayınlayan yayınevlerinden biri olan Timaş Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Emine Eroğlu'na göre komplo teorilerini işleyen kitaplara son yıllarda artan talebin nedeni insanların artık kendilerine gösterilenlerle yetinmemesi. İnsanlar artık daha şüpheci diyen Eroğlu; "Gösterilenlerin arkasındaki şeyler de merak ediliyor ve insanlar artık şu soruyu kendilerine soruyorlar: Acaba bize gösterilenler gerçek mi? Bu merak da onları, komplo teorilerine yöneltiyor" tespitinde bulunuyor. Eskiden komplo teorilerine fantasya nazarı ile bakıldığını kaydeden Eroğlu, zamanla şüphe uyandıran pekçok şeyin meydana gelmesi ve bazı komplo teorilerinin gerçekleşmesinin okuyucunun bakış açısını da değiştirdiğini ve komplo teorilerinin itibar kazandığını savunuyor. Komplo teorileri konusunda yayınlanan birkaç eseri olan ve kendisini komplo teorisyeni olarak tanımlayan yazar Atilla Akar da, komplo teorilerine artan ilginin başta 11 Eylül olmak üzere dünyada yaşanan sürecin belirleyici rol oynadığını düşünüyor. Akar, "İnsanlar 'neler oluyor?' sorusuna tatmin edici cevapları resmi-şablon yaklaşımlarda bulamayınca ister istemez bu cevapların dışında cevaplara yöneliyorlar" ifadelerinde bulunuyor. Komplo teorilerinin giderek daha fazla rağbet görmesini tetikleyen şeyin 11 Eylül saldırıları olduğunu düşünenlerden biri de Aykırı Yayınları Editörü Seyfi Öngider. "Hadiseleri sadece komplolardan ibaret görmek doğru değildir" diyen Öngider, ancak çoğu zaman komploların da işin içine girdiğini söylüyor. Kendisinin komplo teorilerine pek inanmadığını kaydeden Öngider "Komplo teorilerini içeren kitaplarda anlatılanların yüzde 99'unun doğru olmadığını düşünüyorum, ancak olayların medyadan veya resmi kanallardan yansıtılış şeklinin de yüzde 99'u bana göre doğru değil. Olayların perde arkası her zaman daha farklıdır" şeklinde konuşuyor. Gizli örgütler propaganda mı yapıyor? Yayın dünyasına büyük bir hareketlilik getiren Alkım Yayınları'nın Genel Yayın Yönetmeni Korkut Tankuter ise komplo teorileri konusuna daha farklı bir açıdan bakıyor. Komplo teorilerinin yayın dünyasında giderek daha sık işlendiğine katılan Tankuter, bazı gizli örgütlerin de bu tarz yayınlarla kendi propagandalarını yaptıklarını söylüyor. Anti Amerikancı ya da görünürde siyonizm karşıtı pekçok yayının aslında gizliden gizliye Amerikan'ın ya da siyonistlerin propagandasını yaptığını söylüyor. Tankuter, yayınevi olarak bu konuya çok temkinli yaklaştıklarını szölerine ekliyor. Bu kitaplara güvenilebilir mi? Komplo teorileri alanında yayınlanan eserlerle ilgili olarak okuyucunun en çok zorlandığı noktalardan biri hangi eserlerin gerçekten belli bir araştırmanın sonucunda oluşturulduğu veya bu eserlere ne kadar güvenebilecekleri? Çünkü birbirinin benzeri ya da taklidi pekçok kitap piyasada dolaşıyor ve yazarlarının bir kısmının da herhangi bir uzmanlık alanı yok. Emine Eroğlu, komplo teorilerinin artık bir sektör haline geldiğini, bu alanın da yavaş yavaş suistimal edilmeye başlandığını ifade ederek okuyucuları uyarıyor; "Kaynak gösteren, olayları çeşitli belgeler ışığında açıklayan ve kendisini bu alanda kabul ettirmiş yazarların kitaplarının tercih edilmesi daha doğru olur." Yayınevi olarak bu konuya çok özen gösterdiklerini söyleyen Eroğlu, herhangi bir bilgi ya da bulguya dayanmayan eserleri yayınlamadıklarını ifade ediyor. Seyfi Öngider ise bu konuda farklı düşünüyor. Komplo teorileri alanında bir yayın enflasyonu yaşanmadığını savunan Öngider, bu alandaki kitapların daha çok fantastik bir ürün olarak algılanması gerektiğini, olaylara getirilmiş farklı bir bakış açısı olarak ele alınmasının daha doğru olacağını belirtiyor. Kalitesiz kitaplar zamanla elenecek Komplo teorisyeni Atilla Akar ise her alanda olduğu gibi komplo teorileri alanında da kaliteli ve kalitesiz eserlerin olduğunu düşünüyor. Bunun nedeninin piyasa işi kaygılar olabileceği gibi insan zihninin yanılsama üreten tarafının da kalitesiz ürünlerin ortaya çıkmasına sebep olduğunu söyleyen Akar, "Süreç zaman içinde kendi sağlamasını yapacaktır. Kalitesiz eserler elenecek, gerçek bilgi ve belgelere dayanan eserler ise ayakta kalacaktır. Bu anlamda tek kaygım artarak devam eden talebi fırsat bilen birilerinin gelişigüzel, ipe sapa gelmez teorileri komplo teorisi adı altında piyasaya sürmeleri ve zaten zoraki bir saygıya ihtiyaç duyan bu işin itibarına gölge düşürülmesidir" ifadelerinde bulunuyor. EN ÇOK RAĞBET GÖREN KOMPLO TEORİLERİ Güneş Sistemi'nde gizli tutulan on ikinci gezegen "Marduk" eliptik bir rota çizerek 3600 yılda bir dünyanın çok yakınından geçiyor. "Marduk" muhtemelen 2-20 yıl içinde yeniden dünyamıza yaklaşacak ve dünyamıza çarpabilecek. 2020 yılına kadar dünyamız yeni bir buzul çağına girecek. Amerika ve Avrupa'da birçok ülke terkedilmek zorunda kalacak. Ortadoğu bu felaketten korunulabilecek bölgelerden birisi. Amerika bunun için Irak'ı işgal etti. Büyük Ortadoğu Projesi de bu ihtiyaçla gündeme getirildi. Nostradamus'un kehanetleri 2030 yılında bitiyor. Bu tarihe kadar insanlık savaşların sona ereceği "altın çağ"a girecek. Ancak, "altın çağ"dan önce Mesih ortaya çıkacak, İsa yeniden dünyaya gelecek ve dinler birleşecek. İsrail-Filistin savaşı bu süreci çabuklaştırmak için yapılıyor. Bu konuda Hıristiyan Evanjelistler ve Museviler işbirliği içindeler. Eski Ahit'in kodları incelendiğinde, 2006 yılında kıyametin kopacağı ortaya çıkıyor. Kudüs'e atılacak bir atom bombasıyla üçüncü dünya savaşı başlayacak ve bu savaş dünyanın sonunu getirecek. İsa çarmıha gerildi ama ölmedi. Magdelena İsa'nın karısıydı ve önce Anadolu'ya, sonra da Fransa'ya göçtüler. İsa'nın çocukları oldu ve sülalesi sürdü. Tapınak Şövalyeleri bu sırrı koruyan kişilerdi. Haçlı Seferleri sırasında, çarmıha gerildiğinde İsa'nın kanıyla dolmuş olduğu rivayet edilen "kutsal kase" de Fransa'ya getirildi. Yakın gelecekte, bu sırlar açıklanacak ve Vatikan'ın sonu gelecek. "İsa'nın Çilesi" filmi ve "Da Vinci Şifresi" gibi yapımlar Vatikan ile şövalyelerin savaşının yansımaları. Dünyayı "Illuminati" adı verilen ve zengin ailelerden oluşan kapalı devre bir "dünya devleti" yönetiyor. Bildenberg de, mason locaları da bu devletin alt çemberleri. Amerikan başkanlarının çoğunun Yale Üniversitesi'ndeki gizli "kurukafa-kemik" cemiyetinden olması da bu gizli gücün, başkanları önceden belirlediği anlamına geliyor. Yakın gelecekte dünyayı çokuluslu şirketler yönetecek. Globalizasyon demek, bu şirketlerin egemenliklerini ilan etmeleri ve ulus devletlerin yok olması veya bu şirketlerin emrine girmeleri anlamına geliyor. Amerika en yoğun biçimde çokuluslu şirketlere sahip olduğu için bu sistemi destekliyor. Avrupa Birliği gibi birlikler de ulus devletlerin yok olması sonucunu doğuruyor. Yazı: M.Said Engin Kaynak: Yenişafak