BIST 9.660
DOLAR 34,57
EURO 36,36
ALTIN 2.911,13
HABER /  GÜNCEL

Türk halkı yoksulluk sınırında

Türkiye tüm hatlarıyla Avrupa Birliği'ne 'tam üye' olmak için yüklenirken öte yandan bir tablo iç karartıyor. Türk halkının önemli bir bölümü yoksulluk sınırına yakın duru

Abone ol

'Binyıl Kalkınma Hedefleri Türkiye 2005' raporuna göre, Türkiye'de nüfusun önemli bir bölümü, gıda ve gıda dışı yoksulluk sınırına çok yakın olarak yaşıyor. DPT koordinatörlüğünde BM'nin teknik desteğiyle hazırlanan rapor uyarınca, yoksullar küçük bir gelir transferi ile yoksulluktan kurtulabilecek. 1994-2002 döneminde en yoksul yüzde 20'lik kesimin tüketimdeki payı, sadece Türkiye genelinde değil hem kentsel hem de kırsal alanlarda arttı. En zengin grubun tüketimdeki payında ise bir düşüş gözlendi. Buna karşılık, en zengin yüzde 20'lik kesimin tüketim düzeyi, en yoksul yüzde 20'lik kesimin tüketim düzeyinin 4-5 katı olmaya devam etti. Raporun ortaya koyduğu önemli bir nokta da, kişi başına gelirin bir doların altında kaldığı hane halklarında, kişi başına tüketimin bu düzeyin de altında olması. "Türkiye açlık sorunuyla karşı karşıya değil" 'Binyıl Kalkınma Hedefleri Türkiye 2005' raporuna göre, Türkiye açlık sorunu ile karşı karşıya olan bir ülke değil. Ancak yıllardır yoksulluktan kaynaklanan ve özellikle çocukların yetersiz beslenme kaynaklı sorunları ile mücadele ediyor. Araştırma, Türkiye'deki gelir dağılımının sadece ülke genelinde değil, bölge ve yerleşim düzeyinde de dengeli olmadığını gösterdi. Türkiye'nin kişi başına düşen gelir haritasının gösterdiği gibi gelir ve yoksulluk düzeylerindeki bölgesel farklılıklar ülke için önemli bir zorluk olarak kalmaya devam ediyor. Kırsal alandaki yoksulluk oldukça göze çarpıyor. Bebek ölümleri Türkiye'deki bebek ve beş yaş altı ölüm hızı, bin canlı doğumda 16 olan Bulgaristan, 9 olan Macaristan ve 5 olan Yunanistan gibi Avrupa ülkeleri ile karşılaştırıldığında hala çok yüksek. Anne sütü ile emzirilmesine yönelik çalışmalar sonucunda, anne sütü ile emzirme oranlarında artış oldu. Emzirme ile azaltılabilen zatüree riski 5 yaş altı ölümlerinin ikinci büyük nedeni oldu. Türkiye'de 5 yaşın altındakilerin yüzde 12.2'si yetersiz beslendi. Eğitim İlk ve orta öğrenimde cinsiyet oranı göstergesinden Türkiye'de gerek ilköğretim gerekse de ortaöğrenimde erkeklere göre daha az sayıda kızın eğitim gördüğü tespit edildi. İlköğrenimin zorunlu olmasına karşın okula kayıtlı olmayan kız çocuklarının oranının yüzde 7 olması, bu sorunun hala çözülemediğini gözler önüne serdi. Türkiye'de zaman içerisinde hem genel okur-yazarlıkta hem de kadınların okur-yazarlığında belirgin bir artış olmasına rağmen, yetişkin nüfus arasında okuma-yazma bilemyenşerin oranı hala yüksek. Anne ölümleri Rapor uyarınca, Türkiye'de anne ölümlerine ilişkin bilgiler oldukça yetersiz. Anne ölümlerinin büyük çoğunluğu doğum sırasında meydana gelirken, bu tür ölümün başlıca nedenleri kanama, enfeksiyon ve toksemi. Dünya Sağlık Örgütü ve Unicef tarafından yapılan modelleme çalışması sonucunda 1995 yılında Türkiye'de anne ölüm oranının 100 bin canlı doğumda 55 olduğu bildirilen rapora göre, yaşam boyu anne ölüm riski ise 570'te 1 olarak tahmin edildi. Bu konuda Türkiye'nin hedefi ise 1990 ile 2015 yılları arasında gebelik, doğum ve lohusalık sırasında meydana gelen önne ölümlerinin dörtte üç oranında azaltılması olarak belirlendi. Salgın hastalıklar Binyıl Kalkınma Hedefleri Türkiye Raporu'nun bir diğer amacını 'HIV, AIDS, Sıtma ve diğer salgın haltalıkların yayılımını durdurmak' oluştururken, bu konuda Türkiye'de cinsel yolla bulaşan enfeksiyonların sıklığı ve HIV yaygınlığının makul düzeyde olduğu ifade edildi. Türkiye'de ilk hıv enfeksiyonu vakasının 1985 yılında görüldüğü ve 2004 yılı sonu itibarıyla toplam bin 922 vaka tespit edildiği, bu hastalardan bin 555'inin 15-39 yaş grubunda, 490'ının 40 ve üstü yaşlarda, 50'den azının da 0-14 yaş grubunda olduğu vurgulandı. Raporda, "uluslararası hızlarla karşılaştırıldığında, HIV pozitif ve AIDS vakalarının sayıca düzenli şekilde artıyor olması, dikkate alınması gereken potansiyel bir riskin olduğunu ortaya koymaktadır'' denildi. Kalkınma Raporda, Türkiye'nin gelişmekte olan ve borçlanmış ülkelerin yatırım ve finansman ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulmuş çok taraflı kurumlara içtenlikle katıldığı ve bu bağlamda Asya Kalkınma Bankası, Avrupa Yeniden Yapılanma ve Kalkınma Bankası, Avrupa Konseyi Kalkınma Bankası, Tarımsal Kalkınma İçin Uluslararası Fon, İslam Kalkınma Bankası, Uluslararası Para Fonu gibi kurumlara 'donör' ülke olarak katkı yaptığı belirtildi. Raporda, bu amaca dönük 'ulusal ve ulusalararası düzeyde iyi bir yönetim, kalkınma ve yoksulluğun azaltılmasını da içeren ticari ve finansal sistem geliştirmek, denize kıyısı olmayan ülkelerin ve kalkınmakta olan küçük ada ülkelerin özel ihtiyaçlarını ele almak, borçları uzun vadede sürdürülebilir hale getirmek için ulusal ve uluslararası önlemler almak, başta bilgi ve iletişim olmak üzere yeni teknolojilerden yararlanmak için özel sektör ile işbirliği içinde olmak' gibi hedefler yer aldı.