BIST 9.725
DOLAR 35,20
EURO 36,75
ALTIN 2.968,40
HABER /  GÜNCEL

'Türk ekonomik mucizesi' sanal mı?

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeni yasama yılı konuşmasında söz ettiği ekonomik mucize sanal mı? Bazı uzmanlar AKP iktidarında üç kat artan milli gelirle birlikte borçlanmanın da aynı oranda arttığına dikkat çekiyor. Zülfikar Doğan'ın analizi.

Abone ol

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM’nin yeni yasama yılı açılış konuşmasında pek çok konunun yanı sıra ekonomi üzerinde de ağırlıkla durdu.

13 yılda gerçekleştirildiğini savunduğu “Ekonomik mucizeleri” sıraladı.

Ama kimi yorumculara göre, “Bu illüzyonla, sanal bir gerçeklik” tablosuna herkesin inanmasını istedi.

Cumhurbaşkanının konuşmasında sıklıkla vurgulanan dikkat çekici kavram “Güçlü Devlet” kavramıydı.

Ekonomi, siyaset, dış politika ve tüm alanlarda, “Özgürlüklerin, demokrasinin genişletilmesi”nden çok, bu kavramların “güçlü devleti yok etmek için kullanılmasına izin verilmeyeceğini'' vurguladı.

KONDA Araştırma Genel Müdürü Bekir Ağırdır “Cumhurbaşkanı, konuşması boyunca hep güçlü devlet dedi, bir kez bile demokratik devlet demedi” değerlendirmesini yapıyor.

Cumhurbaşkanı, “güçlü ve IMF’ye borç veren bir ekonomi” yarattıklarını anlatırken, bu konuşmanın hemen ertesi günü açıklanan Merkez Bankası (MB) Para Politikaları Kurulu (PPK) toplantı tutanaklarında, ürkütücü uyarılara yer veriliyor.

PPK tutanaklarında, enflasyonda artışın süreceği, döviz kurlarının yükseleceği, “sanayi ve inşaattaki istihdam daralması” nedeniyle işsizlikte artış görüleceği endişesi dile getiriliyor.

Kısaca MB “ekonomik durum iç açıcı değil” diyor. Doları dizginlemek için, günlük döviz satışlarını 10 milyon dolardan 40 milyon dolara çıkartan MB, TL’nin erimesini, doların tırmanışını durduramıyor.

Hükümetin ve Cumhurbaşkanının “faizi indirin” baskısına direnen MB, buna karşın ekonomik gelişmelerdeki olumsuz gidişin etkisiyle, faizin kendi iradesi dışında yükselmesini, yüzde 10’un üzerine çıkmasını önleyemiyor.

'Merkez Bankası ve Erdoğan çelişiyor'

Cumhurbaşkanının 1 Ekim konuşmasında çizdiği ekonomik tablo ile MB’nın endişeleri çelişiyor.

Aksine MB’nın dile getirdiği kaygılar, Cumhurbaşkanını tekzip ediyor.

Anayasa uyarınca, bu ayın 17’sinde TBMM’ye sunulacak 2015 bütçesinde de ciddi sıkıntı olduğu anlaşılıyor.

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, Maliye Bakanlığı’ndaki brifing sonrasında yaptığı açıklamada, kamu harcamalarının ve yatırımlarının kısılmasından, gelirlerin artırılması zorunluluğundan söz etmesi, yeni vergi artışlarının, yüklü zamların habercisi.

Nitekim kış arifesinde, 1 Ekim’den itibaren yürürlüğe konulan elektrik ve doğalgaza yüzde 9’luk zam, bir işaret fişeği gibi. Dolardaki artış gerekçe gösterilse de Rusya’nın doğal gazda indirime gittiği bir aşamada bu zam, zincirleme zamları tetikleyecek. Sanayide, tarımda tüm sektörlerde maliyetler yükselecek.

IŞİD’in, Ortadoğu’da 42 milyar dolarlık bir pazarın kaybedilmesine, 5 milyar dolarlık sınır ticaretinin bitmesine neden olduğu, TBMM’de Irak-Suriye tezkeresinin AKP-MHP oylarıyla kabul edildiği bir aşamada, Türkiye’yi ve ekonomiyi zorlu bir kış bekliyor.

Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın üzerine basa basa dile getirdiği “Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde kişi başına düşen milli gelirin AKP iktidarı dönemindeki kadar artmadığı” yönündeki ifadesi gerçeğin diğer yüzünü gözlerden kaçırmış oluyor.

'Milli gelir de, borçlanma da arttı'

Eski Hazine Müsteşarı Mahfi Eğilmez “Kişi başına düşen Milli Gelirdeki 3 kat artış bir illüzyon” diyor. Gerçekten de 2002’de 3.492 dolar olan kişi başı gelir, 2014 başında 3 kat artışla 10,897 dolara yükselmiş.

Aynı dönemde kişi başına düşen borç da 3 bin dolardan, 3 katın biraz üzerinde artarak, 9.400 dolara çıkmış.

Üstelik bu dönemde, 50 milyar dolara varan özelleştirme gelirini de göz ardı etmemek gerek. Milli Gelir 3 kat artmış ama, devletin, bireylerin, şirketlerin, bankaların borçları da 3 kat artmış. Yani, Milli Gelir borçla, kamu mallarının satışıyla gelen paralarla artmış.

Eski Müsteşar Eğilmez “Asıl mesele, bundan sonraki 11 yılda bu kadar borçlanmadan gelirimizi aynı şekilde artırıp artıramayacağımız meselesi” diyor.

Gerçekten de Türkiye, borç bulmanın giderek zorlaştığı bir süreçte.