Türk eğitim sisteminin, dünyayla “uyum sağlaması” istenmiyor mu?!.
Fin eğitim sistemi, bize özgü hale getirilip uygulanmalı...
GÜNÜN TÜRKÜSÜ,
Mızıka çalındı düğün mü sandın/Erzurum, Tolga Sağ-Erdal
Erzincan ve Yılmaz Çelik’ten (Kaynak: Faruk Kaleli, Derleyen ve
notaya alan: M.Sarısözen) Afrin Harekatına katılan, terörle
mücadele eden TSK Mensuplarımıza ve ailelerine gönderiyoruz…
Bu arada, haklı olduğumuz harekatı sulandıranların da
karşısındayız; kendini “milliyetçi” olarak adlandıran
bir grubun, vergi dairesine giderek ve “Afrin’e destek
olsun” diyerek -zamanında ödemedikleri- “vergi
borçlarını” ödemeleri, ÖSO tartışmaları, Y.Morgül’ün:
“Beni de askere alın, Afrin’e gitmek istiyorum.” açıklaması.
Ayıptır ve Mehmetçiğimize hakarettir.
GÜNCEL/TRT: Sayıştay'ın TRT
raporundan:“Kurum'da avukat ve hukuk müşaviri olarak görev yapan
TRT personeli, görev yaptığı dönemde mahkeme masraflarının
karşılanması amacıyla kurum muhasebesinden çeşitli tarihlerde almış
olduğu avanslar karşılığında, ya da avans almaksızın
06.03.2007-18.05.2016 tarihleri arasında 9 yılı aşkın süreyle,
kurumla ilgisi bulunmayan dava dosya numaraları yazarak ve çeşitli
mahkeme vezneleri tarafından usulüne uygun olarak düzenlenmiş resmi
bir belge izlenimi vererek sahte belgeler düzenlemek suretiyle ve
dava dosyalarına bilirkişi, keşif ücreti, vb. ücretlerin
yatırıldığı posta çeki hesabı olarak da kendi şahsi posta çeki
hesabını kullanarak toplamda 3 milyon 337 bin 216 TL'yi zimmetine
geçirmiştir.”
Acaba, tek başına mı geçirmiş? Yöneticiler ne yapmışlar, uyumuşlar mı?.. Ve ne olacak? Üstü örtülecek mi? İnşallah, yapanın yanına kar kalmaz!..
Eğitim…
Türk eğitim sistemi ile yıllardır o kadar çok oynanıyor ki, sonunda yine memnun olunamıyor. Çünkü, eğitime siyasi olarak bakılıyor. Oysa, eğitim hepimizin derdi gençlerimizin kaliteli eğitimi, başarısı, bunun sağı-solu yok…Ortak paydaşlarda birleşilip, dünyanın en başarılı eğitim sistemine sahip Finlandiya eğitim sistemi, incelenip uygulansa her şey çözülecek, gençlerimiz heba olmayacak.. Çok şükür, her şeyimiz var, sadece okul sayısını artırmak çözüm değil…Okulları pırıl pırıl yapmakta!... Önce; öğretmen kalitesini yükseltmek, öğretmenin yollarını ve araştırma yapmayı anlatmak ve uygulamak gerekli. Temmuz 2014’te ‘Finlandiya neden eğitimde başarılı?’ başlıklı yazımda konudan bahsetmiştim. Pisa Direktörü ile yapılan söyleşide aldığım kısa başlıklar, aynı konularda düşündüğümü ve uygulamasının da zor olmadığını göstermesi bakımından ilginç. Bir çok eğitimci de –benim gibi- katılacaktır, burada yazılanlara. Çünkü, söyleşi eğitim yazarları tarafındanda çok paylaşılmış.
PISA Direktörü Andreas Schleicher, Türk eğitim sisteminin dünyaya uyum sağlayamadığını belirterek, "Öğrettikleriniz artık gereksiz" dedi. PISA Direktörü Andreas Schleicher (Habertürk/13.11.2017) Nalan Koçak'a konuşmuş…Biz önemli gördüklerimizi ve katıldıklarımızı almak istiyoruz;
1/Öğretmenlik prestijli
olmalı.
2/En yetenekli öğretmenleri, en zor
koşuldaki okullara vermek.
3/İyi eğitim almak. Eğitimde temel mesele, en muhtaç olanın en iyi eğitimi alması.
4/Hangi bilgi ve değerleri aktaracağınıza dair, net bir vizyonunuz olmalı.
5/Artık akademide, sadece bir alanda uzman olmak pek de mühim değil.
6/Gelecekte yaratıcı öğretmenler; sadece fizik, biyoloji anlatmayacak. Farklı disiplinleri harmanlayarak eğitim verecek.
7/10 sene önce okuyup yazmak, başkasının yazdığı bilgiyi bulup çıkarmaktan ibaretti. Ansiklopedi açıyordunuz ve yazılanın doğru olduğunu varsayıyordunuz. Şimdi internete bir şey yazıyorsunuz ve karşınıza 20 bin sonuç çıkıyor.
8/Matematik, artık çok farklı şeyler için kullanılıyor; mesela olasılık, risk, kesinlik hesapları için. Geleceği şekillendirecek matematik, öğretilen matematikten çok farklı.
9/Dünya değişiyor, tabii ki eğitim sisteminde de her zaman değişiklikler yapılabilir. Ama devamlılık ve tutarlılık çok önemli. Öğretmenlere her gün yeni bir şey anlatırsanız, bir gün hiçbir şeye inanmaz hale gelirler. Değişim stratejik ve tutarlı olmalı.
10/Türk öğrencilerin, öğrendikleri bilgiyi yeniden üretme görevi —yani bir şeyi ezberlemek ve onu kâğıda dökmek görevi- verildiğinde çok iyi notlar alıyorlar. Fakat ellerindeki bilgiyi yaratıcı bir şekilde uygulamaları istendiğinde zorlanıyorlar.
11/Çelişki şu: Türk öğrencilerin iyi oldukları alanlar artık dünyada daha önemsiz. Yani bana 'Türkiye PISA skorlarında geriye düşüyor' dediğinizde tabloyu farklı okuyorum.
12/Öğretmene ders kitabı verdirmek ve öğrencilerden kitabı ezberlemesini istemek artık işe yaramıyor. Sorunun nedenini ve doğasını anlamak, formül ezberlemekten daha önemli.
13/Çocukların; yaratıcı, risk alan bireyler olmasını istiyorsanız hata yapmalarını göze almalısınız.
14/Geleceğin öğretmeni; daha az eğitmen, daha çok akıl hocası olacak.
15/Değişen dünyada yeni yetenek çeşitlerine ihtiyacınız var. Ve Türk sistemi buna uyum sağlayamadı. Sisteminiz nasılsa öyle devam ediyor ama dünya dönüyor. Haliyle göreceli olarak değerlendirdiğimizde Türkiye'nin performansı düşüyor.
16/Korku hissediyorsanız, beyniniz bilgiyi kabul etmiyor. Tek yol matematiğin derin anlamını öğretmek. Her gün yeni bir formül ezberlemek zorunda kalırsanız tabii ki matematiğin gerçekte ne olduğunu anlamazsınız. Türkiye'de matematik zor değil. Korkunun nedeni, öğrencilerin temelinin olmaması.
17/Öğretmenlere daha fazla fırsat verin, meslektaşlarını gözlemlesinler, birlikte çalışsınlar. İyi öğretmenler araştırmacıdır, sadece ders kitabında ne yazıyorsa onu öğretmezler.
18/Ebevenyler çocuklarına özgüven aşılamalı, öğretmenleri desteklemeliler. Öğrencilere gelince; hata yapmaktan, yeni fikirlerden korkmamalılar. Sınavlara daha az, hayata daha çok kafa yorun.
19/Bence eğitimin geleceği toplumsal değerlerde. Nasıl aynı anda kendimizi düşünüp diğerleriyle birlikte var olabileceğiz? Açık olmak, farklı kültürlere saygı duymak, cesaret, merak…
20/Aslında mahalle okulu sistemi prensipte çok iyi işleyebilir. Ama böyle bir sistem getiriyorsanız, en iyi öğretmenler için dezavantajlı okulları cazip kılma konusundaki çabanızı ikiye katlamanız gerek. Bu olmazsa eşitsizliği artırırsınız. Çünkü düşük gelirli öğrenciler, mahallelerindeki okullara sıkışır kalır.
21/ABD. Okulların eğitim kalitesi mahalleler arasında çok değişiyor. Şanghay'da, Japonya'da çocuğunuzu hangi okula gönderdiğinizin hiçbir önemi yok. Finlandiya'da okullar arasındaki eğitim kalitesi en fazla yüzde 5 oranında değişiyor. Vietnam, Güney Asya keza öyle.
22/Eğer kaliteli okulu bulma görevini anne-babalara yüklerseniz;
a) hep zengin ebeveynler daha iyi karar vereceklerdir. Çünkü daha fazla bilgi ve paraya sahipler
b) bazı aileler kolayca taşınamayabilir. Bunun tek çözümü bütün okulların iyi eğitim vermesini sağlamak ve bu gerçekten mümkün.
23/Eğer en iyi öğrencilerin en iyi eğitime ulaşmasını istiyorsanız, sınav argümanını ileri sürebilirsiniz. Ama doğru cevap belli: Her okul nitelikli olmalı.
24/'Seçmek' eğitimde hiçbir zaman iyi bir yöntem değil. Odak noktası her zaman gelişme olmalı. Öğrenciler nasıl daha iyi öğrenir, öğretmenler nasıl daha iyi öğretir, okullar nasıl daha iyi olur?
25/Açık uçlu sorular çok önemli, çünkü çocuklar, başkasının dizayn ettiği cevaplardan birini işaretlemek yerine kendi cevaplarını yaratıyorlar. Ama böyle bir sistemi objektif şekilde uygulayacaksanız öğretmenlere yatırım yapmanız gerek. Çok net bir notlama yönergeniz olmalı, kriterler çok açık belirlenmeli. Ama bu da yeterli değil; kâğıtları okuyacak öğretmenler çok iyi eğitilmeli. Ayrıca birden fazla kişi bir kâğıdı notlamalı. PISA'da mesela 4 kişi ayrı notluyor.
Not 1: Eğitimcilerden ve ilgililerden ricam var; aldığım 25 maddeyi, AK Parti’nin ilk şurası olan, -benimde çağrılı olarak katıldığım- 17. Milli Eğitim Şurası sonuçlarıyla karşılaştırsınlar, yıllardır uygulanmayan benzer ifadeleri mutlaka göreceklerdir. Çünkü; tek doğru vardır, ama gidilecek yollar farklı olabilir.
O zaman!!!!!
Not 2: MEB Pisa’yı beğenmemiş ve yeni bir çalışma başlatmıştı. Millî Eğitim Bakanlığı tarafından öğrenci başarısındaki gelişimin izlenmesi için yürütülen ABİDE, 81 il 495 ilçede bin 299 okuldaki 38 bin 8’inci sınıf öğrencisinin katılımıyla yapıldı. Bildiğiniz gibi; Milli Eğitim Bakanı İ.Yılmaz; “PISA tek başına bir ülkenin seviyesini göstermeye yetmez” demişti.Ancak; MEB’in -kendi yaptığı- araştırmadan da benzer sonuçlar çıktı. (01/12/2017,Basından) Demek ki sorun eğitimdeymiş…Şimdi ne olacak?! Bu ülkede, göreve gelen neden eleştirileri değerlendirmiyor ve; “ben en iyisini yaparım/yapıyorum, siz bilmiyorsunuz, benim aldığım kararlar doğrudur, ben en iyiyim ki bu göreve geldim/atandım, siz kimlersiniz v.b.” söylemlere başlıyor…Anlamak, mümkün değil!...Gençlerimiz ve eğitim; kimsenin kendi malı ve kobayı değildir…
DEVLET TİYATROLarı’na yasak var…
Habere göre: Adana Devlet Tiyatrosu’nun sahneye koyduğu, (Sebastien Thiery'nin yazdığı, Olcay Poyraz'ın dilimize çevirdiği ve Murat Çidamlı'nın yönetmenliğini yaptığı) “India Bankası” adlı oyun turne için gittiği Batman’da yasaklanmış. Devlet Tiyatroları Sanatçıları Derneği’nce (DETİS), yapılan açıklamada, “Oyunun ilk günkü temsilini izleyenler arasında olan İl Kültür Müdürlüğü yetkilileri, iki sahneden rahatsız olmuş ve bu iki sahnenin çıkarılmasını istemişlerdir. İl Kültür Müdürlüğü, biletleri iade ederek oyuna seyirci gelmesini engellemiştir. Birkaç seyirci de Kültür Müdürlüğü görevlisinin ‘Oyun iptal edildi' şeklindeki uyarılarıyla geri çevrilmiş ve oyun oynanmamıştır” denilmiş.
Devlet Tiyatroları’nın bir Genel Müdürlüğü ve bir Repertuvar Kurulu var. Tiyatroların verdiği kararla oynanan oyunlara, her kültür müdürü –devlet tiyatrosu diye- kendine göre rahatsız oldum/toplumun değerlerine ters diye engelleme yapması doğru değil. Bu tür yasaklamalar topluma yarar getirmez. Makamı yanlış kullananları uyarmak ve dikkatli olmak lazım.
Resim: Dün akşam, Türk müziğinde unutulan bir çalgı olan "Girift" ile ilgili olarak, neyzen Y.Doç.Dr. Süleyman Erguner tarafından, uygulamalı bir konferans verildi.Kısa bir süre Valimizinde izlediği etkinlik, kalabalık bir seyirci tarafından takip edildi. (Bahadır Şener (Kanun), Furkan Biçer-Cemalettin Tül/Solist)