BIST 9.916
DOLAR 35,19
EURO 36,64
ALTIN 2.961,49
HABER /  GÜNCEL

Türk doktorun büyük başarısı

Hotamışıgil, 200 araştırmacının yer aldığı kurumun başındaki isim olarak yeni başarılara imza atacak..

Abone ol

Harvard Üniversitesi'nde 200 araştırmacının yer aldığı Genetik ve Kompleks Hastalıklar Bölüm Başkanlığı'na atanan Prof. Gökhan Hotamışlıgil, şişmanlık, şeker ve kalp hastalıklarına neden olan ''JNK'' geni üzerinde çalışıyor. Atletik insanlar dünyası Dünyayı atletik insanlar dünyası yapmanın teorik olarak mümkün olduğunu anlatan Prof. Dr. Hotamışlıgil, ''Deneysel modellerde bu başarılabiliyor. Bir hayvanı ne yerse yesin şişmanlamayacak hale getirmek mümkün. Kolesterolü ne kadar yüksek olursa olsun kalp hastalığı geçirmeyecek hale getirmek mümkün. Ama bunun insandaki uygulamasının ne kadar dramatik olacağını bilmiyoruz'' şeklinde konuştu. Deneysel sistemlerden insan sistemlerine geçiş için Harvard Üniversitesi Tıp ve Halk Sağlığı Fakültesi'nde Genetik ve Kompleks Hastalıklar Anabilim Dalı kurulduğunu ve bu bölümün başkanlığına getirildiğini ifade eden Prof. Gökhan Hotamışlıgil, ''Endowed (Daimi) Profesör'' unvanıyla görevini sürdüceğini söyledi. Bilim dalında 20'si öğretim üyesi 200'den fazla araştırmacının görev yaptığını ve yıllık bütçesinin 30 milyon dolar olduğunu kaydeden Prof. Hotamışlıgil, bu hastalıkların tedavi yöntemlerinin geleceğini çok parlak gördüğünü, binlerce araştırma grubundan birinden bir çıkışın mutlaka olacağını vurguladı. Süper dirençli fare Şeker hastalığıyla ilgili çalışma yaparken şişmanlıktan şeker hastalığına geçen bir fare modeli ürettiklerini ifade eden Prof. Hotamışlıgil, şunları kaydetti: ''Bunu test ederken farkettik ki, hem şişmanlık, hem şeker, hem de kalp hastalığına dirençli bir fare oluştu. Tek bir genle. Bu çok heyecan verici bir gelişme oldu. İlaç geliştirmeye de çok uygun bir yol ortaya çıktı. Süper dirençli bir yaratık ortaya çıkmış oldu. İnsanda da bu genin aynısı çok yüksek düzeyde korunmuş vaziyette. İnsan ile fare arasındaki gen arasında yüzde 99.5 gibi bir benzerlik var. Dolayısıyla bunun insanlara uygulanma ihtimali çok yüksek oldu. Bu konuda ilaç geliştirmek için 4-5 endüstri grubunda çalışma var.'' Bu gelişmenin, ''bu hastalıklara çare bulundu'' anlamına gelmediğini vurgulayan Prof. Hotamışlıgil, ''Bu ufak bir adım. İnsan çalışmalarında başarılı olunursa, bundan 5-10 yıl sonra yeni tedavi imkanları, yeni olasılıklar ortaya çıkacak'' dedi. İnsanda etkili olacak mı? Bu genle insanların şişmanlık, şeker ve kalp hastalığı riskinin tahmin edilebileceğini anlatan Prof. Hotamışlıgil, birinci aşamanın genin aktivitesinin kimyasal maddeyle değiştirilebilmesi olduğunu belirtti. Prof. Hotamışlıgil, sözlerini şöyle sürdürdü: ''En büyük tıkanıklık bu noktada oluyor. Bu nokta aşılmış durumda. İkinci büyük engel, 'İnsanlara verildiği zaman toksit etkileri, yan etkileri olacak mı?' Şimdi çalışmalar bu aşamada. Bu aşamada başarılı olursa üçüncü ve belki de en büyük engel gelecek. Bu da, 'Bu gerçekten insan hastalığında etkili olacak mı?' Ulaşmak istediğimiz yer o. Bu en zorlu, külfetli, masraflı nokta. Pek çok ilaç projesinin öldüğü nokta bu üçüncü nokta. Bu ilacın kullanılabilir olup olmayacağı, toksit etki yaratıp yaratmayacağı, önümüzdeki 5 yıl içinde belli olacak. Bu tür şeyler pek çok araştırmacıya nasip olmuyor.'' İlacın ortaya çıkmasının bu hastalıkların ''kökünün kazındığı'' anlamına gelmeyeceğini, ancak önemli bir adım sayılacağını kaydeden Prof. Hotamışlıgil, ''Burada heyecan veren üç hastalığın birden kontrol edilebilen bir yol olduğunu bulmak ve tedavi yoluyla değiştirilebileceği konseptini ortaya çıkarmış olmak. Bu hedefle bu işi halledemezsek, o zaman eninde sonunda başka bir hedefle bu yolu değiştirmenin yöntemini bulacağız'' dedi. Prof. Hotamışlıgil, ''20 sene içinde her 2 kişiden birinin bu hastalıklardan birine yakalanacağı tahmin ediliyor. Mutlaka bu iş çözülecek diye düşünüyorum'' diye konuştu. Tatilini ailesiyle Türkiye'de geçiren Prof. Hotamışlıgil, dünyada hızla yayılan şişmanlık, şeker ve kalp hastalığının çok sık olarak birarada görüldüğünü ve birbirlerinin riskini artırdığını söyledi. Bu hastalıkların ortak mekanizmalarını anlayıp, bunları birbirinden ayırmayı ve durduracak yöntemleri geliştirmeyi amaçladıklarını kaydeden Prof. Hotamışlıgil, şunları söyledi: ''JNK (Junk-çöp) olarak adlandırılan gen, hücrenin stres cevabını kontrol ediyor. Hücre yüksek enerji yüküyle karşılaştığında strese giriyor ve mekanizmasında bozukluklar başlıyor. Organizmayı şişmanlık ve şeker hastalığına doğru götürüyor. Bu gen, üç hastalığı kontrol eden bir orkestra şefi gibi. Ancak, bir enzim olduğu için ilaç geliştirmekte çok elverişli bir yapıya sahip.'' JNK geninin daha önce bulunduğunu, ancak üç hastalığı tetiklediğini kendilerinin tespit ettiğini anlatan Prof. Hotamışlıgil, yüzde 90'ı şişmanlığa bağlı olan ''tip-2'' şeker hastalığının nedeni yağ asitlerine bağlı proteinler ailesinden ''ap2'' ve ''mla1'' genlerinin de çalışma alanları olduğunu kaydetti. Kullandıkları teknolojinin en önemlisinin genetik olduğunu anlatan Prof. Hotamışlıgil, ''Şişmanlığa yol açan genlerin fonksiyonlarını değiştirerek bu hastalığa yol açan mekanizmaları durdurabilir miyiz, bunu test ediyoruz. Bunlar hep deneysel ortamlarda, genleri değiştirilen fareler üzerinde oluyor. Aşırı derecede şişmanlık geliştiren bir farenin 1 veya 2 genini değiştirerek, tamamen direnç göstermesini sağlayabiliyoruz'' dedi. Bütün olumsuz ortama rağmen hiç kalp hastalığı geliştirmeyen, damarlarını sürekli açık tutan fareler geliştirebildiklerini belirten Prof. Hotamışlıgil, çalışmalarına ilaç endüstrisinin ilgi gösterdiğini bildirdi.