Son günlerde sözde Ermeni soykırımı iddiaları ve azınlıkların taleplerine Türk Diyanet Vakıf-Sen tepki gösterdi. Vakıf başkanı Bilal Eser AB'nin hıristiyan olduğunu savundu.
Abone olTürk Diyanet Vakıf-Sen Genel Başkanı Bilal Eser, basın açıklaması yaptı. AB’nin bir Hıristiyan kulübü olduğu artık açık seçik ortaya çıkmıştır. Bundan böyle hiç kimse ortaya çıkıp da “AB bir Hıristiyan Kulübü değildir” diyemez. Neden mi? - Kıbrıs Rum Kesimi AB’ye üye olurken, git komşunla problemlerini çöz, öyle gel denilmesi gerekirken niçin denilmedi? Kuran Kursları ve İmam-Hatip Okulları ile İlahiyat Fakültelerindeki baskılar; din ve vicdan özgürlüğüne aykırı kısıtlamaları görmezden gelerek, Avrupa’da Ruhban yahut Papaz Okulu sıkıntısı varmış gibi, sadece ikibin Rum’un yaşadığı ülkemizde Papaz Okulu açılsın diye, neden baskı yapıyorlar? Avrupalılarla yaptığımız Lozan Antlaşmasına göre, En fazla 200 Rum vatandaşımızın ruhani ihtiyaçlarının karşılanmasında Başpapazlık görevi yapan; Hıristiyanlığın kendi kurallarına göre de, sadece “dört kutsal kilise”yi ve “Konsiller”i ilgilendirdiği halde, bir zâta “ekümenik” sıfatı verilmesini hangi hukuka dayanarak bizden istiyorlar? Sayın Basın Mensupları, Ermenistan AB üyesi de biz mi bilmiyoruz? Ermenistan AB üyesi de değilken, Ermeni hakları savunuculuğuna soyunarak, Ermenistan’a kapı açılması AB’yi nereden ilgilendiriyor? Yalanla dolanla dünyayı kandıran Ermeni sahtekarlığına, tarihi hakikatleri ters yüz ederek, ecdadımıza asla yapmadıkları suçları isnat etmemizi; babalarımıza iftira etmemizi hangi ahlâk ve hangi yüzle istiyorlar? Dinler, inananlar için kutsaldır. Dindarların bir birlerinin dinine saygı göstermesi en az bin yıldır Türk Milleti tarafından örnek olacak biçimde yaşanmaktadır. Dünyada bütün semavi dinlerin mabetlerinin bir arada olduğu tek ülke Türkiye’dir. Türk Devlet Başkanı Sultan II.Abdulhamid tarafından yaşlılar için İstanbul Okmeydanı’nda yapılmış “Darulaceze” bunun en güzel örneğidir. Avrupalılar ise, aynı dine mensup oldukları halde, daha dün denilecek kadar yakın bir zamana kadar, mezhepler arası kanlı çatışmalar yaşamış; yaklaşık 200 yıl süren bu çatışmalarda toplam nüfusun %20’si ölmüştür. Avrupalıların bundan yeteri kadar ders aldığını zannediyorduk. Kendi dininden insanları bile göz kırpmadan ve vahşice öldürmüş olanlar elbette, şuur altında bu acıları hatırlayacaktır. Bu marazi halin zaman zaman nüksetmesi de mümkündür. İşte böyle bir nüksetmeyi geçtiğimiz günlerde hep birlikte gördük: 11 Mart 2005 Cuma günü camilerimizde okunan “Allah indinde din İslam’dır” başlıklı hutbe sebebiyle AB, durumu hemen fark etmiş; marazî bir depresyonla, “bunu diyemezsiniz” diye ülkemizi ikaz etmiş! Bütün Müslümanları “anarşist, fundamantalist, kökten dinci” ilan ederlerken AB’nin, bu dinlere saygı değerleri henüz keşfedilmemiş miydi? Kaldı ki, bu hutbe, sadece Müslümanlara, dini bir ibadet sırasında, Allah tarafından gönderilen son kitap olduğunda şüphe bulunmayan Kuran ayetidir; kimseyi tahrik anlamı da içermemektedir. Ne oldu? AB’nin laik yöneticileri, siyasetçileri hani AB Hıristiyan kulübü değildi? Seninle birlik olmak için dinimizden de vazgeçmemizi istiyorsan, al birliğini başına çal, dememiz gerekiyor ve biz bunu diyoruz! Ve... AB”nin gizli yüzünü ortaya çıkartan böyle bir hutbe hazırlayıp okuttuğu için Diyanet İşleri Başkanı”na teşekkür ediyoruz. Aziz Türk Milleti, Bunlar, bizim “medeni zannettiğimiz” Avrupalının hâlâ “orta çağ kafası” taşıdığını; fanatik, kökten dinci Hıristiyan anlayışından kurtulamadığının belirtisidir. Yoksa, hiç kimseden ve hiçbir aday ülkeden istenilmeyen bu tür şartlar sadece ve sadece Müslüman Türk halkından; Türkiye Cumhuriyeti”nden niçin istensin? Bu güne kadar, ülkemizdeki Hıristiyanlar dahil, Hıristiyanların kiliseleri ve Hz. İsa’ya gelmiş kitabın, Hz. İsa’ya geldiği dilde nüshası olmadığına dair bile sözümüz olmuş mudur? Bir üyelik meselesi sebebiyle akıllarına geleni söyleyenler de ne olursa olsun AB olsun diyenler de aklını başına almalıdır. “Kanlı katliamları Ermenilerin yaptığının tartışılmayacak kadar gerçek olduğunu” söyleyen Amerikalı Prof. Dr. Justin McCarthy’nin sorduğu sorulardaki tercüme hatalarını ve ifade eksikliklerini tamamlayarak, Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetenlere ve Türk halkına, kendi kendilerine sormaları ve kendileri için cevaplandırmaları için tekrarlamak istiyoruz: ”Giriş ücreti” olarak yalan söyleyip iftira etmenizi talep eden bir kuruluşa girmeniz uygun olur mu? Babanızın katil olduğunu itiraf ederseniz, babanıza iftira ederseniz girebilirsiniz' diyen bir birliğe üye olunabilir mi? Türkiye, tarihi hakkında yalan söyleyerek; ecdadına iftira ederek AB'ye girecekse, böyle bir birlik içinde hangi yüzle, hangi onurla birlikte yaşanabilir? 26.03.2005 Bilal ESER Genel Başkan