BIST 9.660
DOLAR 34,61
EURO 36,34
ALTIN 2.920,89
HABER /  GÜNCEL

Türk basını kendi kalesine gol attı

Akşam gazetesi yazarı Engin Ardıç, Fransa'da sıkıyönetim ilan edilidiği haberlerinin gerçeği yansıtmadığını belirtirken Türk basının kendi kalesine gol attığını savundu

Abone ol

Ardıç bu kondua bazı internet sitelerinin de kendisi gibi düşünenlere kıllık yaptığını öne sürdü! Türk basını her konuda yaptığı gibi gene abartıp Fransa’da “sıkıyönetim” ilan edildiğini yazdı ya, biz de kendi kalemize gol atmış gibi göründük. Olmayacağını söylemiştik. Yazarların yanlışını çıkarıp bununla kendi güdüklüğünü örtmeye çalışan bir okuyucu tipi vardır. Bu tipte bazı dostlarımız bize “şiştin mi düdük makarnası” demedilerse bile içlerinden geçirmişlerdir. Internet sitelerinde kıllık edenler de çıktı. Bu dostlar, Fransa’yı bizden daha iyi tanıdıklarına göre elbette Fransızca’yı bülbül gibi konuşuyor olsalar ve orada birçok tanıdıkları bulunsa gerek, sorsunlar bakalım: Herhangi bir eylemci askeri mahkemeye çıkarılmış mı, ya da çıkarılacak mı? Sıkıyönetim, yönetimin orduya devridir. Bu geçici bir süre de olabilir, sonsuza kadar sürmesi de istenebilir. Sivil ve asker dengesinde iki tarafın karşılıklı gücüne bağlıdır. Fransa’da ilan edilen “olağanüstü hal” durumudur. Bu süre yalnızca 12 günle sınırlıdır. Bizde en az üç ay olur, üç ayda bir de sanki otomatik olarak yenilenirdi, moruklar hatırlayacaklardır. Örneğin “anarşistler”, tam da sıkıyönetim sona ereceği zaman, sanki kendi kalelerine gol atmak istercesine ya bir uçak kaçırırlar, ya bir vapura bomba koyarlar, ya AKM’yi yakarlar, meclis de hemen sıkıyönetimi üç ay daha uzatıverirdi! Biz de eşek olduğumuzdan yerdik. Dikkat ederseniz, Fransız hükümeti, sokağa çıkma yasağı uygulama ve ev basıp arama yapma gibi bazı yetkileri, “Paris’in Selimiye’sinde” oturan “Fransuva Paşa”ya vermiyor, bununla yetkili kılınanlar, yerel yönetimler, yani gene sivil ve seçilmiş belediyeler! Ya da valiler, daha doğrusu “prefet” denilen “departement” yöneticileri, ama gene siviller. (Bunlar validen ziyade bizim eski “mutasarrıf”a daha yakındır.) Bu olağanüstü hal durumu, bütün Fransa’ya “şamil” değildir, yalnızca ayaklanma görülen birkaç banliyö kasabasında geçerlidir. Buralarda sokağa çıkmaları yalnızca gece saatlerinde yasaklananlar, yalnızca on sekiz yaş altı gençlerdir. Ayrıca, yasağı ipleyen de olmamış! Ciddiyetini oradan anlayabilirsiniz. Asayişi sağlamakla görevlendirilen kuvvet de, takviye edilmiş polis ve olay “esas olarak Paris dışında” geçtiği için de, jandarmadır. Yani, Elysees Sarayı’nın önüne tank dayamak, Chirac’ın da onun üstüne çıkması falan yok. Hiçkimse “kendi tabii hakiminden” başka birinin önüne de çıkarılamaz. Hiçbir Fransız askeri mahkemesi, araba yakan çocuğu yargılayamaz. Ama Türk basını, bize uyuzluk eden Chirac, Villepin, Sarkozy gibi adamlara karşı “oh olsun” tavrına girdiği için durumu bir “sıkıyönetim” olarak algılamakta beis görmüyor. Bunda azıcık “işte pekala orada da oluyormuş canım” havası yaratıp bizim orduya yağ çekme gayreti de yok değil... “Bazı insan haklarının geçici olarak askıya alınması” meselesinde de, basınımız gene “bak orada da var” tavrı takınıyor. Bizdeki rezilliğe kılıf uydurma çabası. Hayır, Fransa’da temel insan hakları askıya alınamaz ve alınmayacaktır. Ölçüler farklıdır. Amerika’da gözaltına aldığın adamın kafasını bitlenmesin diye tıraş edersen “hak çiğnemiş” gibi görünüyorsun. Burada esrar alıp satarken yakalanan Amerikan serserisi bununla karşılaşınca “Türkler bana işkence yaptı” diye feryadı basar. Örnek istiyorsanız, “Geceyarısı Ekspresi” adlı o aşağılık filmi yeniden seyrediniz. Fransa’da, “araçların trafiğe çıkmasını engelleyebilmek”, “sinema ve kahve kapatabilmek” gibi birtakım olağanüstü yetkiler sözkonusu... Bunlar Fransız’a korkunç uygulamalar gibi görünebilirler de, bu gibi konularda artık iyice kaşarlanmış Türkiye’nin basınına ne oluyor? Neyse, bugün basında Atatürk’ten başka konu olmayacağına göre, herhalde kaynar gider bu mesele de. İyi ki kıllık ettiniz de biz de Fransa’yı bahane edip Türkiye’ye dokunduk. Engin ARDIÇ www.aksam.com.tr