BIST 9.660
DOLAR 34,56
EURO 36,29
ALTIN 2.917,27
HABER /  GÜNCEL

Turgut'tan cinsel içerikli mesaj!

Akşam Genel Yayın Yönetmeni Serdar Turgut, okuyunca çok garipseyeceğiniz bir yazı yazdı. Bize göre Turgut'un yazısı mesaj niteliğinde. Mesajın gittiği yer ise Sabah!

Abone ol

Serdar Turgut, bugünkü yazısında arkadaşlarının kendisine yaptığı şakayı yazdı. Şakada Turgut köşesine 'penisimle keman çaldım' yazıyordu. Bu şakaya hiç kızmayan Turgut, aksine çok mutlu oldu. Çünkü ona göre gazeteyi gazete yapan, kurum içinde dönen geyik muhabbetiydi. Neyse sadede gelelim: Bu sayede Turgut, bu günkü yazısını yapılan şakaya ayırdı. Yazı Sabah Gazetesindeki bazı köşe yazarlarının yazdığı cinsel içerikli yazılara mesaj niteliği taşıyor. Turgut, diyerek konuya giriyor...


Geçenlerde bizim yazı işlerindeki arkadaşlar bana bir komplo kurmuşlar. Bu köşenin yer aldığı sayfaya manşet olarak 'penisimle keman çaldım' türünden bir lafı kullanmışlar. Bu komplonun uygulamaya sokulduğu anı AKŞAM Gazetesi'nin gerçek bir gazeteye dönüştüğü an olarak bir yana kaydettim. Çünkü bu türden komploların, şakalaşmaların yapılmadığı gazete, bir gazete değildir olamaz da. Bu tür şeylerin yaşanmadığı bir yer gazete olmaktan çıkar bir iktisadi (veya iktisadi olmayan) devlet teşekkülüne dönüşür. Neyse gazete sonunda tam anlamıyla gazete oldu ama mesele de bitmedi tabii çünkü ben de anında benim penisiyle keman çalma işini asmam, o konuda üstün başarıya ulaşmam gerektiğini düşünüp benimkiyle çalabileceğim uygun enstrümanları aramaya başladım. Arayışımda tek kriterim enstrümanın olabildiğince küçük olmasıydı. Halbuki aslında bu hayatta viyolonsel çalabilmeyi ne kadar da isterdim ama bu maalesef mümkün değil. Sonunda benim çalmama uygun olan üç adet enstrüman çıktı ortaya, bunlar CURA, SİPSİ, PICCOLA tamam mı. Yazi işleri müdürlerinin dediğine göre bu enstrümanların tümü de boyları itibarıyla benim çalmayı deneyebileceğim türdelermiş (Bunun da öcünü onlardan alacağım). Ben de onlara 'benim için uzunluk önemli değildir' dedim ve tamamen önyargısız olarak bu aletleri incelemeye başladım. İnceleme sürecimde bu aletlerin adının yazılı olduğu kağıt parçasını neredeyse yüze yakın kez kaybettim, bunları tekrar tekrar sormamdan dolayı müdürler işi gücü bırakıp benimle uğraşmaya başladılar, enstrüman boyları üzerine uzmanlığı olduğu ortaya çıkanı ise benim sorularım nedeniyle dün itibarıyla çıldırmaya yaklaşmaktaydı. Sonunda isimleri evde bir kağıda yazdım masada önüme koydum ve deli deli bakan gözlerle yazı anını - normal anlarda 'nasıl bakıyorsun ki?' sorusunu soranı düşman olarak bellerim - beklemeye başladım. Hayatın sakin olarak sürmesi mümkün değil ya, ben tam artık bir kaza olmaz derken RANA yaklaştı masaya ve 'ne yazıyor o kağıtta' diyerek listenin bulunduğu kağıdı eline aldı. Onun eli neye değse kaybolur bakınız örneğin benim kişiliğim. Tabii ki o kağıdı eline aldıktan sonra üç saat kadar tüm evi baştan aşağıya aradıktan sonra o listeyi arkadaşlardan tekrar istedim, bugün yazı işleri toplantısına girince isim okuyarak yoklama yapacağım bakalım arkadaşlar arasında intihar eden olmuş mu? Şimdi düşünsenize ben enstrüman listesini yazmadan bir süre önce, bizim eklerde yazma olasılığı olan mankenlerin adını da bir kağıda yazmıştım. Eğer küçük enstrümanlar listesi yerine RANA bu listeyi ele geçirseydi AKŞAM Gazetesi bugün ilanla kendine yeni bir genel yayın yönetmeni arıyor olacaktı. Beni de basın şehidi olarak anardınız herhalde.

Enstrümanları ortaya çıkardık çıkarmasına da sorun bitmedi tabii ki. Çünkü bunlardan çoğunluğu benim bile başarmamın mümkün olmadığı bir özelliğe sahipmiş. Çünkü bunlar 'üflemeli enstrüman' kategorisine giriyormuş. Bunu tek başıma nasıl başaracağımı bilemediğimi ve karşılaştırma yapıldığında penisle keman çalmanın bile çok daha basit göründüğünü söyledim ve o anda çay içmekte olan görsel yönetmenimiz Recai Seyrek güleyim derken çayı üstüne boca ediverdi.

Şunu bilin ki sonunda ben hangi enstrümanı çalarım bunu hala tam bilmiyorum ama bildiğim bir şey var o da bu çay dökme olayından sonra bundan böyle Recai Bey'in hiçbir enstrümanı çalmasına imkan kalmadığıdır, bilmem anlatabiliyor muyum?

YAZI:Serdar TURGUT
AKŞAM