BIST 9.673
DOLAR 35,19
EURO 36,64
ALTIN 2.957,62
HABER /  GÜNCEL

Türban sorununa Fransız modeli

Kaçak yapılanmaya izin verilmeyeceğini söyleyen Başbakan, türban ve imam hatip sorununa da değindi.

Abone ol

Başbakan Erdoğan'la birlikte İzmir'e giden Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, Başbakan'la gündemdeki birçok konuyu konuştu.

Kaçak yapılanmaya izin verilmeyeceğini söyleyen Başbakan, türban ve imam hatip sorununa da değindi.

Başbakan, Türban sorunuyla ilgili şunları söyledi:

‘‘Biz Fransa'nın kabul ettiği yeni sistemi uygulayabiliriz. Ben Fransız sistemini dikkatle inceledim. Orada üniversitelerde türban yasağı yok. Sadece ilk, orta ve liselerde devlet okullarında böyle bir yasak var. Özel okullarda öyle bir yasak yok. Yani biz de aynı sistemi uygulayabiliriz.’’

İşte Ertuğrul Özkök'ün yazısı:

Yapma, yıkarım

Dün Ankara'dan İzmir'e Başbakan'la birlikte uçtuk. Başbakan Erdoğan'ın yanında eşi Emine Erdoğan, Devlet Bakanları Prof. Mehmet Aydın ve Prof. Beşir Atalay'la yol boyunca bir saate yakın sohbet ettik.

Tam anlamıyla bir sohbet oldu. Yani daldan dala atladık.

Sohbetin bana göre en önemli bölümünden başlayayım.

Başbakan, seçim öncesinde yaptırılan kaçak yapılardan son derece şikáyetçi. Olaya belediye başkanı gözüyle baktığı için öfkesi daha da artmış.

Seçime bir hafta kala belki de bir siyasetçinin almaması gereken bir riskle konuşuyor:

‘‘Açık açık söylüyorum. Hem de bu uçakta size değil, seçim meydanlarında herkese söylüyorum. Villaların arasından bile kaçak yapılar yükseliyor. Bu fırsatçılara acımayacağım. Hepsini yıktırtacağız. Herkes hesabını buna göre yapsın.’’

İSTANBUL ÇATALCA'YA KAYACAK

Konu şehirlerden ve belediyecilikten açıldığı zaman Erdoğan heyecanlanıyor.

İstanbul onun hayatında hálá önemli bir yere sahip.

Bu seçim hengamesinin ortasında geçen gün İstanbul'la ilgili bazı projeler üzerinde çalışmış.

İstanbul'u Çatalca'ya doğru yöneltmeyi planlıyor. O bölgede depreme dayanıklı yeni bir şehrin planlandığını belirtiyor.

Bu amaçla 5-6 milyar dolar harcanacağını söylüyor.

O noktada ben söze giriyorum ve eskiden beri savunduğum bir görüşü aktarıyorum:

‘‘Sayın Başbakan, Çanakkale Boğazı etrafında ikinci bir İstanbul şehri yaratılamaz mı?’’

Başbakan Erdoğan, Çanakkale'de yapılan anıtı anlatıyor. Ve arkasından şöyle bir tahlilde bulunuyor:

‘‘Benim tahminim o bölgede bir milyon kişinin yaşadığı şehir doğacak.’’

FRANSIZ MODELİNİ UYGULAYALIM

Sohbetimizin ilginç bölümlerinden biri de türbanla ilgili olanıydı. Kendisine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin türbanı yasaklayan içtihadını değiştirmeme eğilimini hatırlatıyorum.

Erdoğan, bu noktada şöyle diyor:

‘‘Burada benim tuhafıma giden bir nokta var. Bir mahkeme kararı daha kesinleşmeden nasıl olup da basına sızıyor?’’

Ben de kendisine ‘‘Bu bizim Brüksel Temsilcimiz Zeynel Lüle'nin gazetecilik başarısı’’ diye cevap veriyorum ve kendisine şunu soruyorum:

‘‘Karar böyle çıkarsa siz de üniversitedeki türban konusunu buna bağlı olarak çözmeyi düşünmüyor musunuz?’’

Yani AİHM üniversitede türban yasağını uygun bulduğuna göre, Türkiye'nin de bunu aynen kabul edip etmeyeceğini merak ediyordum.

Başbakan'ın cevabı şöyle oluyor:

‘‘Önce mahkeme kararının gerekçelerine bir bakmak lazım.’’

Yani Başbakan bu soruya ne evet ne de hayır yanıtını veriyor.

Ancak bu noktada şöyle çok ilginç bir görüş getiriyor:

‘‘Biz Fransa'nın kabul ettiği yeni sistemi uygulayabiliriz. Ben Fransız sistemini dikkatle inceledim. Orada üniversitelerde türban yasağı yok. Sadece ilk, orta ve liselerde devlet okullarında böyle bir yasak var. Özel okullarda öyle bir yasak yok. Yani biz de aynı sistemi uygulayabiliriz.’’

TÜRBANI BİZ DEĞİL SİZ ÇÖZECEKSİNİZ

Başbakan bu cümlesini tamamlar tamamlamaz, ‘‘Türban konusunu biz değil siz çözeceksiniz. Bu soruyu artık bize de değil gidip CHP'ye sorun. Seçim sırasında türbana göz kırpıp, sonra başka şeyler söylüyorlar’’ diyor.

Bunu takiben başka bir ilginç bir şey daha anlatıyor.

Batman'da bir CHP adayı kampanyasını açarken CHP'yi ‘‘Cenab-ı Hak Partisi’’ olarak tanımlamış.

‘‘Böyle bir şeyi biz yapsaydık. Kimbilir neler söylenirdi’’ diyor.

Dün bazı gazetelerde yer alan bir fotoğrafı anlatıyor. Antalya mitinginde bir binanın üstüne asılan Atatürk, altı ok bayrağının başörtülü bir kadın tarafından indirilmek istenmesini gazetelerden öğrenmiş. Bu konudaki görüşü şöyle:

‘‘Atatürk ve Türk bayrağı hepimizin simgesi. Bunu siyasi bir partinin amblemi haline getirmek doğru mu?’’

EMİNE HANIM'IN İLGİNÇ SAPTAMASI

Bu konuda eşi Emine Erdoğan söze giriyor:

‘‘Mesela biz ampul ambleminin içine Atatürk resmini koysak sizce bu uygun bir davranış olur mu?’’ diyor.

Düşünüyorum, ortak sembolleri bir partinin şahsi simgesi haline getirmek gerçekten doğru değil.

Ama aynı şeyi Müslümanlık için söylemek de mümkün değil mi?

Erbakan'ın ‘‘Bize oy vermeyenler patates dinindendir’’ sözünü hatırlıyorum.

Şunu sevinerek görüyorum ki, Başbakan Erdoğan ve eşi bu zihniyeti çok aşmış.

5 kez aradım geri dönmedi kırıldım

Ben, Başbakan'ın Madrid'deki patlamalardan sonra yapılan büyük yürüyüşe katılmayı düşünüp düşünmediğini merak ediyordum.

Bir ara katılmayı düşünmüş; ancak Türkiye'deki programı seçim çalışmaları dolayısıyla çok yoğun olduğu için gidememiş.

Bu arada, çok ilginç bir olayı anlatıyor:

‘‘Ben eski İspanya Başbakanı Aznar'a biraz kırgınım. Madrid'deki patlamalardan sonra kendisini beş defa aradım. Ama bana dönmedi. Oysa ben kendisine dayanışma duygularımı aktarmak istiyordum. Buna alındım. Çünkü arayan insan Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanı.’’

Keşke imam hatibin adı değişse

Konuştuğumuz ilginç bir konu da imam-hatip okullarıydı. Başbakan üniversiteye girişte bu okulların mezunlarına yapılan uygulamayı haksızlık olarak görüyor ve bunun mutlaka değiştirilmesi gerektiğine inanıyor.

Ben de kendisine ‘‘Ama bu okulların adında imam hatip kelimeleri yazılı. Bunları bir meslek okulu olarak kabul edersek sadece imam yetiştirdikleri sonucuna varmıyor muyuz?’’ diye soruyorum.

O an, Emine Erdoğan'dan şu cevap geliyor:

‘‘Keşke o okulların ismi değişse.’’

Başbakan eşini tamamlıyor:

‘‘Evet değişebilir. ’’

Finale ben de giderim

BAŞBAKAN'la yaptığımız sohbetin öteki ilginç satırbaşları şöyle:

Eurovision yarışmasının finalini Abdi İpekçi Salonu'na aldık. Oradaki final gecesine ben de gideceğim.

CANAYDIN DÜZGÜN İNSAN

Canaydın'ın Galatasaray Başkanlığı'na yeniden seçilmesine sevindim. Canaydın düzgün ve Galatasaray için iyi işler yapmış bir insandır.

FENERBAHÇE ŞİMDİ NASIL

Sporda performans çok hızlı değişebiliyor. Bakın Fenerbahçe birinci devre sonunda ne durumdaydı, şimdi nasıl?

BAŞKAN BUSH ÖNCE GELECEK

Başkan Bush NATO Zirvesi'ne birkaç gün önce gelecek. İstanbul'da kalmayıp Ankara'ya da uğrayacak.