BIST 9.889
DOLAR 35,21
EURO 36,66
ALTIN 2.966,54
HABER /  GÜNCEL

Türban, askeri üniformaya çevrildi!

ANAP lideri Nesrin Nas ile İnternet Haber yazarlarının söyleşisinde son bölüm. Nas bu bölümde türban, kamusal alan, Sezer ve AK Parti'nin gizli gündemine değiniyor..

Abone ol Hadi Özışık- Bugün Türkiye de irtica tehlikesi varmı?

Nesrin Nas- Hayır Türkiyede ben irtica yada şeriat tehlikesini görmüyorum. Ama Türkiye'de ben çok daha önemli bir tehlikeyi görüyorum ve o nedenle bizim Türkiye'de şeriat gelir yada irtica hortlar gibi çok gereksiz bir tartışma etrafında zaman tükettiğimizi düşünüyorum. Türkiye'de asıl tehlike, bunu AK Parti'yi hedef alarak söyleyeceğim ki, kendi iç dünyalarında varolan muhafazakar yaşam biçimini topluma giydirme tehlikesidir. Bu şeriatten çok daha açık bir tehlikedir çok daha büyük bir tehlikedir.

Hadi Özışık- Nasıl yapıyorlar bunu?

Nesrin Nas- Bunu zina örneğinde gördük. Zina örneğinde kendi algıladıkları bir yaşam biçimini topluma dayatma arzusu vardı. Başbakan'ın Avrupa Birliği'nin önünde geri adım atması aslında zihniyetinin değiştiğini göstermez. Çünkü bir gün sonra İstanbul'a geldi, istanbul'da AK Parti'nin yerel yönetimlerde kadın şurası 2004 toplantısında yaptığı konuşmada Türk Ceza Kanunu'nda kendi haklarına sahip çıkan kadınların taşıdığı pankartlara, "Türk ahlak örflerine yakışmaz marjinaller" dedi. Kaldı ki girmek istediği AB'de marjinellerinde temel haklarına sahip çıkmanız lazım. Bize göre marjinal olanların eşcinsellerin v.s.onlarında haklarına saygı duymak. Kendi iç dünyalarında çok ciddi bir yaşam algılaması olduğunu ve bunu topluma dayatmak istediklerini gösteriyor Başbakan. Asıl tehlike budur. Ben biraz önce açık tehlike dedim. Bu aslında şeriat ağı açık bir tehlikedir. Kendini göstere göstere gelir. Bu gizli bir tehlikedir ama çok ciddi bir tehlikedir.

Hadi Özışık-Hükümetin gizli gündemi var mı ?

Nesrin Nas-Az önce bahsettiğim durum da bir gizli gündemdir. Ben kendi tasarladığım, düşündüğüm yaşam biçimini topluma dayatmak istiyorsam, orada insan hakları, insanın doğuştan varolan hakları beni ilgilendirmiyor demektir. Ben ona "Benim gibi yaşa benim gibi giyin benim gibi davran benim gibi düşün" diyorum. Bunun da o girmek istediğiniz AB'de yeri falan yoktur. Ben size bir soru sorayım. Başörtüsü tartışmalarında, AK Parti'nin tutunduğu tavır temel insan hakları içindedir. İnsanlar kılığına kıyafetine göre mahrum edilemezler. Özgürlükler alanının bir parçasıdır. Tüm bunlara katılıyorum doğrudur söyledikleri. Ama o tartışmanın içerisinden başörtüsünü çıkarıp birde eteği koyun bakalım AK Partililer insan hak ve özgürlüklerinde aynı tartışmayı yapacaklar mı?

İrfan Sapmaz-Kimlerin ekmeğine yağ sürüldü ne amaçla yapıldı sürekli böyle birşeyi gündemde tutmak?

Nesrin Nas- Kimlerin ekmeğine yağ sürüldü biliyor musunuz? 1- Kapalı toplum isteyenlerin. 2- "Biz değiştik aslında şeriatle falan da ilgimiz yok bakın Avrupa Birliğini de biz getiriyoruz" diyerek bilinçlerinde var olan yaşam biçimini dayatmak isteyenlerin işine yarıyor. Türkiye'de aslında Türkiye için büyük bir tehlike oluşturmayan, ama mutlaka o tür İslami esaslara göre yönetilmesini isteyen bir grup vardır. Batıda da katolik esaslara göre yönetilmesini isteyen vardır ama onlar, azınlık ama tolore edilebilecek gruplardır. Ancak biz o azınlıkları tartışmanın ve sistemin merkezine taşıyarak onun üzerinden olmayan birşeyi tartışarak onun gerisinde aslında var olan tehlikeleri görmezden geliyoruz.

Baki Karakol-Nesrin Hanım, türban gerçekten sizin saptamanıza göre Türk kadının özgür iradesiyle kendisinin seçtiği bir giyim biçimi mi, yoksa erkeğinin egemen baskısının sonucu mu?

Nesrin Nas- Bu konuda kafamın ve duygularımın biraz karışık olduğunu söylemek zorundayım. Başörtüsü demeyi tercih ediyorum. Nasıl işte askerin bir üniforması varsa türban da bu yaşam biçiminin simgesel sunumudur. Bu da bir üniformadır. O nedenle belli bir üniforma arkasına hapsedilen görüşlerin hepsine karşıyım. Türbanı o anlamda özgürlükler kapsamında görmüyorum. Baş örtüsü demeyi tercih ediyorum. Başörtüsü o anlamda baktığımızda bizim toplumumuzda kadını sosyal olarak özgürleştiriyor. Evinde kapalı kalan kapalı kalmaya mahkum olan bir kadın anadoluda başını bağlayarak evinin dışına çıkabiliyor. Bu nedenle başının bağıyla kadının hakları arasında çok kalın bir çizgi var. Ama kafa karışıklığım, sizin sorunuza ilişkin şurada devreye giriyor. Burada bu özgürleşmeyi yaptığımız kadınların ve kızların gerçekten eşlerinin kardeşlerinin dayılarının amcalarının eline teslim eder miyiz korkusunu da taşıyorum. Bunu atamıyorum. Orada da haklısınız. O soruyu da kendime soruyorum. Bakın Yeni Zellanda Büyükelçisi kadındır. Ankarada birlikte konuşurken bana şunu söyledi. "Mısır da Suriye de çok sayıda başörtülü kadın yoktu sokaklarda hemen hemen başörtü takan kadın görmedim ama Ankara'da çok var" dedi. "Türkiye onlardan çok daha modern ülke olmasına rağmen niye bu kadar çok kadın başını kapatıyor" dedi. Ona ben de şunu sordum: "Suriye de Mısırda Kahire de sokakta çok kadın gördünüz mü?" "hayır tek tük" dedi. "Ankara'da çok kadın gördünüz mü peki?" diye sordum, "evet çok var" dedi. "Bizde kadın ne olursa olsun başörtüsü ile sokağa çıkıyor" O özgürlüğe vurgu yaptım anlayacağınız. Ama yine de dediğim gibi baskı konusunda endişelerim var.

Hadi Özışık-Emine Erdoğan'ın başörtüsüyle olimpiyatlara katılması sizi utandırdı mı?

Nesrin Nas-Hayır beni utandınmadı

Hadi Özışık-Yakıştırdınız mı?

Nesrin Nas-Yakıştıramadım. Yakıştırmak ayrı utandırmak ayrı bir şey..

Hadi Özışık-Açmalı mıydı başını sizce?
Nesrin Nas-Açmalı da demiyorum. O şekilde giyinmek istiyorsa o şekilde giyinebilir..

Hadi Özışık- O da o şekilde giyiniyor. Neden eleştiriyorsunuz?

Nesrin Nas- Eleştirmiyorum ben. Ama bir şey söylüyorum türban konusunda.. Farklı bakıyorum. Türban konusuna farklı, başörtüsü konusuna farklı bakıyorum. Emine Erdoğan'ın başındaki türbandır ve o siyasi simgedir. Beni utandırmadı. Utandırdığını söyleyemem keşke Başbakan'ın eşi böyle bir siyasi simgeyi başında taşıma ısrarında bulunmasaydı diyebiliyorum ancak.

Hadi Özışık- Peki kamusal alandaki fikirlerinizi de öğrenmek istiyorum. Mesela Sezer'i örnek verelim. Sezer de kendisiyle çelişmiyor mu sizce? Madem gizli bir gündem var. Madem bunlar irticacı ve kendi gizli gündemlerini başkalarına maledip onları o topluma giydirmeye çalışıyorlar. Yani Sezer başındaki türbanlı kadını çağırmıyor Çankaya köşküne Başbakanı çağırıyor. Olayın şu yönüne bakmak istiyorum ben. Emine hanım Türkiye'nin gündeminde değil ki. Başbakan gündemde. Eğer varsa gizli gündem, o gizli gündemi topluma Erdoğan giydiricek anlamına geliyor bu. Emine hanım eşi ve herhangi bir rolü yok. Bu çelişki değil mi? O zaman Tayyip Erdoğan'ı da çağırmasınlar.

Nesrin Nas-Bir siyasi simgeyi başbakanın eşi başında taşımasaydı eğer..

Hadi Özışık-Siyasi simge olduğunu siz söylüyorsunuz. Onlar diyorlar ki siyasi simge değil, inancımız gereği. Siz niye inanmıyorsunuz bunlara?

Nesrin Nas-Üniformaya dönen bir şeyde siyasi simge değil diye beni ikna edemezler?

Hadi Özışık- Ne yapması lazım?

Nesrin Nas- Değişik bağlamıyor. Üniforma gibi bağlıyor.

İrfan Sapmaz-Peki Deniz Baykal iktidar olsaydı hanımı başını örtseydi?

Nesrin Nas-Konu ne Sezer'in tavrını soruyorsanıuz tavrını doğru bulmuyorum? Sezer'in Çankaya'da verdiği resepsiyon için hukukta kamusal alan gibi bir tanım yapıyor. Bu da çok tehlikeli bir tanımdır. Bir tarafta, tamam bunlar kendi muhafazakar yaşam biçimini dayatmak istiyor bunu bir tehlike olarak görüyorum ama siz de kamusal alan diye alanı belli olmayan sınırları genişleyecek karşı dayatmayla bu işin içine girerseniz siz orada yanlış yerdesiniz. Sezerin tavrını da o anlamda doğru bulmuyorum. Kamusal alan o zaman oğlunuzun düğününü de orada yapamazsınız. Sezer'in de kendi içinde girdiği çelişkileri var ama benim burada söylediğim şey şu. Sezer kendisi kamusal alan tanımı yaparak başörtüsüne ve herhangi resmi görevi olmayan bir kişiye böyle bir tavır koyamaz. Koymasını da doğru bulmuyorum. Ama öbür yandan başbakanın eşinin de utanmıyorum hiçbir şekilde onun tercihidir ama bir siyasi simge haline gelmiş bir şeyi inatla ve ısrarla göstere göstere "Biz böyle bükeriz sizi" dercesine toplumu bu anlamda böyle bir inatlaşmaya bir kırılmaya götürecek şeyi taşımasını doğru bulmuyorum

Süleyman Özışık -AK Partinin içinde CHP kökenli olanlarda var ANAP'tan gidenlerde var. AK Parti'nin bugün gizli bir gündemi olduğundan bahsediyorsunuz. Yani ANAP ve CHP'nin içinde de uzun yıllar gizli gündemi olan insanlar vardı da, bunlar sonra AK Parti'ye mi geçti. Yani bir dönem CHP ve ANAP'ın da gizli gündemi vardı anlamına gelmiyor mu sözleriniz?

Nesrin Nas-Tabi gizli gündemi olanlar vardı. İktidar trenine takılmak. Bu da bir gizli gündemdir. İlkeler, hizmet etmek dersiniz ama iktidar trenine takılmak gizli gündeminizdir.

Hadi Özışık-Aslında haklı olduğunuz nokta şu bu kamusal alan çıkmasaydı Türkiyede şu anda bu türban sorunu yoktu
Baki Karakol-80 öncesinde kızlarımızın anneleri babaları niye söylemiyordu sakın kızım başını açma türbansız girme demiyordu da 80 sonrası 90 sonrası arttı o zaman insanlar daha mı farklı idi?

Nesrin Nas-Ben 80'li yıllarda Marmara üniversitesinde Ekonomi hocalığı yaptım. Çok sayıda başörtülü türbanlı öğrencim vardı sınavlara da giriyorlardı derslerede giriyorlardı kimse gelipte bunları çıkar demiyordu.

Hadi Özışık-İnatlaşma oldu

Nesrin Nas-Böyle bir ortamı yaşamadık 93'de başladık. Onu anlatmaya çalışıyorum.

Baki Karakol-Çok güzel bir Tufan Türenç yazısı okudum. Biraz da size içerledim. "Böylesi güzel bir konuyu niye bir basın toplantısıyla Türkiye'ye duyurmadı" diye. İinternethaber sitesinde yer alması için özetlemenizi isteyeceğim Amerika'da gördüğünüz Türkiye, oradan gelirken AKP'nin gidişinin varacağı yolu, Türkiye açısından değerlendirmenizi isteyeceğim.

Nesrin Nas- Amerika, Ortadoğu ve kuzey Afrika projesini ortaya koyarken çok doğru tespitler yaptı. Bunlara birebir katılıyorum. Diyor ki, "Bütün müslümanlar terörist değildir ama bütün teröristler müslümandır.." Yanlış bir bana göre ki, bunu Amerikalılar'la da tartıştım. Amerika, birdenbire İslam'la demokrasi bir arada yaşayabilir modelini tüm dünyaya örnek olarak sunma arayışına hız verdi. Elindeki ülke envanterine baktı ve o ülke envanteri içinde Türkiye'yi kendine örnek olarak seçti. İyi kötü çok partili rejime baktı. Bu anlamda Mısır ı seçemezdi çok partili bir sistem yok. Bu anlamda Türkiye önemli bir örnek o nedenle var gücüyle Amerika şimdi Türkiye'de.. Türkiye'ye "İslamik kimlik" diyorlar çok önemli bir örnek haline gelebileceğini düşünüyorlar bunun ve tüm dünyaya bu örneği sunabilmek için var güçleriyle Türkiyeye böyle bir modeli giydirmeye çalışıyorlar. Beni endişelendiren de bu oldu. Bu içerideki o muhafazakar yaşam biçimi ile amaçta çok örtüşen bir şey ama Türkiye'nin yapısı ve özellikleri açısından baktığımızda Türkiye'yi duvara vurduracak bir şey bu. Ben Amerikalılara bunu anlatmaya çok çalıştım. Dedimki "Aynı şeyi İran'da yaptınız ve İran'ı kaybettiniz. Ama İran çok çabuk kendini toparladı. İran ın kendini toparlamasının sebebi şii kültürünün hakim olmasıdır. Şiiliğin toplumda bir gelenek olarak kanaat önderleriyle o toplumu kontrol edebilme özelliğine sahip olabilmesidir. İran en büyük sorunları ve sıkıntıları tek bir fetvayla bitirebildiği gibi sadece dini önderleri toparlayıp onları belli konuda ikna ettiğinizde herşeyi kontrol altına alabilirsiniz. Ama Türkiye'yi bir arada tutan İslam kültürü İslam geleneği değildir. Bunun böyle olduğunu düşünürseniz yanılırsınız. Türkiye'yi bir arada tutan biz sünniyiz ve bizim dinimizde inancımızda imamların toplum önderliği gibi bir şey yoktur. Yani Türkiye'deki imamları toplayıp Türkiye'yi kontrol altında tutamazsınız. Türkiyenin yapıştırıcısı güçlü bir devlettir güçlü devleti Türkiye'nin üzerinden çeker ve bunu kendi amaçlarınız etrafında eğmeye bükmeye biçmeye başlarsanız Türkiye yi tamamen kaybedersiniz. Ve o Irakta'ki kara deliğiniz bir felakete dönüşür. Ancak buna çok ikna olduklarını zannetmiyorum. Buradaki temel tezleri şu burada AKP başarısız olursa asker gelir. Ne yazıkki buna inandırılmışlar ve buna ikna edilmişler. Amerika'da onlarca yüzlerce ayrı düşünce var. Ama Amerikalılar'ın da bu konuda çok birikimli olduklarını zannetmeyin. Amerikan büyükelçisinin nasıl çalıştığını biliyorum yıllardır izliyorum. Envanterlerinde belli isimler vardır sabittir o isimler 20-25 adamdan ibarettir. Onlarla konuşurlar o 20-25 adamın Türkiye'yi temsil ettiğini zannederler ve Amerikaya raporlarınıda ona göre yazarlar.

Hadi Özışık-Demek ki bu 20-25 kişi Türkiye nin yararına çalışmıyor.

Nesrin Nas-Kendi inançlarına göre diyeyim. Türkiye nin yararına demeyeyim ben buna. Onlar kendi inandıkları dünyayı aktarıyorlar kendi inançlarını aktarıyorlar.

Hadi Özışık-Ben sizin gibi yumuşak geçemeyeceğim bana göre ihanet ediyorlar. 17 Aralıtan sonra darbe olacak gibi abuk subuk bir şey çıkarıyorlar niye darbe olacaksa onu da bilmiyorum bu bana göre bir ihanettir hiç yumuşak geçmeyelim. Nesrin Hanım. İki saattir konuşuyorsunuz. İyi konuşuyorsunuz yani onu söylemeye çalışıyorum.Şimdi bu kadar güzel konuşuyorsunuz da sesinizi niye duyuramıyorsunuz medyada niye yer almıyorsunuz?

Nesrin Nas- Zor bir soru ama birkaç sebebi var bunun. Türkiye'nin gündemi belirliyor biraz bu durumu. Türkiye'nin gündemi ağırlıklı olarak hükümetin attığı adımlara bağlı olarak o şekilde izlenmesi gereken bir gündem. Yani AB ile müzakerelerden tutun ekonomideki adımlara kadar bu nedenle muhalefetin sadece Anavatan Partisi'nin değil bir bütün olarak muhalefetin oyun alanının çok dar olduğu bir konjoktörü yaşıyoruz bu doğal. İkinci nedeni bizim kendi içimizde ağırlıklı olarak yeniden yapılanma çalışmalarımız var. Hapsolmuş olmamız daha çok belli konular dışında kamu oyuna çıktığımızda bütün hazırlıklarımızı yapıp çıkmış olmayı istiyoruz. Üçüncüsüd e tabi ki parlamentoda ki ezici çoğunluk. Bir de dördüncü şeyi ekleyebilirim. Uzun yıllar on yıllar boyunca Türkiye'nin koalisyonlarla yaşamasının ve koalisyon içi kavgalarının karar alma güçlüğünü son nokta yaratmıştır. O nedenle "halk kafamı karıştırma" diyor. "Bıktım ben, bırak beni kendi halime" diyor. Bunu almaya başladığında ancak çıkmanız bir anlam taşır şimdi cıkıp ulu orta olur olmaz şeyi eleştirdiğiniz zaman inandırıcılığınız kalmaz.

Süleyman Özışık -İnternetle aranız nasıl?

Nesrin Nas-İnternetle aram gayet iyi..

Hadi Özışık- İnterneti önümüzdeki dönem nasıl kullanmayı düşünüyorsunuz?

Nesrin Nas- Web sayfamızı yeniliyoruz bütün iç haberleşmelerimizde ağırlıklı olarak yavaş yavaş kararları internet aracılığıyla yapma programımız var ama yani bütün anadoluya bu şekilde ulaşmamız çok mümkün değil. Halen herkes bir faks bir mektup almak istiyor.

Süleyman Özışık- Günde kaç dakikanızı kaç saaatinizi harcıyorsunuz mailleşiyor musunuz partiliyle seçmenle?

Nesrin Nas-Tabi tabi genellikle yazışmaları e mail ile yaparım. e mail kullanırım yazı yazarken de benim eşim mesela halen elde yazar. Ben artık eldeki yazıları okuyamıyorum. Doğrudan doğruya internette bilgisayarda yazar okurum. Yani sörf yapmayı severim. İnternethaber'e her gün bakıyorum. İnternet gazetelerinin o özgürlüğü bizi cezbediyor. O çok önemli. Hızlı ve özgür. Beni daha çok o ilgilendiriyor. Diğer konularda mesela ülkenin gündemi ile ilgili hangi yazarın ne yazacağını üç aşağı beş yukarı biliyorum. Onun dışına çıkamaz diye düşünüyorum çokta yanılmıyorum. İnternette o şeyi görüyorum yorumcularızı çok okuyorum. Ama bazen çok sivri ve uç yorumların geldiğini de izliyorum.

Baki Karakol-Sadece internette değil gazetelerde de öyle. Televizyonlarda da öyle. AKP'yi bir eleştirmeyin aman sanki. Bir yerden organize Küfür yağıyor.

Süleyman Özışık-Senelerdir konuşamayan insanların, konuşturulmayan, köşe yazarına ulaşamamış insanların konuşmasını da fazla yadırgamamak lazım bence.

Nesrin Nas- Evet bu konuda çok haklısınız.

Hadi Özışık- Nesrin hanım sizi çok yorduk. Çok teşekkür ediyoruz..